Engin Özdemir yazdı...
İngiliz The Guardian gazetesinde 8 Ocak 2021 günü Mesut Özil transferiyle ilgili bir haber vardı. Malum Türkiye’de günlerdir ha bugün ha yarın imzayı atacak, hatta çoktan attı gibi haberler çıkarken, The Guardian gazetesi Türk kamuoyundan tamamen farklı olarak Arsenal'ın Mesut Özil’in gelecek 6 aylık kontratındaki haftalık 350 bin poundluk maaşının tek bir pensini dahi ödemeyeceğini ve bunu Mesut'u kiralayacak takım kimse onun ödeyeceğini söylüyordu, hatta bu yüzden Fenerbahçe’dense Amerika liginden DC United’a transferinin daha olası olduğuydu.
Günlerdir Türk medyası ise bu transferin bittiğini söylüyor ve ana akım gazetelerin hepsi bir ağızdan Mesut’un Fenerbahçe’ye Acun llıcalı'nın transfer ettiğini ya da çok büyük fedakârlıklar ile bu transferde rol aldığını, hatta bir ķısım ücretini cebinden ödeyeceği yazıyordu.
Yoksa bu haberler medya cambazı, Tele Vole’den medya patronluğuna zıplayan Acun’un sipariş haberlerinden miydi? Öyle ya Cumhuriyet Gazetesi dahi her hafta Acun ve Survivor haberleri yapmaya başlamıştı bile.
Mesut’u Fenerbahçe’ye çok büyük “fedakârlık” yaparak kazandıracak olan Acun Fenerbahçe’mize iyilik yapıyor yoksa Fenerbahçe üzerinden kendini daha sempatik gösterip, Türk gençliği üzerinde yaptığı tahribatı unutturmaya mı çalışıyor?
Nedense Acun deyince aklıma Nusret geliyor. Şu meşhur kasabımız. Londa’da da şube açacakmış. Geçen ilan verdi 80 bin pounda müdür arıyormuş. Lakin daha geçen sene Amerika’daki şubesindeki garsonlar Nusret’i mahkemeye vermiş, servis şarjlarını alamadıkları, Nusret’in kendilerine çok kötü davrandığı ve maaşlarını eksik yatırdığı iddiası ile. Fenerbahçe’nin, büyük başkan Aziz Yıldırımın uğraşlarıyla bir yıl önce son saniyede kaybettiği Euro Lig şampiyonluğunu, 22 Mayıs 2017’de Olimpiakos'u yenerek kazanmıştı, herkes çok mutlu basketbolcular, yönetim ama en çokta işte bu Nusret efendi. Evet Nusret efendi tam da orada kupanın ucundan tutmuş basketbolcuların tam ortasında... Fenerbahçe’nin şampiyonluğunu çalip kendi pr çalışmasına dönüştüren parlak ıslak saçlarıyla tam orada!
Aslında burada asil soru şu: Nusret’in orada ne işi var, kim onu oraya sokup reklamını yaptırmasına izin verdi?
Peki Acun niçin bana Nusret’i hatırlattı, neydi ortak yönleri? Hani şu TV8'i 70 milyon dolara alıp, bir yıl sonra sadece yüzde 30’unu 110 milyon dolara Ferit Şahenk’e satan kerata mı? Ben demiyorum Adnan Oktar, Acun için diyor “O çok yaman bi kerataydı 10 15 sene öğrencim oldu, doktor abisi ile beraber.”
Neyse konumuza dönersek, işte bu kerata Acun ve Nusret efendinin ortak noktası da ortağı mı dersiniz yoksa patronu mu bilmem ama Ferit Şahenk’tir. Neyse bu da ayrı bi yazı konusu...
Peki Acun’un Fenerbahçe ile ilgili her haberin, yanında, kıyısında, ucunda, köşesinde olması normal mi? Sayın Ali Koç'un, Acun Ilıcalı ile bu kadar içli dışlı olmasından Fenerbahçe taraftarı memnun mu? Gün yok ki, Fenerbahçe, Ali Koç ve Acun’un aynı karede olduğu bir haber çıkmasın.
Son vole de Mesut Özil transferi!
Ozaman bir hatırlatma yapalım. Fenerbahçe aşığı Acun, Max Cruse transferinin neresindeydi? O büyük fedakârlıklarla transfer edip 3 ayda İstiklal Marşımızı Ozan Tufan kadar söyleyebilecek seviyede öğretip sonra televizyonda bak bu çocuk İstiklal Marşı'nı söylüyor diyerek parlatılan Max Cruse, 3 ay sonra Türkiye’den maaşının ödenmediğini söyleyip kaçıp gittiğinde neredeydi? Ve bunun sonunda Fenerbahçe’ye UEFA 7 milyon euro ceza kestiğinde, Ali Başkan hayatının kumarını oynadı dediğin adamla 3.5 milyon euroya anlaştığında neredeydi?
Ve şimdi bu ulu çınara Mesut transfer edilirken çok büyük fedakârlıklardan bahsedenler Fenerbahçe’nin büyüklüğünün farkındalar mı? 10 milyon pounda 32 yaşında ve ayağına top en son mart 2020’de değen Mesut’u şuan Fenerbahçe ve Amerika dışında kimse istemez iken yani demem o ki, Fenerbahçemiz siz ve sizin gibi sözde fedakar, cefakar ve bol PR çalışmalarınızda kullanacağınız bir kulüp değil. Kaldı ki Mesut Özil'i Fenerbahçe transfer etse dahi bunun yakınında Acun varsa mutlu olmayacak binlerce Fenerbahçelinin varlığını görmezden gelemesiniz.
