Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Donetsk Halk Cumhuriyeti ile Lugansk Halk Cumhuriyeti'ni tanıma yönünde verdiği karar, küresel çaptaki kamplaşmanın bir kez daha gün yüzüne çıkmasını sağladı. Bir yanda küresel hegemonyasının sonuna ilerleyen ABD'nin peşine takılanlar, bir yanda da NATO'nun önüne set çekilmesini alkışlayan Avrasya ülkeleri, ezilen ve gelişen dünyanın halkları ve Türk Cumhuriyetleri var.
Bugün Rusya'yı tecrit etmeye, yaptırımlar uygulamaya kalkanlar, aslında kendilerine yaptırım uyguluyorlar. Bunun ilk örneği de Almanya oldu. Rus doğal gazını Almanya'ya taşıması planlanan Kuzey Akım 2 boru hattı projesini durdurma kararı alan Berlin Hükümeti, böylece kendi evine gelen gazdan oldu. Üretim kapasitesi nedeniyle ciddi bir enerji tüketimi olan ve son yıllarda nükleer enerji santrallerini de tamamen kapatan Almanya, Rusya'ya rest çekerek durumunu zora soktu. Benzer sıkıntıların Rusya'ya yaptırımdan yana tavır alan ülkelerde de yaşanması bekleniyor.
TÜRKİYE İYİ SİNYALLER VERMİYOR
Türkiye de Donbass geriliminde iyi sinyaller vermiyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamalarda Donetsk ve Lugansk kararının “kabul edilemez” olduğunu söyledi. Ankara'nın bu tutumu, Rusya ile ikili ilişkilerde yeni kriz işaretleri veriyor. Belki de Ankara, daha önce Kırım'ı tanımadığını söyleyip Batı'nın yaptırımlarına katılmadığı gibi, bu krizde de benzer bir tutumla Rusya ile ilişkilerini sürdürebileceğini düşünüyor. Fakat ilişkileri koruyacağını düşünürken çok daha stratejik fırsatları kaçırdığını farketmiyor. Türkiye'nin ABD'nin bir uydusu olan Ukrayna karşısında Rusya'nın yanında tavır alması, iki ülke için de yepyeni fırsatlar doğuruyor. İşte önümüzdeki o tarihi fırsatlar...
1) DOĞU AKDENİZ'DE İZOLASYONU KIRMAK
Doğu Akdeniz'de Türkiye'yi Antalya Körfezi'ne hapsederek açık denizlere çıkışını engellemek isteyen ve zenginliklerini adeta korsanlık yaparak çalan 7 farklı mekanizma oluştu. ABD, İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs gibi mekanizmalar tarafından dayatılan kuşatılmışlığı aşmanın yolu da, ittifak birikimlerimizi kullanmaktan geçiyor. Suriye'nin Tartus Limanı'na yerleşen, Afrika'da 6 ülkeden üs garantisi alan ve 1990'da lağvettiği Akdeniz Filosu'nu yeniden kuran Rusya, Akdeniz'deki korsanlık ittifakına karşı en önemli denge unsuru. Rusya ile Doğu Akdeniz'deki işbirliği, dengelerin Türkiye lehine değişmesini sağlar.
2) SURİYE VE LİBYA'DA KALICI ÇÖZÜM
Türkiye ve Rusya her ne kadar Suriye ve Libya cephesinde ortak hareket etse de, iki ülke arasındaki ayrışma noktaları kalıcı çözümün önünde engel teşkil ediyor. Şu an ne İdlib sorunu çözülebiliyor ne de Fırat'ın doğusundaki PKK/PYD yapılanması dağıtılabiliyor. Rusya ile ilişkilerin ileri seviyeye taşınması, Suriye ve Libya sahasındaki kesin çözümün de yolunu açacaktır. Hava sahası açılacak, Suriye ile ortaklık zemini yaratılacak ve sınırımızdaki terör yapılanmasına nihai darbe birlikte vurulacaktır.
3) KKTC'YE İKİ YENİ KARDEŞ ÜLKE
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)'ni tanıma yönünde bugüne kadar ki en net duruşu Abhazya Cumhuriyeti gösterdi. Şimdi Donetsk ve Lugansk ile birlikte KKTC'yi tanıyabilecek iki kardeş ülke daha ortaya çıktı. Türkiye'nin Abhazya, Lugansk ve Donetsk konusundaki tavrı, bu ülkelerin ve Rusya’nın da KKTC'yi tanımasının önünü açabilir. Uluslararası arenada tanınmaya başlayan bağımsız bir Kıbrıs Türk Devleti ise, Türkiye'nin Mavi Vatan'daki güvenliğinin kilididir.
