Münih Güvenlik Konferansı’nda ABD yetkilileri ve Avrupalı liderler arasındaki "Atlantik ittifakının çöküşü" tartışması konferansa damgasını vurdu.
Bu yıl 30 hükümet ve devlet başkanıyla yaklaşık 70 ülkeden dışişleri ve savunma bakanının katılımıyla Münih’teki Bayerischer Hof Oteli’nde toplanan Münih Güvenlik Konferansı’nda (MSC 2020) Batı’nın içinde bulunduğu kriz, Atlantik ittifakının zayıflaması ve ÇinRusya gibi ülkelerle Avrupa’nın ilişkileri tartışıldı. ‘BatısızlıkWestlessness’ teması ile toplanan konferansta ABDRusya/Çin arasında yaşanan gerilimler, ABD’nin İran’a dönük müdahaleleri, Almanya’nın silah ticareti faaliyetleri ve diğer ülkeler arasında yapılan bölgesel işbirlikleri de kapsamlı bir şekilde ele alındı.
Küresel güvenlik politikalarının Davos’u olarak da adlandırılan Münih Güvenlik Konferansı’nda uzun süredir devam eden bir tartışma olan Batı’nın içinde bulunduğu kriz ele alındı. Geçen ocak ayında 50.’si toplanan Davos Zirvesi’nin teması da ‘kapitalizmin krizleri’ idi. Ekonomi, güvenlik gibi alanlarda uluslararası çapta kabul gören bu zirvelerde Batı’nın bugün sahip olduğu değer yargılarının, başarısızlıklarının tartışmaya açılarak ‘çok kutupluluk’ vurgusunun yapılması özellikle dikkat çekiyor. Bu temalar kapsamında yapılan konuşmalar ‘ABD hegemonyası ve Batı’nın üstünlüğü sona erdi’ görüşünün sadece Asya tarafından değil Batılı liderler tarafından da kabul edildiğini gösteriyor.
Konferansta diğer bir dikkat çeken nokta ise bu krizler bağlamında Batı ittifakının da tartışmaya açılması oldu. Daha önce Macron’un ‘NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti’ sözleriyle açığa çıkan NATO tartışması konferansta bir kez daha gündem oldu. İttifak tartışması özellikle ABD ve Avrupalı liderler arasında sürdü. Konuşmalarında birbirlerine yanıtlar veren Batılı liderlerin vurguları ABDAvrupa arasındaki çatışmayı bir kez daha gözler önüne serdi.
"BATI DA ARTIK DAHA AZ BATILI"
Konferansın direktörü Wolfgang Ischinger, ana temaları olan ‘Batısızlık’ teriminin Batı’yı da içerdiğini söyleyerek şunları kaydetti: “Dünya tehlikeli ve hukuksuz bir yer haline geldi. Batı bir kimlik krizi yaşıyor. Sadece dünyanın tamamı daha az Batılılaşmakla kalmıyor, Batı’nın kendisi de daha az Batılı olmuş durumda. “Westlessness” diye tanımladığımız fenomen bu.”
Wolfgang Ischinger hafta içinde yaptığı açıklamada, Dünya düzeninde politik açıdan Batı’nın görünürlüğünün eskisi gibi olmadığını vurguladı. Bu bağlamda ABD’nin izlediği politikaları da eleştiren Ischinger, ABD Başkanı Trump’ın, silah kontrol, iklim koruma, mayınları yasaklama anlaşmalarını ve İran’la imzalanan nükleer anlaşmayı tek taraflı iptal etmesinin “Avrupalı ortaklarını yıprattığını ve onları ABD yönetiminden uzaklaştırdığını” belirtti.
"ABD ULUSLARARASI TOPLUMU REDDEDİYOR"
Konferansın açılış konuşmasını yapan Almanya Cumhurbaşkanı Frank Walter Steinmeier ise Batı’nın kendi imajıyla artık dünyayı şekillendiremeyeceğini vurgulayarak, ‘’Dış politikamızı fazla zorlamamalıyız. Özellikle Avrupa ve Almanya, dünyaya daha az misyoner bir yaklaşımla yaklaşırsa başarılı olurlar” dedi.
En yakın müttefikleri olan ABD’nin uluslararası toplum düşüncesini bile reddettiğini belirten Steinmeier, ABD’nin kendi çıkarlarını diğer ülkelerin üstünde tuttuğunu vurgulayarak şu ifadeleri kullandı: “Her ülke kendi çıkarlarını diğer ülkelerin üstünde tutacakmış. Sanki herkes kendini düşündüğünde, herkes hakkında düşünülmüş olacak.” Trump’ın ‘Önce Amerika’ sloganını da eleştiren Steinmeier ABD’nin komşularına ve müttefiklere rağmen bunu yaptığını ifade etti.
