Eski Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ, Sözcü yazarı Uğur Dündar’a açıklamalarda bulundu. NATO’da kalmanın gerekliliğini savunan Başbuğ, sorulara şöyle yanıt verdi:

Türkiye’nin NATO ve Avrupa Birliği ile olan ilişkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

NATO’ya sadece “güvenlik”, AB’ye ise sadece “ekonomik” bir yapılanma olarak bakılmamalıdır. NATO’nun ayrıca siyasi ve teknolojik gücü vardır. AB’nin ise siyasi yapılanması ve siyasi gücünün yanında, gittikçe güçlendirilmek istenilen bir askeri gücü de vardır.

Uluslararası kuruluşlarda, kuruluşların karar organlarında yer alınması ve alınan kararları etkileme gücüne sahip bulunulması önemlidir.

Türkiye NATO’da alınacak kararları önleme gücüne sahiptir. Bu güç küçümsenmemelidir.

ABD karşıtlığını, NATO karşıtlığına dönüştürmek ise yanlıştır.

Türkiye’nin NATO’dan ayrılışı özellikle Ege Denizi’ndeki TürkYunan dengesini altüst eder.

Bu nokta iyi anlaşılmalıdır. Ayrıca, NATO üyeliği Türkiye’ye güç ve önem kazandırmaktadır. Türkiye en büyük ekonomik ilişkisini AB üyesi ülkeler ile gerçekleştirirken, AB’nin karar organlarında yer almamaktadır. Bugün, Türkiye’nin haklı olarak kabul etmediği Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin deniz yetki alanları ile görüşleri; AB tarafından Sevilla Üniversitesi’ne yaptırılan ve kabul edilen Avrupa Deniz Yetki Alanları Haritası’na dayandırılmaktadır. Bu haritaya göre; Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki MEB’i 189.000 kilometrekareden, 41.000 kilometrekareye inmektedir. Bu örnek de, AB’nin siyasi güce sahip olduğunun bir göstergesidir.

BİR AN ÖNCE…

Sayın Başbuğ, Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti arasında 27 Kasım 2019’da imzalanan anlaşmayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye kıyıdaş yönetim/devletler tarafından yapılan karşılıklı MEB antlaşmalarına sadece itiraz eden devlet kurumunda bulunmak yerine, karşılıklı sınırlandırma antlaşmaları yapmaya hazır olduğunu beyan ederek Türkiye’nin milli menfaatlerinin gerektirdiği Doğu Akdeniz’deki MEB’lerini gecikmeksizin ilan etmelidir.

Türkiye ile Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti arasında 27 Kasım 2019’da “Güvenlik ve Askeri İşbirliği Mutabakat Muhtırası” ile iki ülkenin uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarının muhafazasını hedefleyen “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası” imzalanmıştır. Daha sonra da TBMM bu antlaşmaları onaylamıştır.

Elbette Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması açısından bu olumlu, önemli bir gelişmedir. Trablus merkezli Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti şu anda BM nezdinde meşru Libya temsilcisi durumundadır. Tobruk merkezli, Rusya, Mısır, Fransa ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin desteklediği Libya Ulusal Ordusu ile Ulusal Mutabakat Hükümeti arasında çatışmalar ise devam etmektedir. Bu arada hatırlatmakta yarar olan, bu konuya ilişkin bazı hususlar vardır: Libya, 27 Mayıs 2009’da Libya Genel Halk Komitesi tarafından çıkarılan bir yasa ile 200 deniz mili genişliğinde MEB ilan etmiş ve bunu da Birleşmiş Milletlere bildirmiştir.

2010 MGK’SINDA GÜNDEME GELDİ

Genelkurmay Başkanlığı 20 Ekim 2009 ve 19 Şubat 2010 günlerinde yapılan Milli Güvenlik Kurulu Toplantıları’na Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki hak ve menfaatlerinin korunması konusunu iki defa getirmiştir. Konu 19 Şubat 2010 günü yapılan Milli Güvenlik Kurulu Toplantısı sonrasında açıklanan basın bildirisinde şu şekilde yer almıştır: 19 Şubat 2010, MGK Toplantısı Basın Açıklaması, 2. Madde, d. Fıkrası: “Ülkemizin dış politika öncelikleri arasında yer alan Doğu Akdeniz’deki hak ve menfaatlerimizin korunması konusunda da ilgili tüm kurum ve kuruluşlarımızın işbirliği ve eşgüdüm içinde icra ettikleri faaliyetlerin sürdürülmesi kararlılığı yinelenmiştir.”