4) KAFKASLARDA HUZUR VE İSTİKRAR
Azerbaycan, Türkiye ve Rusya'nın işbirliği ile Karabağ işgaline son verildi. Ardından bölgede kurulmak istenen 6'lı Platform ise henüz hayata geçirilemedi. Bu noktada Gürcistan'ın menfi tutumu etkili oluyor. Batı hala daha Kafkaslarda yeni karışıklıklar için Gürcistan'ı NATO'ya almaya, Ermenistan'ı ateşe sürmeye çalışıyor. Türkiye ile Rusya'nın bölgede birlikte hareket etmesi, bu ülkelerin de bölgesel işbirliğinin faydalarını görmesini sağlayabilir. 6'lı Platform, Türk Cumhuriyetleri ile Asya'nın derinliklerine uzanır. Böylece bölgede barış, huzur ve istikrar sağlanır.
5) KARADENİZ'DE GÜVENLİĞİN SÜRMESİ
NATO, geçmişte Sovyet tehdidi var diyerek Türk Donanması'na Karadeniz'i, Yunan Donanması'na Ege'yi koruma görevi vermişti. Bu görev/sorumluluk alanları daha sonra egemenlik iddialarına dönüştü. Yunanistan, NATO'nun çizdiği sınırları kendi ülkesine katmak isterken, Türkiye Karadeniz'e sıkıştırıldı. Fakat NATO'nun tüm kışkırtmalarına rağmen Karadeniz'de güvenliği TürkRus işbirliği sağladı. Montrö'ye tüm kıyıdaşalrın sadık olması, Blackseafor ve Blacksea Harmony gibi ortak mekanizmalarla Karadeniz bir güvenlik adasına dönüştü. Bu sayede de Türk Donanması Ege'ye, Akdeniz'e, Afrika kıyılarına ve tüm açık sulara çıktı, egemenlik haklarını korudu.
6) NÜKLEER GÜÇ KAPASİTESİ
Jeopolitiğin temel yasası; küresel güçlere küresel güçlerle yanıt vermektir. ABD hegemonyası gerilerken arkasında büyük bir yıkım bırakmayı hedefliyor. Türkiye'nin emperyalizm ile mücadelesinde Rusya ile ittifak, nükleer caydırıcılık bakımından da önemli bir şemsiye sağlıyor. Ayrıca Rosatom tarafından Akkuyu'da inşa edilen Nükleer Güç Santrali, hem Türkiye'nin enerji bağımsızlığına katkı sunuyor, hem de nükleer başlık üretmek için gerekli altyapıyı sağlıyor. Bugün nükleer başlıklar ile nükleer tahrik sistemleri, askeri anlamdaki en büyük caydırıcılık unsuru olarak kabul ediliyor.
7) AMBARGOLARI BİRLİKTE AŞARIZ
Türkiye, özellikle son yıllarda savunma sanayiinde yaptığı bağımsızlık hamlesiyle çok sayıda örtülü ve örtüsüz ambargoya maruz kalıyor. Rusya silah endüstrisi, Türkiye'nin Batı'ya alternatif oluşturmasında çok önemli bir kuvvet. İki ülke arasındaki teknoloji paylaşımı, önümüzdeki dönemde ortak üretilen hava savunma sistemlerini, 5. nesil jetleri, motorları, füzeleri ve daha pek çok modern sistemi getirebilir.
8) ENERJİDE STRATEJİK ORTAĞIMIZ
Rusya bir yandan Kuzey Akım 1 ve 2 projeleri ile Avrupa'ya gaz tedariği sağlarken diğer yandan Batı Hattı, Mavi Akım ve TürkAkım 1 ile Türkiye'nin ihtiyacı olan gazın bir kısmını iletiyor. TürkAkım 2 ise Türkiye üzerinden Balkanlar'a ve Güney Avrupa'ya gaz iletmek için inşa edildi.
Türkiye 2020 yılında ise 48.1 milyar metreküp doğalgaz ithal etti. Türkiye 2020 yılında ithal ettiği gazın yüzde 3'te 2'sinden fazlasını boru hatları yoluyla sağladı. Yaklaşık 3'te 1'lik kısım ise LNG yoluyla sağlandı. 2020 yılında ithal edilen 48.1 milyar metreküp gazın 16.1 milyar metreküpü yani yüzde 34'e yakını Rusya'dan sağlandı.