"PAX AMERICANA ÇÖKÜYOR"
Bu yıl Almanya’nın birleşmesinin 30. yılını kutladıklarını söyleyen Steinmeier, eski küresel düzenin çöktüğünü vurguladı. Steinmeier şu ifadeleri kullandı: “Küresel güvenliğin Pax Americana ile sağlanmış olduğu, demir perde ile bölünmüş Avrupa’nın da birleştiği bir dünya vardı. Gözlerimizin önünde, bu düzen çökme tehlikesi yaşıyor.”
“Artık elimizdeki imkanlar sınırlı” diyen Steinmeier bunu anlamanın önemli bir ders olduğunu söyledi. “Almanya ve Batı olarak dünyayı kafamızdaki tasarıya göre biçimlendiremeyiz” diyen Steinmeier dış politikalarında ‘kurtarma beklentisi’nin olmaması gerektiğini belirtti.
"AMERİKAN ÇIKARLARININ YENİ MERKEZİ ASYA"
ABD için Avrupa’nın artık merkezde olmadığını kaydeden Steinmeier şu ifadeleri kullandı: “Transatlantik bağlara da daha fazla yatırım yapmamız lazım. Lakin ABD için Avrupa, bugün eskiden olduğu gibi merkezi bir konumda değil. ABD’nin Avrupa’ya azalan ilgisi, sadece mevcut Amerikan hükümetinin tutumuna bağlanamaz. Çünkü biliyoruz ki, bu eksen kayması daha önce başladı ve bundan sonra da devam edecek. Amerikan çıkarlarının ve meydan okumalarının yeni ağırlık merkezi Asya’da.”
"RUSYA İLE İLİŞKİYE İHTİYACIMIZ VAR"
Batı ülkelerinin Rusya gibi ülkelerle daha iyi bir ilişkiye ihtiyaç duyduğunu belirten Steinmeier, bu ülkelere yönelik dış politikaların sadece kınama ifadeleri ve yaptırımlarla sınırlandırılmaması gerektiğini belirtti.
BM’nin 75 yıl önce kurulduğunu hatırlatan Steinmeier ancak bugün ‘büyük güçler rekabeti’ stratejisi sebebiyle dünya siyasetinin gittikçe yıkıcı bir dinamiğine tanık olunduğunu vurgulayarak işbirliğinden uzaklaştıklarını ve barışçıl çözümler bulamadıklarını söyledi. Steinmeier “Bunun izleri Ortadoğu ve Libya’daki çatışmalarda görülüyor’’ dedi.
MACRON: BATI ZAYIFLADI
Koferansta ABD’yi eleştiren ve Batı sisteminin zayıfladığı tespitini yapan tek lider Steinmeier değildi. Alman mevkidaşı ile benzer görüşleri paylaşan Fransa Cumhurbaşkanı Macron konuşmasında şu ifadeleri kullandı:
“15 yıl öncesine kadar, değer yargılarımızın evrensel olduğunu ve dünyayı ilelebet yöneteceğini düşündük. Fakat bugün dünyaya baktığınızda, küresel düzen içerisinde Batı’nın zayıfladığını tespit ediyoruz. ABD bir süredir izlediği politika gereği, Avrupa’dan geri çekiliyor ve Avrupa’yla ilişkilerini gözden geçiriyor.”
"AVRUPA’NIN BAĞIMSIZLIĞINI GELİŞTİRELİM"
ABD ile Avrupa’nın arasının açıldığını belirten Macron bu bağlamda ‘Avrupalılık’ vurgusu yaparak şunları söyledi:
“Avrupa’nın bağımsızlığını hızla geliştirmek, önümüzdeki yıllarda belirleyici olacaktır. Avrupa kendi nükleer savunma sanayisini düşünmek zorunda. Bunu benimseyen tüm ortaklarımıza bu konuda bir stratejik diyalog başlatmayı buradan teklif ediyorum. Teknoloji ve savunma sanayi alanında çok daha fazla yatırım yapmalıyız. Ancak bu şekilde ABD ve Çin’e karşı Avrupa bağımsız olabilir. Rusya’yla yeni bir diyalog başlatmalıyız. ”
POMPEO: ÇÖKÜŞ İDDİALARI ABARTILI
Avrupalı liderlerin verdiği mesajı alan ABD Dışişleri Bakanı Pompeo ise söylenilenlerin aksine Batı’nın zayıfladığı fikrinin doğru olmadığını savundu. Pompeo şu ifadeleri kullandı: “Bugün size veriler sunmak için burada bulunuyorum. Transatlantik ittifakının öldüğüne dair yapılan haberlerin çok abartılı olduğu görüşünü sizlerle paylaşabilmekten dolayı mutluyum. Batı kazanıyor, beraber kazanıyoruz.”
"DÜŞMANIN TUZAĞINA DÜŞTÜLER"
ABD’yi eleştirenlerin ‘düşmanın tuzağına düştüğünü’ söyleyen Pompeo, şöyle devam etti: “Öte yandan Amerikalılar tüm tehditlere göğüs gererken, Washington’u eleştirenler düşmanın tuzağına düştüler: mağdur edebiyatı yapan İranlıların, Nord Stream 2 boru hattını salt ekonomik bir proje ilan eden Rusların, Huawei’nin 5G teknolojisini uygun bir fırsat olarak sunan Çinlilerin... Zayıfların ve korkakların kendilerini kabul ettirdikleri tek bir örnek verin bana tarihten. Çin, Rusya, İran gibi ülkelerin agresif tutumlarına karşı beraber durmalıyız.”
