Bu köşede 10 Ağustos 2013 günü “Ciğerli Adam” vardı:

“Hayati Özcan, Türkiye’nin en ciğerli adamlarındandır. Aydınlık İzmir Temsilcisi. Ergenekon’dan 1,5 yıl tutuklu kaldı. En son 10 yıl 11 ay hüküm kesildi. Diyarbakırlı. 35 yıldır bütün varlığıyla emekçi halk için, Türkiyemiz için mücadelenin hep en önündedir. Hep kendini öne atanlardan, siper olanlardan.”

EMANET OLUNAN CİĞER

İşte o ciğerli adam, ciğerini bize, Türkiye emekçilerine, Türk milletine ve insanlığa bırakarak bu dünyadan gider oldu. 2020 yılı bizden Hayati Özcan’ı da aldı götürdü. Son gününde, İzmir’den haberi geldi. 

Ciğerli adamın önünde ihtiramla eğiliyoruz, selamlıyoruz O’nu. Bıraktığı ciğer, Vatan Partisi’nin, Emek ve Vatan Devrimcisinin bilincinde saklayacağı en değerli emanettir.  

Çünkü o ciğer, herhangi bir ciğer değildir.

O ciğerde insanlığa, dünya emekçilerine, Türk milletine, Üretim Devrimi davasına, Öncü Parti’ye adanmışlık var, her şeyini paylaşmak var, sonuna kadar dürüstlük ve cesaret var, insan hatırını bilmek ve incelik var.

ERGENEKON YİĞİDİ

Hayati Özcan’ı Ergenekon yıllarında daha da yakından tanıdım. O gerçek anlamıyla bir destan kahramanıdır. Avluda yürürken gür sesiyle söylediği türküler, duvarlarda yankılanırdı. Duvarların arasında mecalsiz kalanlar varsa, Ciğerli Adam’ın o gür sesi ayağa kaldırırdı. O’nun soluğu, Akciğerlerin, Karaciğerlerin bütün hücrelerine rüzgâr olurdu. 

Ergenekon davasının en sevilen, en sayılan yiğitlerindendi. Kararlılığı çelik gibiydi, ama her insana ipek gibiydi. Ergenekon davasındaki sorgu ve savunması, gerçek anlamıyla bir destandır. Çelikle, altınla ve ipekle işlenmiş bir destan!

Emekçilerin bağrında doğmuş büyümüş ve kişilik kazanmıştı. Toplumun içinde yaşıyordu. İnsanı ve insanlığı tanıyordu. Halkın düşmanları nerde kılıçla, nerde zerafetle dize getirilir, savaşmanın ustasıydı. FETÖ yargıçları ve savcıları dahil herkes onu hayranlıkla ve saygıyla dinlemiştir. 

Şimdi biliyorum, O’nun aramızdan ayrıldığını duyan bütün Ergenekon yiğitlerinin yüreği yanmıştır. Hayati, gönüllerdeki adamdı.

Bir bedeni ciğerinden tırnağına kadar emek, namus ve vatan gibi yüce değerlere ömür boyu adamak, O’nun erdemiydi.

PARTİ’NİN BİLİNCİNDEKİ NAKIŞ

Vatan Partili kimdir deyince, Hayati Özcan’dır derim. 

1977 yılı 1 Mayıs tertibinden sonra THKP/C Sol Partisi’nin toplu olarak Partimize katıldığı günlerden beri tanıyoruz. 44 yıllık partili. Ve 444 yıl sonra da Partili. Artık Vatan Partisi’nin bilincindeki nakıştır Hayati Özcan. Oya gibi işlenmiştir vicdanımıza ve namusumuza.

O’nun anısı, Partimizin başarılarına omuz vermeye devam edecektir. O’nun hayatı ve karakteri Parti Eğitiminde ders olarak okutulmalıdır.

Evet kuğunun süzülüşü gibi yumuşaktı, ama hakikati ve Partiyi savunma görevi varsa, kanatlarını açan bir kartaldı. Sonu ne olur hesaplarıyla sağa sola saklanmazdı, er meydanından kaçmazdı, kıvırtmazdı, deliklere sığınmazdı, en öndeydi, cesurdu. 

Eğer hakikat ve Parti tarafsa, Hayati Özcan tarafsız kalamazdı. 

'İKİ ÇİZGİ MÜCADELESİNİN DEĞİŞEN RENGİ'

Bana 17 Kasım 2019 günü yolladığı mektubu, Parti Eğitiminde değerlendirmek için Merkez Eğitim Bürosu Başkanımız Osman Bilge Kuruca Arkadaşımıza göndereceğim. Hayati Özcan, orada şöyle yazıyordu:

“Kıtaların yıkıldığı bir dönemden geçerken bu çizgi mücadelesi Avrasya –Atlantik silahlı kavgasının tam da içine oturuyor. O yüzden biraz casusluk ya da kibarca adıyla bozgunculuk faaliyeti olarak değerlendirilmelidir. Abartıyorsam kusura bakmayın. (…) Bugün bu kamplaşma NATOASYA kamplaşması içinde Asya’nın en sivri ucu olan Vatan Partisi içinde yaşanıyor.”

Evet, her millî mücadele, her sınıf mücadelesi, en başta öncünün içinde yaşanan mücadeledir. Hayati Özcan, 40 yılı aşan Öncü Parti bilinciyle bunu görüyordu. Her cephede pazarlıksız olarak vardı O ciğerli adam ve bize bıraktığı ciğerle her zaman her cephede var olmaya devam edecektir.

Hayati Özcan, Anadolu toprağında Yunus Emre neslindendir. O’nu Miskin Yunus’un iki dizesiyle uğurluyoruz:

“Bizi bilmeyen ne bilsin

Bilenlere selam olsun”


Doğu Perinçek

Aydınlık