PARLAMENTODA yer alan partilerin çevresindeki çok az kişi doğru ‘etiket’ ile geziyor. CHP’liyim diyen biri gerçekte HDP’li, şu ya da bu cemaat üyesi, eski ANAPDYP’li, hatta gençliğinde ihvanı müslim tedrisatlı olabilir. İYİP’liyim diyen biri için bu zincirden HDP’yi çıkarıp MHP’yi koyun aynı özellikleri taşıyabilir. Ama İYİP, CHP ile ittifakta olduğuna göre, HDP’yi İYİP’ten fazla da çıkarmamak gerekir. Davutoğlu Gül ve ortakları yönetimdeyken AKP de böyleydi; şimdi içindeki renkler biraz sadeleşti. Daha düşük derecede aynı özellikler MHP için de geçerli. İçinde farklı siyasal renklere yer vermeyen tekbiçimci tek parti HDP. PKK/YPG geri planıyla etnik bölücülük odaklı işler görmeye çalışıyor. Saadet Partisi’nin ise bir aracı kurum, Gül’ün resmi taşıyıcısı olduğunu geçen seçimlerde öğrenmiştik.
Muhalefet cephesinin CHPİYİPHDPSP adlı dört ortağı, tek bir hedefe kilitlenmiş bulunuyorlar: “AKP düşsün!”.Bunların içinde en hiddetlilerin “Tayyip”, “hırsız”, “diktatör”, “firavun” sıfatları temelinde bağrışan FETÖ merkezli gruplar oldukları görülüyor. AKP’nin eski destekçisi yetmezamaevet liberalleri de HDP çevresi de bu hiddetten memnun. Seçmenin yüzde 35 gibi büyük bir bölümüne sahip CHP ile İYİP, önceden cumhurbaşkanlığı seçiminde yaptıkları gibi, şimdi yerel seçimde birkaç belediye almak hesabıyla bu kesimlerin öfkelerinden ve ellerindeki olanaklardan medet umuyorlar.
Hedefini ‘ilkeleri boşver, yeter ki o gitsin stratejisi’ne oturtmuş akıl, yarıya %15 kaldı hesabıyla, “akıllı ol, kendini feda et’ diyerek, çoğunluğu azınlıklara teslim etmenin bir örneğini daha sergiliyor. CHP ile İYİP’in bu süreci ‘tavanda değil tabanda ittifak’ diye başlattıklarını hiç unutmamalı. Bu söz, seçmenlerine ‘zorunluyuz’ ruhunu şırınga etmek içindi; yoksa söyledikleri şey işin doğasına tersti. Nitekim yeterince zaman geçince ‘tavanda ittifak’a oturdular. İlleri ilçeleri aralarında paylaştılar. Ardından sahneye gizli ortak HDP çıktı; Adana, İstanbul ve İzmir’de aday çıkarmayıp bunları destekleyeceğini ilan ederek boy verdi. İttifak dediğin laftan ibaret değil. Başkanlık ve meclis koltuklarının paylaşımında ete kemiğe bürünen bir iş. Bugünlerde kopan vaveyla, kısır “AKP gitsin” stratejisinin yarattığı bataklıktan kimsenin kaçmayı başaramamasından kaynaklanıyor. Bu bataklıkta artık tutunulabilecek iki dal var: Rant grupları ve kişisel ikbal hırsı. İlkeler ve memleket için hiçbir anlamı olmayan, yakınındakini de uzağındakini de çürüten koyu bir gaz kütlesi.
Kendi başına ya da öbürünün sırtına binerek parlamentoya taşınmış olan mevcut muhalefet partileri, ABD eksenindeki dönüşlerini tamamladılar. Türkiye’nin ana bağımsızlık damarlarından bir olan Merkez Bankası’nın küresel mali merkezlere bağımlılığını isteyen, NATO’dan ayrılmanın felaket olacağı inançlarını ilan eden kadrolarıyla, ulusal üniter devlete karşı eşit/etnik vatandaşlıkçı ve yerel özerklikçi seçim bildirgeleriyle yerlerine sabitlendiler. Seçmenlerine rant paylaşımı kişisel çıkar ekseninden başka tutunacak hiçbir dal bırakmadılar. Bunlarla birlikte alınacak bir adım mesafe kalmadı.
Tarihsel ilkelerini askıya almış, Türkiye’yi Atlantik köleliğine demirleme niyetlerini açıkça ilan etmiş bir kesimin “o zaman AKPMHP’ye ver oyunu!” diye ünlemesi, kendini bilmezliğin son güldürüsüdür. İddiaya giriyorum, biz değil ama, bu kara güldürüde yer alıp siyasal rant kişisel çıkar yolunun tıkandığını görenler öyle yapacaklar. Yerel seçim bu. Çevrenizi izleyin, sonra konuşalım.
Aydınlık