Bayatlamış yöntemler taze acıları dindirmiyor
Grup Yorum üyesi İbrahim Gökçek, “çalışmalarını yürüttükleri İdil Kültür Merkezine polis baskınlarının son bulması, üyelerinin İçişleri Bakanlığı’nın arananlar listesinden çıkarılması, 3 yıldır devam eden konser yasaklarının kaldırılması ve üyelerinin serbest bırakılması” gerekçesi ile 323 gün süren bir ölüm orucu eylemi yaptı. İki gün önce eylemine son vermesine rağmen hayata tutunamadı ve yaşamını yitirdi.
Grup Yorum, 7 Mayıs Perşembe günü kamuoyuna bir çağrıda bulundu. “Tüm halkı” davet eden bu çağrıya göre, 8 Mayıs Cuma günü Gökçek’in cenazesi “vasiyeti üzerine” Gazi cemevinden kaldırılacaktı. Cuma günü yani bugün Gökçek’in cenazesi “marşlar ve sloganlar eşliğinde” Gazi Cemevine götürüldü. Cenaze töreni kendi çapında kitlesel bir eyleme dönüştü. Bir grup yürüyüş yapmak istedi. Polis, baskın yaparak ve gaz bombaları atarak cenazeyi cemevinden çıkardı. Daha sonra yakınları tarafından teslim alınan cenaze, toprağa verilmek üzere memleketi Kayseri’ye doğru yola çıkarıldı. Bu satırların yazıldığı sırada cenaze Kayseri yolundaydı.
***
İbrahim Gökçek ve ölüm orucuyla ilgili çok sayıda tartışma var. Elbette, bu can sıkan tartışmalara dair benim de fikirlerim var ama ben bunlara değinmeyeceğim. Acıların taze olduğu şu günlerde konuyu cemevi merkezli olarak ve kişisel polemiklere girmeden ele almaya ve bazı yanlış bilgileri düzeltmeye çalışacağım.
***
Öncelikle olaya cemevi merkezli bakalım.
Bilmek gerekir ki, cemevleri birer ibadethanedir. Üstelik bunlar, devlet kaynaklarıyla değil kişilerin dişinden tırnağından arttırdığı birikimlerle yükseltilmiştir. Bu ibadethaneler Allah’ın birliğine, Hz. Muhammed’in peygamberliğine, On İki İmam’ın velayetine iman eden kişilerin durağıdır. Bu değerleri inkâr edenlerin cenazelerinin cemevlerinden kaldırılması hem kişi açısından hem de Aleviliğin değerleri açısından doğru değildir. Böyle bir iş etik de değildir. Kişi ister Alevi annebabadan doğsun ister doğmasın Alevi inançlarına sahip değilse, hatta bu inançlara inkârı söz konusuysa durumun trajikomik bir hal alacağı açıktır.
Kişiler istediğine inanır, istemediğine inanmaz. Bu kendisini ilgilendiren bir şeydir. Başkasını da ilgilendirmez. Ancak burada yanlış olan, cenazesinin inanmadığı değerlerle teçhiz edilmiş ibadethanelerden kaldırılmasıdır.
Öte yandan cemevlerinde işler bir adaba göre yapılır. Cenaze kaldırılırken yapılacak iş ve işlemler bellidir. Hepsi HakkMuhammedAli düsturunca yerine getirilir. Cemevinde siyaset olmaz. Siyasi sloganlar atılmaz. Bir ideolojinin tezgâhı açılmaz. Cenazeyi cemevine getiren kişiler, bunları da peşinen kabul etmiş olurlar.
Bazen kişiler, inanmasa da cenazelerinin cemevlerinden kaldırılmasını vasiyet edebilirler. Ama bu durumda oradaki adaba uymayı ve işleyişe saygı göstermeyi de taahhüt etmiş olurlar. Yani ölmek üzere olan kişi cemevinden kaldırılmayı vasiyet ediyorsa, bu işin de cemevinin adabına uyun yürütülmesini kabul ediyor demektir. Doğal olarak vasiyet sahibi sadece cemevinden kaldırılmayı değil cemevinin adabına uygun kaldırılmayı da vasiyet etmiş sayılır. Ölen kişinin vasiyetine sahip çıkıp onu cemevinden kaldırmak isteyen yakınları da cemevinin adabına saygı göstermek durumundadır. Ölen kişinin bir vasiyetine uyup, diğerine uymamak çifte standart ve samimiyetsizliktir. Hele ki, cenaze törenini siyasi bir gösteriye dönüştürmek, Alevi toplumu ile devleti karşı karşıya getirmekten başka bir amaç taşımaz.
