TURHAN ÖZLÜ

İhanet iklimi o boyutlara ulaşmıştı ki, milli bayraktan bile Türk adının çıkarılması isteniyordu. Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibine artık, devletin Türkiye Cumhuriyeti olan adını ne yapacağı sorulmaktadır.

Yeni Şafak yazarı Hilal Kaplan şöyle diyordu: “Herkesin cebinde zaten Türk bayrağı var. Artık bu Türk bayrağının isminin değişmesi de gündeme gelmeli. Mesela Sayın Selahattin Demirtaş’ın dediği gibi ‘devlet bayrağı’ olabilir.”  

Matkap: Öcalan’ın tanımı CHP’ninkine uyuyor

Açılımın yeniden krize girdiği ve Yeni Anayasa sürecinin tıkandığı günlerde üç BDP’li milletvekili İmralı’ya gönderildi. Görüşmenin medyaya sızdırılan içeriğinde Öcalan, tartışılan PKK formulünde ısrar ediyordu: “Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlılığını ifade eden her birey TC vatandaşıdır.”

Aynı gün Kılıçdaroğlu ve Genel Başkan Yardımcısı Nihat Matkap’ın açıklamaları CHP’nin geldiği yeri gösteriyordu: Kılıçdaroğlu “biz sürece negatif bakmıyoruz” derken, Matkap çok daha açık sözlüdür: “Öcalan’ın tanımı CHP’ninkine uyuyor!”(Gazeteler, 1 Mart 2013.)

Nihat Matkap, yaptığı açıklamanın “kişisel görüşü değil, CHP’nin tanımı” olduğunu da vurgulama gereği duydu. Açıklamanın Kılıçdaroğlu’nun bilgisi dâhilinde yapıldığı yorumlarına da bir itiraz gelmedi.

Oysa bu sözlerin bir tek anlamı vardır: “CHP olarak Türk adının anayasa dışına atılmasında PKK ile beraberiz!”

CHP içinden tepkiler oldu. Grup Başkanvekili Muharrem İnce, 25 vekille birlikte basın toplantısı düzenledi. Açıklamada “AKPPKK anayasasını yaptırmayacağız” deniliyordu. 

38 il’in baro başkanlarınca yapılan ortak açıklama da CHP yönetimine yanıt niteliği taşıyordu. İstanbul ve Ankara Baro Başkanlarının da yer aldığı açıklamada “Üniter devlet yapısı hiçbir koşulda tartışmaya açılamaz ve Türk vatandaşlığı tanımı Anayasa’dan çıkarılamaz” deniyordu. 

KABADAYILIK GÖSTERİSİ İLE GİZLENEN HİLE

Kılıçdaroğlu, yükselen tepkiler karşısında Türk kavramının anayasadan çıkarılması görüşünü savunamaz hale geldi. Ama 2013 Şubat ayı sonlarında soruna çare olacak bir “buluş” açıkladı: Türk sözcüğünün “Anayasa’nın Başlangıç bölümünde yer almasını istiyoruz.” 

Bu görüşünü Parti Meclisi toplantısında (16 Mart) ve Meclis Grubunda da tekrarladı (ve 30 Nisan): “Anayasanın başlangıcında Türk milleti lafı yer alacak.” 

Hileyi kabadayılık gösterisi ile örtmek Kılıçdaroğlu’nun sıkça başvurduğu bir yöntemdir: “Onu oradan çıkarmaya Tayyip Erdoğan’ın beyni yetmez” diyordu.

Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun CHP’li üyesi Rıza Türmen daha Kasım 2012’de “hile”nin işaretini vermişti. Türmen, “Güzel bir milletvekili yemini hazırladık. Türk milleti kavramı başlangıç bölümüne konulacak” demişti.

Hileyi ilk gören ve kamuoyuna duyuran Doğu Perinçek oldu: “Kılıçdaroğlu küçük kurnazlıklarla kendisini maskelemeye çalışıyor. Yaptığı millete karşı üstü örtülemeyecek bir hiledir.”

Perinçek şöyle diyordu: “Başlangıç bölümleri anayasaların masal kısmıdır. Yani hukuki bir değeri yoktur. Hep aynı numara, Türk milleti olacak ama ‘babaannemizin resmi’ gibi bir hatıra olarak duvara asılacak.” 

