Bill Gates, halen satışta olan "Covid 19: Bir Virüsten Ötesi" kitabımda da anlattığım gibi, adeta bir virüstoplum mühendisliği ile pandemi krizini yönetiyor.

Aslında bunu Davos mafyası adına yürütüyor.

Bilim adamı filan olmamasına rağmen virüsün geleceğine yönelik fetvalar veriyor, aşının şart olduğunu empoze ediyor, yeni normal denen totaliter vahşi kapitalizm koşullarının sözcülüğünü yapıyor.

Bill'in asıl niyeti, virüs sayesinde dünyadaki her bir insanı, çipli aşılarla koşulsuz bir denetim altına almak. Bunu da devlet adına değil küresel çapta devletleri kontrol eden büyük sermaye adına yapacak.

Şimdi bunu yalanlasa da, aynı 2010'da kendi ağzıyla söylediği "dünya nüfusunun yüzde 1015 oranında azaltılması gerektiği" ifadesi gibi, çipli aşı da onun en meşhur projelerinden.

Küresel "Filantropist" (iyiliksever) Bill Gates efendinin aşı düşkünlüğü biliniyor ama gölgede kalan asıl merakı GDO'lu tohumlar aynı zamanda.

Önce şu GDO hikayesine biraz ışık tutalım isterseniz.

Aşağıdaki satırlar büyük ölçüde, araştırmacı yazar F. William Engdahl'in "İmha Tohumları" (Seeds of Destruction) kitabından alıntıdır.

ŞOK EDİCİ BİR FRANSIZ DENEYİ

Eylül 2012'de saygın bir bilimsel ticaret dergisi olan Food and Chemical Toxicology, Fransa'nın Caen Üniversitesi'nde Profesör GillesEric Seralini liderliğindeki bir grup bilim insanı tarafından yapılan bir araştırmayı yayımladı. Çalışmanın sonuçları tüm dünyaya şok dalgaları gönderdi. Seralini’nin grubu, tam iki yıllık bir süre boyunca 3 milyon avro maliyetle 200'den fazla GDO mısır diyetinin etkisi üzerindeki dünyanın ilk beslenme çalışmasını tamamladı. Çalışma, bilimsel olarak kalifiye meslektaşlar tarafından dört aylık bir hakemlik sürecinden geçti ve endüstri baskısından kaçınmak için mutlak gizlilik içinde yapıldı.

Belki de en şaşırtıcı olanı, Seralini çalışmasının, GDO bitkilerinin neredeyse yirmi yıllık yaygın çoğalmasının ardından dünyadaki GDO diyetinin etkileri hakkında ilk uzun vadeli çalışma olmasıydı. O zamana kadar hiç kimse, sıçanların tüm iki yıllık ömrü boyunca testler yapmamıştı.

Önceki tüm çalışmalar sadece üç ay veya daha kısa süreliydi. Uzun zaman kritikti. Çünkü ilk tümörlerin belirmesi 4 ila 7 aydan sonra başlıyordu. Endüstrinin aynı GDO'lu mısır Monsanto NK603 ile ilgili 90 günlük önceki çalışmasında, toksisite belirtileri görülmüş, ancak endüstri ve EFSA tarafından “biyolojik olarak anlamlı değil” diye reddedilmişti.

Çalışma aynı zamanda standart bir GDO diyet çalışmasında şimdiye kadar ölçülen en yüksek sıçan sayısıyla yapıldı. “İlk defa da sadece Rounduptoleranslı NK603 GDO mısırının 3 dozunu (normal 90 günlük protokollerde ikiden ziyade), Roundup ile muamele edilmiş GDO mısırını ve aşağıda başlayan çok düşük çevre ile ilgili dozlarda sadece Roundup'u test ettiler.

Bulgular endişe vericiydi. Seralini çalışmasında, dişi sıçanlar kontrol grubundakilere oranla 23 kat daha fazla ve daha hızlı öldü. Bu fark GDO'lu beslenen 3 erkek grupta da görüldü. Dişiler kontrol grubundan daha önce ve daha büyük meme tümörleri geliştirdi. Erkek sıçanlarda karaciğer sorunları ve nekroz 2,5 ila 5,5 kat daha fazlaydı. Erkekler kontrollerden 4 kat daha fazla ele gelen tümör sundu.

Dahası, 24. ayın başlarında, dişi hayvanların % 5080'inde, (birey başına 3'e kadar) tümör gelişirken, kontrollerin sadece% 30'u [GDO ile beslenmemiş] etkilendi. GDO'lu mısır ve Roundup'a maruz bırakılan sıçanlar çok daha erken öldüler. Monsanto desteğiyle 90 günlük yapılan çalışmalar tabii ki bu sonuçları vermiyordu çünkü ilk arazlar 4. aydan sonra görülmeye başlanıyordu.

Seralini çalışmasının kamuya açıklanmasından sonraki birkaç saat içinde, sonuçları itibarsızlaştırmak için eşgüdümlü bir küresel medya kampanyası başlatıldı.

AB'nin resmi gıda güvenliği danışma organı EFSA, Seralini çalışmasını, bilimsel çalışma yapmadan aceleyle kınadı. Çoğu AB vatandaşının bilmediği şey, EFSA bilim kurulu üyelerinin, Monsanto ve GDO endüstrisiyle doğrudan ve dolaylı bağlantılı olduğuydu.

