Samsun'a doğru yola çıkan Mustafa Kemal'den bağımsızlık vurgusu: Biz Anadolu’ya ideali ve imanı götürüyoruz
Bandırma Vapuru işgal güçlerince arandıktan sonra Samsun’a doğru yola çıktı. Yabancı subayların ayrılmasından sonra Mustafa Kemal yanındakilere, “Bunlar hürriyet uğruna ölmeye karar verenlerin kuvvetini anlayamaz. Biz, Anadolu’ya ne silah ne cephane götürüyoruz. İdeali ve imanı götürüyoruz” dedi...
Samsun’a hareket günü olan 16 Mayıs, cumaya denk gelmişti. Mustafa Kemal Paşa, bir gün sonra yeniden Padişah tarafından kabul edildi. Cuma selamlığından sonra Yıldız Hamidiye Camii’ndeki Hümayun Mahfili’ndeki görüşme bir saatten fazla sürdü. Yaveri Cevat Abbas’ın aktardığına göre Mustafa Kemal, bu görüşmenin ardından çevresindekilere ‘Çok alçak bir adam. Çok melun. Millet, memleket mahvoluyor. O yalnız kendini düşünüyor’ diyecekti. Genç Paşa, Şişli’deki evine giderek annesi Zübeyde Hanım ve kardeşi Makbule Hanım ile vedalaştı. Bu sırada uğurlamaya gelen arkadaşı Rauf Bey, “Karadeniz’de müttefiklerce ya tutuklanacağınızı veya batırılacağınızı yeni haber aldım, dikkat buyurunuz’ uyarısında bulundu. Genç Paşa, Galata rıhtımından istimbotla açıktaki vapura geçti. Kızkulesi açıklarında işgal güçleri tarafından arama yapılan vapur, akşam saatlerine doğru Samsun’a doğru yola çıktı. Yabancı subayların ayrılmasından sonra Mustafa Kemal, yanındakilere, “Bunlar işte böyle yalnız demire, çeliğe, silah kuvvetine dayanırlar. Bildikleri şey yalnız madde! Bunlar hürriyet uğruna ölmeye karar verenlerin kuvvetini anlayamazlar. Biz, Anadolu’ya ne silah ne cephane götürüyoruz. Biz ideali ve imanı götürüyoruz” dedi. Cevat Abbas, anılarında İstanbul’dan ayrılışı şöyle anlatır:
‘Sahile yakın rota tutunuz’
“Büyükdere’den ayrılmış Kavaklar arasına gelmiştik. Güneş batmış karanlıklar her dakika koyulaşıyordu. Boğaz’dan çıkmış, kabına sığamayan Karadeniz’in köpürmüş, kükremiş dalgaları arasına vapurumuz atılmış, tecrübeli küçük teknemiz çatırdayarak mücadeleye başlamıştı. Karanlıklar artık hiç bir yeri bize göstermiyordu. Korkunç dalgalar bazen hepimizi birden susturuyordu. Deniz tutması arkadaşları kamaralara çekilmeye mecbur etti. Kumandanımla kalmıştık. Bana kaptanı çağrıttı. ‘Düşman devletlerinin herhangi bir vasıtasının gadrine uğramamak için sahile yakın bir rota tutunuz! Şayet mutlak tehlike görürseniz gemiyi karaya en yakın sahile oturtunuz!’ emrini verdikten sonra istirahate çekilmişti.”
Bandırma Vapuru, 17 Mayıs sabahı gün doğduğunda Karadeniz’in hırçın dalgaları arasında kıyıya doğru yol alıyordu. Vapur, saat 09.30 sıralarında İnebolu’ya yanaştı. Mustafa Kemal, bir limana çıkıp karayoluyla Samsun’a gitmeyi düşündü. Ancak bunun o günün şartları içinde mümkün değildi, deniz yolculuğuna devam edildi. 18 Mayıs’ta Sinop limanında mola verildi. Bandırma Vapuru, 19 Mayıs’ta pırıl pırıl güneşli bir günün sabahında saat 06.00 sıralarında Samsun’a vardı. Direniş, akacağı yatağa doğru ağır ağır şekilleniyordu.
