Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın 30 Temmuz 2020 tarihinde yaptığı “Biz masalları olan bir coğrafyanın çocuklarıyız. Bize yüz elli yıldır modernleşme adı altında başkalarının hikâyeleri anlatıldı. Artık kendi hikâyemizi yazma zamanıdır” açıklaması tartışma yarattı. Kalın 9 Ağustos 2020 tarihinde bir televizyon programında görüşlerini ayrıntılandırdı. Kapak dosyalarıyla adından söz ettiren Teori dergisinin WhatsApp tartışma grubunda da önemli görüşler yazıldı. Paylaşıyoruz:

[10/8 12:21 ] Şefik Çakmak: Sayın İlker Yücel, olanak bulduğum ölçüde karışmamaya çalışacağım. AKP'nin "batı zihniyetine" karşı olduğunu kimse yadsımıyor. Ama hangi batı zihniyetine karşı? Cumhuriyet de, meşrutiyet de, İttihat Terakki de, Medeni Kanun da, alfabe devrimi de, kıyafet devrimi de (daha pek çok sayabilirim) "batı zihniyetinin" ürünü. Söylemlerinden bunlara karşı olduğu anlamı çıkarıyorum. "Batı zihniyetine karşıdır, öyleyse iyidir" görüşüne katılmıyorum.

[10/8 12:22] Mustafa İlker Yücel: Bağımsızlık vurgusuna dikkat çekiyorum.

[10/8 12:31] Serhan Bolluk: Kendi ayakları üzerine kalkmak her anlamda kalkmaktır. Hem siyasal ama daha önemlisi ideolojik ve kültürel planda. Eşcinsellik dayatmasını da bunun için önemsiyor ve mücadelenin önüne koyuyoruz. Kalın'ın ideolojik planda pek çok sorunu var. Siyasal planda da. Ama son lafında ne var arkadaşlar? Doğu Perinçek söyleyince başka, Kalın söyleyince başka olur mu? Söz kendi bağlamında ve anlamındadır her zaman.

[10/8 12:37] Yücel Kuruçim: Savaştayız ve cephedeki saflaşmaya odaklanmalıyız. Önemli olan savaşı kazanmak ve bunun için gereken strateji. Bu stratejiyi başarıya götürecek taktikleri doğru değerlendirmeliyiz. Bu taktikleri stratejiden soyutlayarak yargılamak yanlış olacaktır. Kazanmaya ve başarmaya odaklanmalıyız.

İLKELİ BİR KONUŞMA

[10/8 12:50] Erdem Ergen: Muhafazakar cenahtan şimdiye kadar dinlediğim ilk dört başı mâmur konuşma budur. Felsefi açıdan tutarlı, emperyalizm karşıtlığı açısından ilkeli bir konuşmaydı. Günlük siyasi ihtiyaçların ötesinde bir anlam da içeriyordu.

[10/8 13:04] Gaffar Yakınca: Kalın'ın sözleri son toplantımızda izaha çalıştığım tezi doğruluyor: Evet Kalın İslamcıdır ama kesinlikle milli bir pozisyondadır. Bu vesile ile usule dair bir noktayı paylaşmak isterim: Böylesi konuları yazışma gruplarında tartışmayı doğru bulmuyorum. Hiçbirimiz belagat yolu ile "ikna edilecek" insanlar değiliz. Kalın'ın kimliğine kartvizitine takılıp oradan siyasi pozisyon üretmeyiz. Sağlıklı bilimsel analizlere ihtiyacımız var. Şu halde bile "Kalın numara yapıyor" demek mümkün, o zaman herkese numara yapıyor demek mümkün olur. Dolayısı ile bizim muhatabımızın sözlerine yazıp çizdiğine ve sonra da eylemine bakarak bunu makul bir usulle tartışmamız gerekir. Kalın'a dair yanlış bir konumlanışın (olumlu ya da olumsuz) siyasi sonuçları olur. Bu böyle herhangi bir gazeteciye ya da alelade bir siyasetçiye küsme tavır alma konusu değildir ki! Atılan her adımda Batı cephesinin tuzaklarını görüyoruz. Ve bunlar hep Atatürkçü kesimin aynı reflekslerine oynanarak yapılıyor. Bizim herkesten daha uyanık ve soğukkanlı olmamız gerektiğini düşünüyorum. Bunun için de hararetin tartışmayı ele geçirmeyeceği bir usul tutturulmalıdır. Yazı kurulu toplantılarımız herkese söz verilen gayet demokratik düzene sahip etkinlikler olduğuna göre zemini daha ziyade toplantılara kaydırmanın daha iyi olacağı fikrindeyim.

[10/8 13:27] Serhan Bolluk: Bir açılım yapmak istiyorum. Sınıf temelli analizden hiç şaşmamak lazım. Türk sanayicisi ve tüccarı tavır değiştiriyor. Kompradorluktan ve acentelikten milliliğe terfi ediyor. İktidar esas olarak onların ve Ak Parti de onların partisi. Değişimin esası buradadır. Bizim Türkiye'nin dinamikleri dediğimiz de, programımızdaki "Vatan Partisi işçinin, çiftçinin, sanayici, tüccar ve esnafın partisidir" maddesini ki temel maddedir, hatırlatırım. "Milliyetçilerin, halkçıların ve bilimsel sosyalistlerin partisidir" maddesi de deminkinin ideolojik ve siyasi açıklamasıdır. 600'den fazla sanayici ve tüccarla Çin ve Rusya toplantıları yaptık. Hepsine Genel Başkanımız başkanlık etti. Koşa koşa geldiler. Türkiye'nin en büyük işçi örgütüyle kardeşlik düzeyinde ilişkideyiz. Bu pratiğin teorisini yapıyoruz. Devlet ve hükümetin son altı yıldır girdiği pratiği de böyle açıklayabiliriz. "Türkiye'nin mecburiyetleri, dinamikleri" dediğimiz bu gerçekliktir. Bu gerçek ekonomiye de ağır aksak yansımaktadır.Ak Parti sınıfsal aidiyeti gereği doğru program, strateji ve taktiklere sahip değildir. Tutarsızlıklar, yanlışlar vardır. Program, strateji ve taktikler Vatan Partisi'nindir. Bunun sonu Milli Hükümet'tir. Türk sanayicisi ve tüccarının kompradorluktan milliliğe terfisi, elbette son altı yılın işi değil. Çok daha uzun bir geçmişi var. Ama bu yer değiştirmenin siyasete yansıması en çok son altı yılda oldu. Bunun da daha öncede izdüşümleri var. Kıvrıkoğlu'lar, Karadayılar odur. Türk Ordusu'ndaki Özel Harp Dairesi'nin Özel Kuvvetler'e dönüştürülmesi bu süreçte çok kritik bir hamledir.

‘150 yılı’ somut ortaya koymadı Başlıklı yazıya ulaşmak için tıklayınız....
'İbrahim Kalın’ın Eski Yeni Dünyası' Başlıklı yazıya ulaşmak için tıklayınız....