Rusya, en krizli dönemde bile Türkiye'ye gaz silahını kullanmadı. Şu ortamda Rusya ile işbirliğinin geliştirilmesi, Türkiye'nin bu ülkeyle daha uygun kontratlar yapmasını sağlayabilir. Rusya ayrıca Batı'nın yanaşmadığı nükleer enerji konusunda da Türkiye'nin ihtiyacını karşılaşmış oldu. Rusya'nın bu anlamda Türkiye'nin enerji arz güvenliğindeki stratejik ortağı olduğu yadsınamaz bir gerçek.
9) TURİZMDE EN BÜYÜK PAZARIMIZ
Rusya Federasyonu'ndan Türkiye'ye 2021 yılında 4.7 milyona yakın turist geldi. Türkiye'nin 45 milyon ile turist rekoru kırdığı 2019 yılında Rusya'dan gelen misafirlerin sayısı 7 milyondan fazlaydı. Rus turistler özellikle Antalya bölgesi için kritik önemde. Buradan misafir gelmediğinde Akdeniz bölgesinin ekonomisi ciddi anlamda etkileniyor. Geçen eylül ayında Rusya Devlet Başkanı Putin ile yapılan görüşmenin ardından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Turizmde vermiş olduğunuz destek sebebiyle de çok çok teşekkür ediyorum. Rus dostlarımızın Türkiye’yi tercih edişlerinden dolayı da minnettarız.” ifadelerini kullandı. Yine Cumhurbaşkanı Erdoğan, TRT özel yayınında, “Antalya şu anda maşallah hiçbir mevsimde görülmemiş Rus turist çekiyor. Tabii Sayın Putin'le, Rusya ile olan dayanışmamız turist akınını da sağlıyor.” dedi. Görüleceği üzere Türk turizmi iki ülkenin siyasi ilişkilerinden doğrudan etkileniyor.
10) EN BÜYÜK DIŞ TİCARET ORTAĞIMIZ
Rusya, sıkça gündeme gelen domates, salatalık ve narenciye gibi yaş sebze meyve ihracatı dışında Türkiye'nin deri konfeksiyon ve hazır giyimde de önemli pazarlarından biri.
Türk deri konfeksiyon sektörünün ana pazarı olan Rusya'da işler kötü gittiğinde sektör adeta duruyor. 2022 yılında hedef; Rusya'ya 200 milyon dolar deri konfeksiyon ihracatı yapmak. Laleli, Osmanbey, Merter gibi konfeksiyon merkezlerinin bavul ticareti ile mal sattığı ana pazar Rusya Federasyonu. Rusya ve bağlı cumhuriyetlerdeki hazır giyim alıcıları uçak krizinde de salgın kapanmaları döneminde de yasakları bir şekilde delerek Antalya'daki fuarlara gelip siparişler verdiler. İki ülkenin bu sektörlerdeki ticaretinin zaman zaman yaşanan krizli ilişkilere rağmen sürmesinin nedeni ise eninde sonunda yeniden işbirliğinin sağlanacağına yönelik beklenti ve tutumdan kaynaklanıyor. Bunun yanında Türkiye'nin Rusya'dan buğday ithal edip, işleyip, un olarak dünyaya sattığını ve dünyanın bir numaralı un ihracatçısı olmamızın bu sayede gerçekleştiğini de not etmek gerekiyor.
11) NADİR ELEMENT ARZINDA ORTAKLIK
Rusya ile devam eden enerji, turizm, konfeksiyon, tahıl, sebze ve meyve ticaretinin yanında gelecekte oluşacak ve kritik öneme sahip olacak bir alan daha var. Dijital dönüşüm, yeşil sanayi devrimi gibi gelişmeler nikel, lityum, manganez, kobalt vd. nadir toprak elementlerine olan talebi artıracak. Rusya Federasyonu geniş coğrafyası ile bu elementler anlamında önemli rezervlere sahip. Türkiye'nin enerji arz güvenliğine katkı sağlayan komşusu Rusya, önümüzdeki dönemin petrolü olacak nadir toprak elementlerinde de güvenilir bir tedarikçi olabilir. Türkiye'nin şimdiden bu alanda işbirliklerini sağlaması gerekiyor.
12) KUŞAKYOL'A KUZEYDEN DE BAĞLANIRIZ
Rusya, Türkiye'nin en önemli dış ticaret ortaklarından ve KuşakYol Girişimi'nin de kuzey koridorunda yer alıyor. Türkiye ile Rusya arasında geliştirilecek demiryolu hatları ve liman anlaşmaları ile Türkiye, KuşakYol'un kuzey kısmına da bağlanabilir. Böylece orta koridorun yanında pazar çeşitlendirmesi bakımından kritik bir adım atılmış olur. Türk malları hem Rusya'ya hem de Rusya üzerinden Asya ve Avrupa'ya da dağılabilir.
Aydınlık