Tiyatrokare Genel Sanat Yönetmeni ve oyuncu Nedim Saban, Kültür ve Turizm Bakanlığının destekleriyle Bahçelievler Belediyesinin ev sahipliğinde düzenlenen çalıştayın "İstanbul'un Özel Tiyatroları” başlıklı oturumunda konuştu. Bahçelievler Kültür Merkezinde düzenlenen oturumda Saban, “Batı taklitçiliği bizim çok büyük bir hazinemizi öldürdü. Bu hazine geleneksel Türk tiyatrosuydu ve dünyanın hiçbir yerinde yoktu.” dedi.
Milletlerarası Kukla ve Gölge Oyunu Birliği, Karagöz Derneği ve Özel Tiyatrolar Girişimi Derneği tarafından düzenlenen Sürdürülebilir Kültür Sanat Alanı ve Kovid19 Sonrası Toparlanma Süreci Çalıştayı'nda "İstanbul'un Özel Tiyatroları" başlıklı oturum düzenlendi.
Nedim Saban, özel tiyatroların açılma ve yaygınlaşma sürecinde halkevlerindeki eğitimin önemli bir yer tuttuğunu belirterek, özel tiyatroların ve tiyatrocuların birbirlerinden etkilenmelerinin de İstanbul'daki özel tiyatroları geliştiren sebeplerden biri olduğunu söyledi. Londra, Paris ve New York gibi şehirlerde özel tiyatroların mekansal anlamda bir arada bulunduğuna dikkat çeken Saban, bu bir aradalığın, İstanbul'da belli yıllarda sağlansa da halihazırda olmadığını dile getirdi.
‘ÖZEL TİYATROLAR EKİP RUHUNU KAYBETTİ’
Saban, tiyatrocuların kendini ait hissedeceği salonların ve kulislerin olması gerektiğine işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ustalarımız kulise çok değer verirdi. Bizim artık kulisi bile görmediğimiz tiyatrolar var. Bizim özel tiyatrolarımızın en büyük problemi Batı'yı taklit etmek oldu. Batı taklitçiliği bizim çok büyük bir hazinemizi öldürdü. Bu hazine geleneksel Türk tiyatrosuydu ve dünyanın hiçbir yerinde yoktu. Özel tiyatroculuk bir kent kültürü gerektirir, maalesef biz bunu sağlayamadık. Bence özel tiyatroların en büyük problemi ekip ruhunu kaybetmek oldu."
Özel tiyatroların bugün genelde Kadıköy ilçesinde bulunduğunu ifade eden Nedim Saban, Türk tiyatrosunun son döneminde tek kişilik oyunlar ya da star odaklı büyük prodüksiyonlarla seyirci karşısına çıktığını aktardı.
‘OSMANLI MİMARİSİNDEN TEK SES TİYATROSU KALDI’
Saban, İstanbul'daki ilk özel tiyatro binasının Küçük Sahne olduğunu belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:
"Küçük Sahne 1951'de kuruldu. Burada Muhsin Ertuğrul, Haldun Dormen, Münir Özkul, Lale Oraloğlu, Mucap Ofluoğlu, Suna Selen ve Cahit Irgat gibi isimler var. İlk sansürlenen oyun da yine burada, o da Godot'u Beklerken oyunu oluyor. Daha sonra Haldun Dormen, bir tiyatro derneğiyle Beyoğlu'nda ilk oda tiyatrosunu kuruyor. Beyoğlu'ndaki bir apartman dairesindeki duvarı göstererek 'yıkın ve oda tiyatrosu kuralım' diyor. Bugünkü Atlas Sineması'nda yer alan Küçük Sahne'nin hemen karşısında ise Ses Tiyatrosu var. Ses Tiyatrosu, şu anda Osmanlı mimarisinden kalan tek tiyatromuz. Burada da çok önemli operalar sahneleniyor. İlk üniversite tiyatromuz ise Avni Dilligil tarafından kuruluyor. Tiyatronun yaygın olması gerektiğine inanıyor. Türk tiyatrosunda özel tiyatroların gelişimi böyle devam ediyor."