Perinçek’in bu sözlerinden sonra, Başlangıç bölümüyle ilgili fikirler bir daha duyulmadı. Ama yeni hile yöntemleri için fırsat kollandı.

Kılıçdaroğlu’nun hatırlamak bile istemediği konuşması 

Bölücü anayasa girişimlerinin çıkmaza girdiği süreçte (Nisan 2013), Kılıçdaroğlu MuğlaYatağan’da üç yıldır söyledikleriyle taban tabana zıt açıklamalar yaptı: “Bizim Türkiye Cumhuriyeti’yle ve Türk milleti kavramıyla ilgili bir sorunumuz yok. Anayasa değişiklikleri gündeme gelecek Türk milletini çıkarmak istiyorlar CHP olduğu sürece hiçbir güç buna izin vermez. İlk dört maddesi kırmızı çizgimizdir, o maddelerle kimse oynayamaz.” 

Bu açıklamanın yerel medya dışında hiçbir yerde habere değer görülmemesi ve sansür edilmesi anlamlıdır. 

İlerleyen ay ve yıllarda da CHP’den bu sözlere bir atıf veya gönderme yapılmadı. Kılıçdaroğlu ve yönetimi bu konuşmadan hiç söz etmedi.  

Bunda CHP’nin de payı ve çabası olduğu anlaşılıyor. Çünkü kerhen yapılan bir konuşmadır ve aynı zamanda Parti içindeki tepkileri yatıştırma amaçlıdır. Yöre halkının duruşuna ve duymak istediklerine uygun bir takiye konuşmasıdır.

SİLAHLI PKK'YI YASALLAŞTIRMA KANUNUNA DESTEK

2014 Mart’ında KCK Yürütme Konseyi üyesi Murat Karayılan, “Çözüm” sürecinin kendileri açısından bir muhasebesini yaptı. “Lozan Anlaşması’nı geçersiz hale getirdiklerini” söyleyen Karayılan şöyle diyordu: “Bu süreçte birçok kazanımımız oldu. PKK’nın meşruiyeti arttı. Kuzey Kürdistan ve Rojava bu süreçten istifade etti.”

Mevcut kazanımların yeterli olmadığını söyleyen Karayılan yeni taleplerini şöyle sıralıyordu: “Müzakereler başlatılsın ve yasal bir çerçeveye kavuşturulsun, taraflar (Türkiye ve PKK) eşit şartlarda masaya otursun, Abdullah Öcalan’ın koşulları değiştirilsin, müzakerelerde gözlemci bir heyet bulunsun.”

PKK sözcüsünün bu talepleri aradan dört ay bile geçmeden Meclis’ten kanun olarak çıktı. Kanunun 4. Maddesinde aynen şu ifade yer alıyordu: “Bu kanun kapsamında verilen görevleri yerine getiren kişilerin hukuki, idari veya cezai sorumluluğu doğmaz.”  

Yasa ile AKP hükümetine PKK ile yürüttüğü müzakerelerde yasal zemin sağlandı. Hükümete sınırsız yetki verildi; hem Hükümete hem de PKK tarafına dokunulmazlık zırhı kazandırıldı. Bölücü terör örgütü yasallaştırıldı; elinde silahıyla Türkiye Cumhuriyeti devletinin resmen muhatabı yapıldı. 

“Gözlemci heyet” adı altında yabancı kurum ve kişilerin, Türkiye’nin bu yaşamsal iç sorununa müdahale etmesine kapı açıldı.

Kılıçdaroğlu daha yasa meclise gelmeden desteğini ilan etti: “Barış süreci, yasal bir zemine oturtulmak zorundadır” dedi. Meclis’teki görüşmelerde, kürsüye çıkan CHP’li milletvekilleri bölücü terörü yasallaştıran tasarıya övgüler düzdüler. 

Oylama sırasında 130 CHP’li milletvekilinden sadece 13’ü salondaydı. Yalnız Birgül Ayman Güler ve Gürkut Acar karşı oy verdiler. 

Grup Başkanvekili Engin Altay, Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Rıza Türmen, Binnaz Toprak, Süleyman Çelebi, Osman Korutürk, Mahmut Tanal’ın da aralarında olduğu 11 milletvekili AKP grubu ile birlikte “evet” oyu kullandı. Hükümet tasarısı 235 kabul, 36 ret oyu ile Meclis’ten geçti.