Türkiye’de tüm kurumların; ordusu, yargısı ve basınıyla FETÖ’ye teslim olduğu zamanlarda kimse korkudan sesini çıkarmazken, çıkaran paşalar, gazeteciler içeri tıkılmışken tek bir adam “Ne şikesi kardeşim, memleket elden gidiyor” deyip o kıvılcımı yakmasaydı, o direnci gösterip umut olmasaydı, FETÖ'ye karşı ilk direnci başlatıp ilk taşı atmasaydı, ne 15 Temmuz'a bu devlet kalırdı ne de bu Cumhuriyet.
O Fenerbahçe'de ne mi vardı? Mesala bir sene öncesinden, Aziz Başkan’nın sözleşmeyi uzatma teklifini kabul etmeyen Inter'e ücretsiz transfer olan Caner’in, 2 ay sonra “Başkan beni geri al” dediğinde, “Sen giderken bize para kazandırmadın simdi sana bir de para verip mi geri alalım” diyen bi Fenerbahce vardı. O Fenerbahçe, 300 bin dolar fazla alacağım diye Beşiktaş’a giden, bacağında kartal dövmesi yaptıracak kadar Beşiktaşlı olan Gökhan Gönül’e de taviz vermemişti.
Peki Fenerbahçe büyüklüğü neydi sadece şampiyonluk mu? Fenerbahçe’ye Başkan olan sayın Ali Koç bu değerleri bilmez miydi?
Canerleri, Gökhan Gönülleri geri alırken bunların nasıl gittiklerini bilmezmiydi? Ali Başkan FETÖ konusunda hâlâ bir özeleştirisini duymadığımızEmre Belezoğlu’nu Fenerbahçe’mize “abi” olarak geri getirdiginde, onun Şike kumpası sürecinde neler yaptığını ya da yapmadığını sordu mu? O zor günlerde takımı bırakıp Atletico Madrid ile sözleşme imzalamadı mı?
Ali Koç bizlerin neden Fenerbahçeli olduğunu, bu renklere sevdamızın sadece şampiyonluk için olmadığını bilmeyecek biri değil. Onun bu renklere sevdasına ve samimiyetine şahsen inanıyorum ve Koç ailesine karşı Türkiye'deki diğer ailelerden çok daha fazla saygı ve sempatim oldugunu da belirtmek isterim, ama sırf şampiyon olabilmek için bu kulüpten nasıl ayrıldıklarını unutmadığımız bu isimlere, tekrar bu formayı giydirmek, başında bugüne dek, hakkında çıkan onca habere ve açılan soruşturmalara rağmen, kardeş ben Fetöcü değilim, ya da Allah affetsin kullanıldım deyip günah dahi çıkartamayan, ağzına Fetö ile ilgili tek bir söz dahi almayan Emre Belezoğlu, Fenerbahçe’mizde olsun diye de sevmedik. Yine ne 3 Temmuz sürecinde ne de sonrasında, başkanı içerideyken dahi sırf takımda oynayamadığı için ve Aykut hocaya kininden dolayı bu yaşanalarla ilgili tek açıklıma yapamayan Semih Şentürk'ün altyapıya hoca yapılması için de sevmedik.
Bizler 15 Temmuz direnişinin kıvılcımını yakan, FETÖ’nün bugün beli kırıldıysa bunun başlangıcınısağlayan ve Silivri’de 1 yıl mapus yatan, büyük Başkan Aziz Yıldırım’ı ve o Fenerbahçe’yi çok sevdik. Başkansız yönetimin yarısı içerde iken o takımın, Aykut Hoca yönetimindeki isyanını çok sevdik. Hiç kimse ağzını dahi açamazken, Fenerbahçe taraftarının başkanına inancını çok sevdik ama sizin o kongre günü, büyük başkana olan tavrınızı hiç sevmedik ve Koç soyadına yakıştıramadık, utandık. Ama Fenerbahçe için sinemize çektik, sırf şampiyon olunacak diye yaptığınız bu icraatları benimseyemedik, Nusretlerin, Acunların Fenerbahçe’mizle her gün bu kadar haşır nesir olmalarından, destek oluyor gibi gözüküp aslında kendi isimlerini aklamalarından ve buna çanak tutulmasına midesi bulananan yüzbinlerin olduğunu bilmenizi istiyoruz. Batsın böyle şampiyonluk, biz TFF 2 ligde de olsa Fenerbahçe’nin gerçek sahipleri olarak, İslam Çupi’yi de yanımıza alıp, Çubuklu’nun arkasından hesapsız, kitapsız, çıkarsız gidebilecekleriz çünkü biz Cihatız, Can Bartuyuz, Cemiliz, Rıdvan, Oğuz ve Aykutuz biz Metin Oktay'ız çünkü Fenerbahçe halktır haklıdır kazanacaktır.
Fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü ne kupa büyüklüğüdür. Onun büyüklüğü başka bir büyüklüktür işte adı konamaz. Şampiyon olmak mümkün, Fenerbahçe olmak imkansız.