ABD’Yİ SORUMLU TUTTULAR
Avrupalı liderlerin konuşmaları aslında Avrupa’nın da ABD sisteminden uzaklaştığını gösteriyor. Çünkü onlar da ABD’nin küresel düzende kaybetmekte olduğunu ve etkisini yitirdiğini görüyorlar. Bu bağlamda ABD ile birlikte kaybeden tarafta olmak istemeyen Avrupa liderleri Batı sisteminin çöküşünden ABD politikalarını sorumlu tutarak bu konferansta Avrupalılık vurgusunu öne çıkardılar. ABD’nin kuyruğundan kurtulmak isteyen Avrupalı liderler bağımsız bir Avrupa fikrini dile getirdiler. Çin ve Rusya ile ilişkilerin geliştirilmesini de bu doğrultuda tekrarladılar.
ÇİN’DEN ÇOK KUTUPLULUK VURGUSU
Amerikalı ve Avrupalı liderler arasında atışma ve söz düellosu bu şekilde sürerken Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi ise kapsayıcı bir konuşma yaparak şunları söyledi: “DoğuBatı, KuzeyGüney ayrımından kurtulmalı ve dünyayı bir bütün olarak görmeliyiz. Uluslararası toplumu büyük ve bütün bir aile olarak görmeliyiz. Küresel sorunların üstesinden gelebilmek için çok kutuplu bir işbirliğine ihtiyaç var.”
"BÜTÜN ÜLKELERİN KALKINMA HAKKI"
İnsanlığın ortak ilerlemesi gerektiğini söyleyen Wang şunları belirtti: “Çok kutupluluk bütün ülkelerin kalkınma hakkını savunur. Batı refah içinde yaşayıp diğer ülkelerin geri kalmasını isterse bu çok kutupluluk olmaz.”
Çok kutupluluğun nasıl biçimlendirileceği noktasında farklı ülkelerin yapıcı önerileri olduğunu kaydeden Wang şunları ekledi: “Başkan Şi çok kutuplu dünyanın inşasına dair şu hedefleri koydu: Barış, herkes için kalkınma, adalet, eşitlik, uluslararası hukuk.”
"BATI’YI KOPYA ETMEYECEĞİZ"
Çin’in 5 bin yıllık bir medeniyet tarihi olduğunu vurgulayan Wang “Çin Batı’yı kopya etmeyecek ve hegemonya peşinde koşmayacak” dedi.
Çin’in teknolojik gelişmelerinin sadece kendine değil tüm insanlığa yararlı olduğunu vurgulayan Wang, Batılı liderlere seslenerek, “Bundan rahatsız olmamalı aksine sevinmelisiniz” ifadelerini kullandı. Wang dünyada hiçbir gücün Çin’in gelişmesini durduramayacağını söyledi.
YENİ DÜNYANIN DEĞERLERİ
ABD ve Avrupa arasındaki çatışmanın büyüdüğü ve kelimelere döküldüğü bir ortamda Çin’in aldığı olgun ve kapsayıcı tavır ile çok kutupluluk vurgusu dikkat çekti. Nitekim Batı sisteminin çöküşünün tartışıldığı konferansa Çin’in teknoloji, ekonomi ve güvenlik alanlarında büyümesi aynı zamanda dünya ile ilişkilerini geliştirmesi damgasını vurdu. Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi ise sıraladığı ilkeler ile çöken Batı değerlerine karşı yeni çok kutuplu dünya düzeninin değerlerini ortaya koymuş oldu.
DIE ZEIT: AVRUPA İKİ ARADA KALDI
Almanya’nın en etkili gazetelerinden DIE ZEIT’te yayımlanan “Kaybolan Batı’yı ararken” başlıklı yorum yazısında, “Avrupa git gide cepheler arasında sıkışıyor” değerlendirmesine yer verildi. Alman gazetesi konferansı özetle şöyle yorumladı:
Bu yıl Münih Güvenlik Konferansı bir şeyi dramatik bir kesinlikle gösterdi: Amerikalılar artık Batı’yı tamamen Çin’e karşı bir tabya olarak tanımlıyor.
ABD’li konuşmacıların tamamı, Huawei’nin yatırımları konusunda Avrupa’yı uyardılar. Washington’un baskısı o kadar acımasız bir hal aldı ki (ve Pekin’in karşı baskısı), artık Almanya’nın hangi tarafta yer alacağıyla ilgili Berlin’de karar verilmesi gerekeceği bir anın gelmesinden korkuluyor: en büyük ticaret ortağının mı, yoksa en sıkı müttefikinin tarafında mı? Şansölyenin Huawei kararı konusunda bir şekilde yolunu bulmaya çalışması şaşırtıcı değil.
tgb.gen.tr