Esasen eskiden beri özellikle etnik ayrılıkçılığın dümenine takılan kimi “solcu” çevreler, Alevi toplumu ile devleti karşı karşıya getirmek için var güçleri ile çalışmaktadır. Artık bu yöntemler bayatlasa da, her taze acı üzerinden benzer girişimler devam etmektedir. Alevi toplumu, ibadethanelerine daha fazla sahip çıkarak ve daha bilinçli davranarak bu tür oyunları boşa çıkarmak zorundadır. Cemevleri siyasetin ve ateizmi merkeze alan grupların değil, inancın, birliğin, barışın ve sevginin yeridir.
Kolluk kuvvetlerinin de Alevi ibadethanelerine gaz bombası atıp bir şekilde şiddet uygulaması son derece yanlıştır. Bu tür müdahaleler, Alevi toplumunu incitir, psikolojik mesafeyi açar. Çağrısı önceden yapılan olaylar daha gerçekleşmeden tedbir almak en doğrusudur. Devleti aklına ve ciddiyetine de yakışan da budur.
***
Gelelim bazı yanlışları düzeltmeye…
Türk kamuoyunda maalesef bazı nedenlerden cemevleri hakkında yanlış bir algı yürütülüyor. Alevi düşmanları tarafından yürütülen bu algıya, Alevi dostu gibi görünen bazı çevreler de dolaylı destek sunuyor. Şimdi kısaca bunlara değinelim.
Yanlış 1: Cem evlerinden terörist cenazesi kaldırılıyor.
Doğru 1: Nadiren de olsa evet. Cem evlerinden terörist cenazesi kaldırılıyor. Ancak Sünni camilerinden kaldırılan terörist cenazesi daha fazladır. Üstelik geleneksel olarak tek Alevinin yaşamadığı birçok ilimiz, “şehitlik” gibi tasarlanan terörist mezarlığına ev sahipliği yapmıştır. Diğer taraftan Cumhuriyet düşmanı Şeyh Sait adına Diyarbakır’da halen bir cami bulunmaktadır.
Yanlış 2: Aleviler terör örgütlerine katılıyor.
Doğru 2: Alevi kökenli kişilerden terör örgütlerine katılanlar vardır. Ancak terör örgütlerinin yönetim ve alt kademelerinin çoğu Sünni kökenli kişilerden oluşur. Aleviler terör örgütlerinde her zaman azınlıkta kalmıştır, hele ki yönetim kademelerinde bu sayı daha da azdır.
Yanlış 3: Aleviler genellikle solcu oluyor.
Doğru 3: Alevilerin tamamı solcu değildir. Solcu olmayan Aleviler de vardır. Bunun gibi solcu olan Sünniler de çok sayıdadır. Ayrıca solcu ya da sağcı olmak yanlış değildir. Mesele siyaseti ahlaklı yapmak ve terörü bir yöntem olarak benimsememektir.
Alevilerin genellikle sol partilerde siyaset yaptığı bir vakıadır. Çünkü sağ partiler Alevilere siyaset alanı açmamakta, üst yönetimlerde ve karar verici makamlarda yer vermemektedir. Sağ partilerin üst yönetimlerinde ve karar mercilerinde Alevilerin olmaması bunun en açık delilidir.
Yanlış 4: İstihbarat örgütleri Ali’siz Alevilik üzerinden ateizmi yaymakta ve Aleviliği kullanmaktadırlar.
Doğru 4: İstihbarat örgütleri sadece Ali’siz Alevilik üzerinden Alevileri değil, cemaat ve tarikatlar üzerinden Sünnileri de kullanmaya çalışmaktadır. Ülkemizdeki Sünni cemaat ve tarikatların ezici çoğunluğunun yabancı istihbarat örgütleri tarafından kurulduğu ve finanse edildiği en yetkili uzmanlar tarafından dile getirilmektedir. Son zamanlarda kötülükleri adeta bir irin gibi patlayan birçok cemaat ve tarikatın, emperyalizme hizmet ettiğinde şüphe yoktur.
Sonsöz: Terör, terördür. Bu işin Alevisi, Sünnisi olmaz.