Ak Parti’den ayrılan bazı isimlerin yeni parti kuracağı iddiaları gündemden düşmüyor. Hükümete yakın Yeni Şafak Yazarı Hasan Öztürk, Abdullah Gül ve bazı isimlerin yeni siyasi oluşum için pusuda beklediklerini ifade etti.
Yeni Şafak yazarı Hasan Öztürk, Abdullah Gül ve Ak Parti’den ayrılan bazı isimlerin yeni siyasi parti kuracağı yönündeki iddialar hakkında, “pusuda bekliyorlar' ifadesini kullandı.
Mehmet Soysal’ın, Milliyet’teki yazısına da değinen Öztürk’ün açıklamaları şöyle:
'Parti kurmak için pusuda bekleyenler ne kadar daha bekler.'
Mehmet Soysal isim vermemiş, tarif etmiş. Yeni bir siyasi oluşumun hazırlığından söz ediyor. 'Pusuda bekleyenler' olarak nitelendirdiklerinin bugünlerdeki hareketliliğine işaret ediyor.
Uzunca süredir biz de takip etmeye çalışıyoruz olan biteni ve bu sütunda yazmaya çalışıyoruz.
Evvela şunu söylemekte yarar var. Herkesin yeni bir siyasi parti kurma hakkı vardır. Siyasi Partiler Kanunu çerçevesinde kurulan her siyasi parti meşrudur. Makbuldür.
Buraya kadar hiçbir sorun yok.
Hatta, bir siyasi parti içerisindeyken 'ayrılıp' yeni bir siyasi parti kurmak da meşrudur. Burada da sorun yok.
Lakin son dönemde duyduklarımız, gördüklerimiz haber kaynaklarından aldığımız bilgiler gösteriyor ki 'yeni' bir dava etrafından toplanarak iktidar olma hayali kuranların ortak özelliği, tıpkı Soysal’ın da dikkat çektiği gibi 'Ya terk edenler ya da terk edilenler' olması. Nedense açıktan siyaset yapmayı değil, 'Pusuda beklemeyi' tercih ediyor olmaları. Sinsice davranıyor olmaları.
BİR DEĞİL İKİ PARTİ KURMAYA HAZIRLANIYORLAR
İşte itirazımız bunadır. Yani pusuda bekleyerek siyaset yapma biçiminedir.
Bu sütunda yazdım, 1 Nisan’ı bekleyenler var. Ak Parti içindeki bazıları bir değil 2 parti kurmaya hazırlanıyor diye.
Hem bir siyasi hareketin içinde yer alacaksınız, hem de o siyasi hareketin 'yenilgisi' için var gücünüzle çalışacaksınız… Nihayetinde o yenilgi üzerinden siyaset üreteceksiniz.
İşte bu olmaz!
24 Haziran seçim sürecinde Kemal Kılıçdaroğlu'nun gönlündeki 'çatı aday' olacaksınız sonra süreç akamete uğrayınca sessizce çekilip 'arkadaşlarım' dediklerinizin tökezlemesini bekleyeceksiniz.
Ya da 24 Haziran sürecinde partinizde hiçbir görev almayacaksınız, sonra bütün 'birikim'inizi 'yeni parti' için ortaya koyacaksınız.
Milat olarak da 1 Nisan’ı belirleyeceksiniz.
Beklerken de etki alanınızdakiler üzerinden 'tek adamlık', 'karamsarlık', 'kötücül psikoloji' filan pompalayacaksınız!
Buna Soysal’ın deyimiyle tam da 'Rabarba siyaseti' denir.
Bakalım, daha ne kadar pusuda beklemeyi sürdürebilecekler.
Takipteyiz.'