STK’lara sesleniyoruz, uyarıyoruz: Parayı verenin düdüğü çaldığını biliyoruz. Kimin parasıyla hareket edersen onun borazanı olacağınızı unutmayın.
ABD’nin demokratik kitle örgütlerini NGO’laştırma sürecinde yeni bir atak ile karşı karşıyayız. 24 Kasım 2020 tarihinde ABD Büyükelçiliği’nin yaptığı açıklamaya göre, ABD ve Türkiye arasındaki bağların ve demokratik değerlerin güçlenmesi adına sivil toplum kuruluşlarına para hibeleri yapılacağını açıkladı. Açıklamanın ‘’demokratik değerlerin güçlendirilmesi’’ bölümünde; hukukun üstünlüğü, LGBT hakları, medya ve sivil toplumun özgürlüğü güçlendirmek için yapılan projeleri destekleyeceklerini açıkladılar. ABD emperyalizminin hukukun üstünlüğü, insan hakları kavramlarını Türkiye’de yaratıcı yıkıcılığı kuvvetlendirmek için kullandığı bu kadar aşikarken bu açıklamayı bu kapsamda değerlendirmek gerekmektedir.
ABD’nin Türkiye’deki STK’lara hibe yardım yapmasındaki amaçlarını kavrayabilmek için NGO’nun ne demek olduğunu ve Türkiye’deki tarihçesine göz atmak gerekmektedir.
NGO Nedir? Ne yapar?
NGO (Nongovermental Organizations) Türkçesi, "Hükümet Dışı Kuruluşlar"dır. NGO, ABD emperyalizminin soğuk savaş sonrasında hedeflediği, milli devletleri yıkma stratejisinin bir parçası olarak uyguladığı bir politika olarak karşımıza çıkıyor. Türkiye’de özellikle 1980 sonrasında , MazlumDer, İnsan Hakları Derneği, İnsan Hakları Vakıfları, Helsinki Yurttaşlar Derneği, Pir Sultan Abdal Derneği gibi sivil toplum kuruluşları önderliğinde kendine yer edinmiştir. İnsan Hakları Vakfı, Helsinki Yurttaşlar Derneği gibi kurumların temel özelliği uluslararası olmasıdır. Yaptıkları çalışmaların, uyguladıkları siyasetlerin karar vericileri yurt dışındadır.
1980’den sonra küreselcilerin temel siyaseti, devleti olabildiğince küçültmek ve bu küçülme sonrasında oluşacak boşluklara özellikle sosyal alanda, ekonomide, siyasette, insan haklarında, çevrenin korunmasında uluslararası bağlantıları olan, dış müdahaleye açık NGO’lar yerleştirmekti. Bu strateji emperyalizmin milli devletleri kültürel, ekonomik ve siyasi açıdan sindirip yok etme hedefleri için hayati öneme sahipti. Yukarıda da belirttiğimiz gibi temel amaçları devleti küçültmek ve emperyalizmin küresel hedefleri doğrultusunda çalışmalar yürütmektir. Bu NGO’ların bir başka ortak özelliği de ABD ve AB tarafından fonlanmalarıdır. Bu sivil toplum örgütlerinin yöneticileri parayı aldığını reddetmezler. ABD ve AB’ye gösterdikleri projeler ile hibe paralar alırlar. Sorulduğunda ise ‘’ Parayı alır istediğim yerde kullanırım’’ derler. Ancak hiçbiri onu emperyalist çıkarların üç beş santim dışında kullanabilmiş değillerdir. Aksi, mantığa aykırıdır. Karşılıksız para yoktur; hiçbir para karşılığını almamazlık etmez. Ayrıca bu STK’lar bulundukları ülkelerde emperyalizm için bilgi akışı ve ajanlık faaliyetleri görevlerini de yerine getirirler.
2000’li yıllara geldiğimizde Türkiye’nin milli dinamiklerinin hareketlenmesiyle bu sivil toplum kuruluşları etkilerini sürekli kaybederek yok oluş sürecine girmişlerdir. Bu topraklara ayaklarını basmayan, bu topraklardan beslenmeyen, bu topraklara hizmet etmeyen her yapı gibi bu yapılarda yok olmaya mahkumdurlar.
İdeolojisi Sivil Toplumculuktur
Bu düzenin ideolojisi sivil toplumculuktur. Kendileri, biz ideolojiler üstüyüz, ideolojimiz yok derler. Tabi ki de bizim ideolojimiz yok demenin bile bir siyasi tavrı, ideolojik bir kaynağı vardır. Emperyalizmin ideolojileri yok ettik algısına kapılmışlardır ve bunun borazanlığını yapmaktadırlar.