Monsanto'nun acımasız taktiklerini ve GDO'nun arkasındaki küresel zirai kimyasal karteli bilenler için, Seralini üzerindeki saldırı sürpriz olmadı. 1992'de Amerika Birleşik Devletleri'nde ilk GDO'nun kamuoyuna açıklanmasından bu yana; mısır, soya fasulyesi, kolza tohumu, pamuk ve sayısız diğer mahsul için patentli Genetiği Değiştirilmiş Organizma tohumlarının ticarileştirilmesinin tüm tarihi, hükümet yetkililerine rüşvet, yolsuzluk vakalarıyla doluydu.

Monsanto Bt GDO pamuğu, Hindistan'da yaygın hasat başarısızlığı ve yıkımının yanı sıra, yaygın çiftçi intiharlarından da sorumluydu. Wikileaks, Paris'teki ABD Büyükelçiliği'nden ABD Dışişleri Bakanlığı'nın özel şirket Monsanto'yu teşvik etmek ve Fransız hükümetinin GDO onayını almak için resmi diplomatik baskı kullandığını gösteren mesajların kopyalarını yayınladı. Amerikalı çiftçilerin bağımsız raporları, GDO'lu mısır veya soya fasulyesi ürünlerinin, Monsanto'nun kanser yapan tarım ilacı Roundup ve onun taklitçileri gibi toksik herbisitlere, daha az değil, daha fazla ihtiyaç duyduğunu doğruladı. Roundup'a dayanıklı ölümcül “süper otların” gelişmesine yol açtılar. Dahası, GDO'yu kullanmak için ana argümanlardan biri olan artan hasat verimi iddiaları, verimler GDO'suz mahsullerinkinin altına düştüğünde, iki veya üç hasattan sonra çöktü.

Monsanto 2007'de GDO tohumlarının bir hasattan sonra “intihar etmesine” neden olacak ölümcül “Terminatör” teknolojisinin patentini veren küçük bir biyoteknoloji şirketi satın aldı. Bu durum çiftçileri GDO tohum karteline bağımlı kılıyordu.

MONSANTO, BILL GATES VE ROCKEFELLER

GDO ve GDO'suz tohumlarla ilgili en tuhaf ve endişe verici gelişmelerden biri, Norveç Hükümeti tarafından uzak Kuzey Kutup Dairesi'ndeki Svalbard'da bir dağın içine yapılan, nükleer bomba geçirmez devasa bir tünelin tamamlanmasıydı.

Proje, öncelikle Rockefeller ile Bill ve Melinda Gates vakıfları tarafından finanse edildi ve Şubat 2008'de resmen açıldı. Svalbard Tohum Kasası, bugüne kadar 20 milyondan fazla tohum depoladı. Rockefeller Vakfı'nın tüm GDO projesini başlattığı bilindiğinde bu daha ilginç hale geliyor. Bill ve Melinda Gates Vakfı, dünyanın en büyük GDO tarım şirketi olan Monsanto'nun büyük bir hissedarıydı.

İki güçlü ve dev, vergiden muaf özel ABD vakfı olan Rockefeller ve Gates, eski BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın kamusal yüzü ve Monsanto ile Afrika'da Yeşil Devrim İttifakı (AGRA) olarak aldatıcı bir proje başlattı.

Afrika liderliğindeki bir organizasyon olduğunu iddia eden AGRA, hem Gates hem de Rockefeller vakıflarından insanlar tarafından yönetildi ve onların paralarıyla finanse edildi. Hem Bill Gates, hem de David Rockefeller, küresel nüfusun azaltılmasını savunan gizli öjeniklerdi.

Tıpkı bugün Covid 19 üzerinden başlatılan büyük "sıfırlama" paniğinin yönetimi gibi, bu büyük sermaye gruplarının tekelindeki küresel ana akım medyası, GDO'lu ürünlerin arkasındaki gerçek korku hikayesini sansürlemişti.

GDO, gizli bir gündeme sahip küçük bir avuç özel şirkete insan ve hayvan yaşamının özü üzerinde güç vermekle ilgiliydi.

Seralini'nin GDO diyetinin sıçanlar üzerindeki etkilerine ilişkin ilk uzun vadeli bağımsız çalışması konusunda asıl endişe verici olan şey, bunun ABD Başkanı George H.W. Bush'tan yirmi yıl sonra gerçekleşmesiydi.

Baba Bush, GDO tohumlarının ticari olarak piyasaya sürülmesine yeşil ışık verdi ve piyasaya sürülmeden önce hiçbir hükümet güvenlik testi yapılmadı. Bush, bunu Monsanto Corporation'ın üst düzey yetkilileriyle kapalı kapı toplantısının ardından yaptı. ABD Başkanı, GDO tohumlarının ABD'de insan veya hayvan tüketimi için güvenli olup olmadıklarını belirlemek için tek bir bağımsız ihtiyati hükümet testine gerek görmedi.

Seralini çalışmasının başlattığı şey, termonükleer patlamanın bilimsel eşdeğeriydi. AB'nin GDO üzerindeki “bilimsel” kontrollerinin, Monsanto ve diğer GDO şirketlerinin kendileri tarafından verilen testleri sorgulamadan kabul etmekten başka bir şey olmadığını ortaya koydu. AB Komisyonu'nun sorumsuz bürokratlarına göre, tilki Monsanto'ya kümes teslim edilebilirdi.

Seralini deneyi sonrası, AB Komisyonu ve EFSA, tarihlerinde hiç olmadığı kadar ateş altında kaldı. EFSA, 2009'da önce bağımsız bir test yapmadan ya da sigorta ettirmeden Monsanto’nun NK603 Roundup toleranslı mısırının onaylanmasını önermişti.

ABD Hükümeti'nin kol bükümü ve Monsanto liderliğindeki GDO agrokimyasal lobisi, Seralini deneyinin tozu dumanı ortadan kalktıktan sonra gündemlerini aynı şekilde sürdürdü.