Libya’da Halife Hafter’e bağlı güçler bünyesindeki bir komutan Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) insansız hava araçlarını yönettiğini, Rusların ise Trablus’a karşı 8 aydan fazladır devam eden saldırılar kapsamında karadaki ilerleyişi planladığını itiraf etti.

Uluslararası tanınırlığa sahip Ulusal Mutabakat Hükümetinin (UMH) yürüttüğü Burkan elGadab Operasyonu’nun Facebook hesabında, Hafter’e bağlı hava gücünde komutan yardımcısı olarak görev yapan Amir Yusuf elCekam’ın Libya’daki savaşta BAE ve Rusya’nın Hafter’e verdiği desteğin açıklamaları yayımlandı.

Cekam, Hafter’e destek veren İHA’ların tamamen Bingazi’nin doğusundaki elMerc bölgesindeki askeri üste bulunan BAE’li subaylar tarafından idare edildiğini, erRecme bölgesinde bu subaylara ait özel bir operasyon odası olduğunu söyledi.

Geçen cumartesi Burkan elGadab güçleri tarafından uçağı düşürülen Cekam, kendisinin Bingazi, Derne, Libya’nın güneyi ve Trablus’a hava saldırı operasyonlarına katıldığını da kabul etti.

Cekam, ilk geldiklerinden bu yana Rusların teknik ve teknolojik destek sunduklarını ve alandaki çatışmaların gidişatını planladıklarını Trablus’un 90 kilometre güneydoğusundaki Terhune kenti ve başkentin güneyindeki Kasr bin Gaşir bölgesindeki belli bölgelerde konuşlandıklarını vurguladı.

Cekam itiraflarını şöyle sürdürdü:

“Misrata kenti, Mitika havalimanı, Zuvvara ve Tacura kentlerine düzenlenen hava saldırıları BAE savaş uçakları tarafından gerçekleştirildi. Bu gibi operasyonlarda Libya hava kuvvetlerinin bir ilgisi yoktur. Trablus’un 170 kilometre güneybatısında Hafter’in kontrolündeki Vatiyye Hava Üssü’nde Ruslar, Suhoy ve hizmet dışı kalmış diğer bazı uçakların bakımını yaptı.”

Kasr bin Gaşir bölgesinde Rusların Burkan elGadab güçleri tarafından düzenlenen topçu bombardımanına maruz kaldığını belirten Cekam, Ruslardan bazılarının öldüğünü ve onlarcasının yaralandığını söyledi.

Ayrıca, Trablus’un 600 kilometre güneydoğusundaki Cufra hava üssüne düzenlenen saldırı sonucunda Emirlikler’den bazı subayların öldürüldüğünü ve ardından üsten ayrıldıklarını kaydetti.

Birleşmiş Milletler Libya Özel Temsilcisi Gassan Selame geçen günler içinde yaptığı açıklamada, “Hafter güçlerine “Rus desteği” son birkaç gün içinde Trablus’a yönelik saldırı ivmesini artırdı” ifadelerini kullanmıştı.

Selame “Corriere della Sera” İtalyan gazetesine verdiği röportajda, “paralı askerler” olarak nitelediği Rus askeri güçlerinin stratejik dengenin değişmesine katkı sağladıklarını söylemişti.

Ülkenin doğusundaki silahlı güçlerin lideri Hafter, 4 Nisan’da da başkent Trablus’u ele geçirmek için birliklerine saldırı emri vermiş ve 48 saat içinde başkentin kontrolünü ele geçireceklerini iddia etmişti. Bunun üzerine Libya’da uluslararası meşruiyete sahip UMH birlikleri de Burkan elGadab Operasyonu’nu başlatmıştı.