Sivil toplumculuk bütün çelişmeleri ve çelişkileri yok sayarak ana çelişkisini sivilresmi çelişkisine sıkıştırır. Bu çelişkide resmi olan kötü, sivil olanı ise iyi olarak sınıflandırır. Bu bağlamda bakıldığında Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti devleti kötü olarak adlandırılır. Kötü olanı hedefe oturtmak kolaydır. Bu yüzden sivil toplumculuk, ideolojik ve pratik kapsamda devlet düşmanıdır. Esas çelişkiyi emperyalizm çelişkisinden ele almadıkları için ya halk hareketlerini sönümlendirirler ya da emperyalizmin amaçları doğrultusunda yönlendirirler. Devlet ile mücadele ettikleri için, devlet düşmanı tüm kesimlerle bir araya gelirler. Bugün bu STK’ların PKK ve FETÖ ile doğrudan veya dolaylı temasları vardır.
NGO’lar ile Tarihsel Tanışıklığımız
NGO’lar ile 1980’den sonra tanışmıyoruz. Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde milletçe Batı Cephesi’nde İngiliz destekli Yunanistan ile Doğu Cephesi’nde Fransız destekli Ermenistan ile Doğu Anadolu’da doğrudan Fransızlar ile savaşırken İngiliz Muhripleri Cemiyeti İngiliz mandasını, Wilson İlkeleri Cemiyeti Amerikan mandasını savunmuşlardı. Ayrıca Pontus Rum Cemiyeti, Taşnak ve Hınçak Komitaları, Türkiye’yi bölebilmek için faaliyet yürütmüşlerdi. Milli birliğin, tam bağımsız Türkiye düşmanı derneklerinde kökleri emperyalistlere dayanıyordu. Emperyalistlerden para alıyorlardı. Kendi milletine ve kendi kaderlerine sırtını dönmüşlerdi. Ulusal bağımsızlık savaşının kazanılmasıyla birlikte bu derneklerin hepsi tarihin tozlu sayfalarına kaldırıldılar. Hatta bu derneklerin bazı üyeleri İstiklal Mahkemelerinde vatan hainliğiyle yargılanmışlardı.
Parayı Veren Düdüğü Çalar!
Türkiye’nin güçlü bir devlete en fazla ihtiyaç duyduğu dönemdeyiz. Bir yandan emperyalizm ile bilfiil savaş durumundayız bir yandan Covid19 salgınıyla mücadele ediyoruz.
Covid19 salgınıyla mücadele süreciyle birlikte sektörlerin kazancının kesintiye uğraması, Türkiye’yi ekonomik açıdan daha da zorluyor. Devlet eliyle kalkındırma, sağlık hizmeti sunma, işçi ve işverene desteğin en çok yapılması gereken bir dönemdeyiz. Bu dönemden devletçi politikalarla başarıyla çıkabileceğimiz aşikardır. Bugün sivil toplumculuk bu ihtiyaçların hiç birine karşılık veremez.
Diğer yandan Türkiye devletçe ve milletçe dört bir yanında emperyalistlere karşı savaş veriyor. Suriye’nin kuzeyinde, Karadeniz’de ve Kafkaslarda, Ege Denizi’nde, Akdeniz’de emperyalizm ve onun taşeronlarıyla mücadele ediyoruz. Bu mücadeleyi verirken güçlü devlete olan ihtiyacımız milletimizin tarafından kavranmış durumdadır. O yüzden NGO’ların sahiplerine sesleniyoruz: Türkiye sizin emperyalist planlarınıza karşı savaş verirken devletimizi küçültemezsiniz, yaratıcı yıkıcılık adı altında CHP, HDP, İyi Parti, Davutoğlu ve Babacan’ı da kullanarak iç huzuru bozamaz, milli birliğimizi zedeleyemezsiniz. Türk milleti emperyalizm ile savaştıkça birbirine daha çok kenetleniyor.
STK’lara sesleniyoruz, uyarıyoruz. Parayı verenin düdüğü çaldığını biliyoruz. Kimin parasıyla hareket edersen onun borazanı olacağınızı unutmayın. Kurtuluş Savaşı’nda yabancı paralarına sarılıp Türkiye’yi bölmeye çalışanların sonlarını hatırlatıyoruz. Amerikan Büyükelçiliği’nin Türkiye’deki STK’lara vermek istediği hibeler, Türkiye’yi bölmek, Türkiye Cumhuriyeti devletini yıkmak için verilecektir. Türkiye’yi bölme ve devletimizi yıkma faaliyetleri tartışmasız vatana ihanet suçlarıdır.
Mustafa Gökmen
TGB İzmir İl Başkanı
tgb.gen.tr