ÖCALAN'DAN TEŞEKKÜR

Öcalan “milat” olarak nitelediği yasa için AKP ve CHP’ye ayrı ayrı teşekkürlerini sundu! PKK Açılımından sorumlu Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, “Ana muhalefet partisinin desteği bizi sevindirdi” dedi. 

Kanun, “PKK silah bırakacak, barış gelecek” gerekçesiyle gündeme getirilmişti. Oysa PKK liderlerinden Cemil Bayık’ın Yasa Meclis’ten geçtiği saatlerde yaptığı açıklama gerçeği anlamaya yetiyor: “Silah bırakacağımızı sananlar hayal görüyor.”

Genel Başkan Yardımcısı Engin Altay, Anayasa Mahkemesi’ne de başvuru yapmayacaklarını açıkladı: “Biz ‘çözüme varız’ dedik. Anayasa Mahkemesi’ne götürmeyeceğiz.”

TÜRMEN GİTTİ ŞENATALAR VE KABOĞLU GELDİ

2014 yılı Ekim ayına gelindiğinde CHP yönetimi tavrını daha da netleştirdi. MYK üyelerine dağıtılan 2015 Seçim Bildirgesi’nin temelini oluşturacak “Tutum Belgesi” taslağında, “Türk vatandaşı” kavramının Anayasa’dan çıkarılması ve tanımın değiştirilmesi öneriliyordu.

12 sayfalık taslak, CHP Genel Başkan Yardımcısı Burhan Şenatalar’ın yönetiminde bir heyet tarafından hazırlandı. Belgede farklı kimliklerin anayasal güvence altına alınabilmesi için “Anayasal yurttaşlık ilkesi” ve “nötr bir yurttaşlık tanımı” üzerinde uzlaşılması gerektiği vurgulanıyordu. 

Belgede “Özerklik Şartı” ile birlikte “çocuğun üstün yararı” gözetilerek “Türkçe dışındaki ana dillerde eğitime izin verilebileceği” yer alıyordu. 

Tencere yuvarlandı kapağını buldu

Burhan Şenatalar, Baykal’ın genel başkanlığı döneminde “CHP kapatılsın vakıf haline getirilsin” tezini savunan 10 Aralık Hareketi’nin sözcüsüydü. İbrahim Kaboğlu da hareketin Anayasa uzmanıydı. 

Kaboğlu o yıllardan itibaren “Türksüz Anayasa”nın mimarları arasında yer aldı. Kılıçdaroğlu’nun arayıp da bulamayacağı bir “uzman”dı. Bu nedenle ödüllendirildi ve 2018 Genel Seçimleri’nde milletvekili yapıldı. 

Burhan Şenatalar’ın önü de Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığı ile açıldı; 2012’de Parti Meclisi’ne alındı, 2014’te genel başkan yardımcılığına getirildi. 

CHP '10 ARALIK' ADLI BİR GRUBA TESLİM EDİLDİ

“10 Aralık Hareketi” denilen Batıcı ekibin hemen hepsi Kılıçdaroğlu döneminde CHP’ye alındılar. Milletvekili yapıldılar veya CHP’nin en üst yönetim kademelerine getirildiler.

Erdoğan Toprak, Oğuz Kaan Salıcı, İbrahim Kaboğlu, Burhan Şenatalar, Canan Kaftancıoğlu gibi isimlerin konumuna bakılırsa, “10 Aralık Hareketi’nin CHP yönetimini ele geçirdiğini” söyleyenlerin pek de haksız olmadığı anlaşılıyor. 

ABD ve AB ülkeleri büyükelçileriyle arasından su sızmadığı söylenen Oğuz Kaan Salıcı CHP’nin örgütlerden sorumlu genel başkan yardımcılığı gibi kilit bir göreve getirildi.

Türkiye’nin Ermeni soykırımı yaptığını söyleyen ve açıkça PKK seviciliği yapan Canan Kaftancıoğlu da İstanbul il başkanı yapıldı.  

2011 seçimlerinden sonra sözcü Burhan Şenatalar “10 Aralık Hareketi”ni kapatma kararını aldıklarını açıkladı. Çünkü artık TESEV gibi “10 Aralık Hareketi”ne de ihtiyaç kalmamıştı. BİTTİ 

Aydınlık