Bandırma yolcuları
Bandırma Vapuru’nun yolcuları, resmi olarak ordu müfettişliğinin gerçekte milli mücadelenin liderinin karargâhında yer alan şu isimlerden oluşuyordu:
1. Dokuzuncu Ordu Müfettişi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri.
2. Kurmay Başkanı Albay Kâzım Beyefendi
3. Sağlık Müfettişi Albay İbrahim Tali Beyefendi
4. Kurmay Binbaşı Arif Bey
5. Kurmay Binbaşı Hüsrev Bey
6. Topçu Müfettişi Binbaşı Kemal Bey
7. Sıhhiye Müfettiş Muavini Binbaşı Refik Bey
8. Yaver Piyade Yüzbaşı Cevad Abbas Efendi
9. Yaver Piyade Yüzbaşısı Mustafa Efendi
10. Piyade Yüzbaşı Ali Şevket Efendi
11. Piyade Yüzbaşı Mümtaz Efendi
12. Piyade Yüzbaşı İsmail Hakkı Efendi
13. Tabib Yüzbaşı Behcet Efendi.
14. Piyade Asteğmeni Hayati Efendi
15. Piyade Asteğmeni Arif Hikmet Efendi
16. Yaver Topçu Üsteğmeni Muzaffer Efendi
17. Asteğmen Abdullah Efendi.
18. Adli müşavir Ali Rıza Bey.
19. Tabur hesap memuru Rahmi Efendi.
20. Tabur hesap memuru Ahmed Nuri Efendi.
21. Kâtip Faik Efendi
22. Yedek subay Tahir Efendi.
23. Kâtip Memduh Efendi
‘Ya ölürüz ya vatan kurtulur’
Ahmet Remzi Coşkuner, o dönemde Samsun telgrafhanesinde memur yardımcısı bir gençti. Gökyüzünü sarsarcasına şimşeklerin çaktığı yağmurlu bir gece, Samsun telgrafhanesinde nöbetçiydi. Paratoner olmadığı için telgrafın tellerini toprağa vermişti. Kapı nöbetçisi “Paşa geliyor” diye telaşla seslendi. Mustafa Kemal, telgrafhaneden içeri girdi:
Derhal Havza ve Amasya ile görüşmem gerekiyor!
Hava elektrikli. Telleri toprağa verdik. Sizi görüştüremem.
Bu konu vatanın kurtuluşu ile ilgilidir. Muhakkak görüşeceğim. Bir elini makineye koy, diğerini ben tutacağım, yıldırım çarparsa seni de çarpar beni de!
Ama Paşam!
Ya ölürüz ya vatan kurtulur!
Genç paşa, ceketinin cebindeki ipek mendili çıkartıp maniplenin üstüne koydu. Telgraf hatları, şiddetli yağmura ve göğü çatlatan yıldırımlara rağmen çalıştı. Milli mücadele, telgraf telleri üzerinden sinyal sinyal Anadolu’ya yayılmaya başlamıştı.
Askerliğe veda
Samsun; İngiliz birliğinin varlığı ve civarda kol gezen Rum çeteleri nedeniyle güvenli değildi. Mustafa Kemal, 25 Mayıs 1919’da heyetiyle birlikte Havza’ya geçti. Havza’da 5. Kafkas Tümeni’nin bir alayı vardı. Ancak subayları ile çok az sayıda kalan erleri sefil durumdaydı. Şartlar bir direnişi başlatmak için imkansız denecek ölçüde zordu. Ama Mustafa Kemal’in millete inancı, milletin de tutsaklığa dayanamayacak bir haysiyeti vardı. Genç Paşa, Havza’dan Amasya’ya geçti. Kurtuluş savaşının ilk kıvılcımı özelliğindeki Amasya Genelgesi, 22 Haziran 1919 tarihinde yayımlandı. İngilizler, Mustafa Kemal’in geri çağrılması için hükümete baskı yaptı. Harbiye Nazırı, 8 Haziran’da Mustafa Kemal’i İstanbul’a geri çağırdı. İstanbul ile yapılan telgraf görüşmelerinde ip koptu ve Mustafa Kemal, 9 Temmuz’da askerlik görevinden istifa etti. Mustafa Kemal, artık sivil bir önderdi.
İstifa dilekçesi
Erzurum Vilayeti Aliyesine (Yüce Erzurum Valiliğine)
9 Temmuz 1919 Erzurum
Mübarek vatan ve milleti parçalanmak tehlikesinden kurtarmak, Yunan ve Ermeni isteklerine kurban etmemek için açılan milli savaşmalar uğrunda milletle beraber serbest surette çalışmağa askeri ve resmi sıfatım artık engel olmaya başladı. Bu gayei mukaddese (kutsal amaç) için milletle beraber sonsuza kadar çalışmağa mukaddesatım (kutsal şeylerim) adına söz vermiş olduğum cihetle, pek âşıkı bulunduğum yüce askerlik mesleğine bugün veda ve istifa ettim. Bundan sonra milli ve kutsal gayemiz için her türlü fedakârlıkla çalışmak üzere sinei millette (milletin bağrında) bir ferdi mücahit (savaşçı kişi) suretiyle bulunmakta olduğumu tamimen arz ve ilan eylerim.
Mustafa KEMAL
İki paşayla temas kurdu
Mustafa Kemal, Samsun’a ayak basar basmaz Milli Mücadele’yi örgütlemeye başladı. İlk günler, İzmir’in Yunanistan tarafından işgali, hükümetin istifası gibi gelişmeleri takip etmek ve yerel temaslarla geçti. 21 Mayıs’ta Erzurum’daki kolordu komutanı Kazım Karabekir Paşa ile temas kuruldu. 23 Mayıs’ta temas kurulan isim ise Ankara’daki 20. Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa oldu. Fuat Paşa, Mustafa Kemal’in İstanbul’daki okul yıllarında evine gittiği arkadaşıydı. Kazım Karabekir ile Ali Fuat Paşa’nın desteği milli mücadele için hayati derecede önemliydi.
Kurtuluşun rotası çiziliyor
Mondros Mütarekesi’nin ardından farklı zamanlarda toplanan kongreler, toplum genelindeki milli direnme ruhunu yansıtması açısından önem taşır. Ancak bu kongrelerin büyük bölümü yerel nitelikte kurtuluş arayışlarıydı. Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışının ardından telgraf yoluyla kurduğu iletişim ağıyla milli mücadele ruhu, ulusal ölçekte teşkilatlandırmaya çalışıldı. Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti ile çatı bir örgüt oluşturuldu. Askerlikten istifa eden Mustafa Kemal’in, ilk kez sivil bir önder olarak başkanlığını yaptığı Erzurum Kongresi’nin toplantısı, 23 Temmuz ile 7 Ağustos 1919 tarihleri arasında yapıldı. Kongre, kurtuluş savaşının rotasının oluşturulmasında önemli bir rol oynadı.
Sivas Kongresi’nin toplanacak olması İstanbul Hükümeti ile işgalci güçlerde tedirginlik yaratmıştı. Fransız Binbaşı Brunot, Sivas Valisi Reşit Paşa’yı işgalle tehdit etti. Kongrenin toplanmasını engellemekle görevli Elazığ Valisi Ali Galip, Sivas’a giderek Mustafa Kemal’in tutuklanmasını sağlamak için girişimlerde bulundu. Mustafa Kemal, usta manevralarla bu girişimleri engelleyerek, kongrenin toplanmasını sağladı. 41 delege ile toplanan Sivas Kongresi ile Erzurum Kongresi’nde atılan adım genişletilerek, ülkenin bütününe yaygınlaştırıldı.
4 Eylül 11 Eylül 1919 tarihlerinde yapılan Sivas Kongresi’nde alınan kararlar ile yeni bir devletin kuruluşunun bir anlamda şartları oluşturuldu. Kongrede, özetle şu kararlar alındı:
Vatan bir bütündür...
Milli sınırları içinde vatan bölünmez bir bütündür; parçalanamaz.
Her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı millet top yekûn kendisini savunacak ve direnecektir.
İstanbul Hükümeti, harici bir baskı karşısında memleketimizin herhangi bir parçasını terk mecburiyetinde kalırsa, vatanın bağımsızlığını ve bütünlüğünü temin edecek her türlü tedbir ve karar alınmıştır.
Kuvayı Milliye’yi tek kuvvet tanımak ve milli iradeyi hakim kılmak temel esastır.
Manda ve himaye kabul olunamaz.
Milli iradeyi temsil etmek üzere Meclisi Mebusan’ın derhal toplanması mecburidir.
Aynı gaye ile milli vicdandan doğan cemiyetler, Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti adı altında genel bir teşkilat olarak birleştirilmiştir.
Genel teşkilatı idare ve alınan kararları yürütmek için kongre tarafından Temsil Heyeti seçilmiştir.
Feza Tiryaki'nin aylar öncesinde yazdığı yazı bugünkü tartışmalara ışık tutuyor: Büyük tanıtımlarla, övgülerle, TV yayınlarıyla, söyleşilerle, alışılmışın ötesinde milyonluk toplu baskı sayısıyla bir
Abdullah Gül, 27 Kasım 1995'te İngiliz The Guardian gazetesinden Jonathan Rugman'a Refah Partisi yöneticisiyken röportaj vermiş, röportaj 28 Kasım'da Posta gazetesinde 'İşte Refah'ın gerçek niyeti: Ür
Oyuncu Mert Fırat, 2013 yılında verdiği bir röportajla yeniden gündemde. Habertürk'ten Kübra Par'a konuşan Mert Fırat, o zamanki röportajında siyasi mesajlarıyla dikkat çekiyor. 5 yıl önce verdiği cev