Kemal Derviş ile başlayan, Ali Babacan ile devam eden kısa vadeli dış sermaye akımlarına dayalı büyüme modelini terk ettiğimizi, Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati bir kez daha teyit etti. Nebati, 'Sıcak para ne zaman gelir ne zaman gider belli değil, tahribatını gördük.' dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın pazartesi açıkladığı TL'yi teşvik paketi sonrası döviz fiyatlarındaki köpük giderildi. Son iki gündür dolar kuru zaman zaman kısmi yükselişler göstermekle birlikte önceki dönemlere nazaran yatay seyrediyor. Salı akşamı TRT canlı yayınında soruları cevaplandıran Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati dün de Meclis'teki AK Parti grubunda bir sunum yaptı. Bakan Nebati, TRT yayınında yeni ekonomik modele ilişkin verdiği mesajlarla Türkiye'nin Kemal Derviş ile başlayan sürecin devamında Ali Babacan'ın uygulayıcısı olduğu kısa vadeli dış sermaye akımlarına dayalı büyüme modelini terk ettiğini bir kere daha ilan etmiş oldu. Cumhurbaşkanı da 20 Aralık'ta yaptığı konuşmada kamuoyuna net bir şekilde, "Artık bu ülke sıcak para hülyasıyla avutulup, ekonomisi asıl ihtiyaç duyduğu atılımlardan uzak tutulan bir ülke olmayacak." ifadeleriyle tavırlarını açıklamıştı. Müstafi Hazine ve Maliye Bakanı Dr. Berat Albayrak da 12 Ağustos 2020'de yaptığı açıklamada, şu mesajı vermişti: “Biz artık sıcak para değil, gelip üretim yapacak reel yatırımcıyı öncelikliyoruz. Türkiye, bu tarz yatırımcıları çekeceği bir döneme gidiyor."

BÜYÜDÜKÇE CARİ AÇIK ARTTI

Bakan Nureddin Nebati ise, “birlikte hareket edemeyen, ticaretin daraldığı ama aynı zamanda doğrudan yabancı yatırım girişlerinin de, küresel sermaye akımlarının da risk ve oynaklık algısının artmasıyla, azaldığı bir döneme gidildiğini belirterek, şu yönelimde olduklarını ortaya koydu: "Sıcak para biz sevmiyoruz, istemiyoruz. Çünkü sıcak paranın ne zaman geleceği belli fakat ne zaman gideceği belli değil. Bu giderken de ne tür tahribatlar yapacağını da birçok defalar gördük, yaşadık. Kırılganlıklarımızdan bir tanesi, 2013 yılında 12 bin 500 dolar neredeyse kişi başına düşen gelire ulaştık ancak o günkü şartlar içerisinde hepimizin memnun olduğu bir durum vardı. Türk lirasının değeri tarihi olarak çok yüksek, fakat ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 56 idi. Bir problem daha var. Cari açığımız büyümeyle beraber yükseliyor. Bütün bunlar bizim o günlerden itibaren almaya çalıştığımız ve aslında Sayın Cumhurbaşkanımızın sadece son 19 yılda değil tanıdığımız günden beri ortaya koyduğu bir şey. Bu ekonomik model Türkiye'nin şartlarına uygun hale gelirse özgün ve özgür olacak." 

'HİÇBİR MÜDAHALE YOK'

Reel efektif değer kurunu kabul edilebilir bir seviyeye getirmek amacıyla da çalışmalar yapıldığından söz eden Bakan Nebati, “2 liraya mal edilen şeyi 1 liraya yurt dışında almak emeğinizi, gücünüzü, katma değerinizi dışarıya sevk etmek demektir. Şimdiki anlayışımız o optimal noktayı yakalamakla dışarıya vereceğimiz gücümüzü aslında dışarıdan alacağımız imkanlarla değerlendirmek demektir ki bu kırılganlıklar üzerine gelebilelim." diye konuştu. 

Nebati, alınan kararlara ilişkin yapılan "müdahale" benzetmesine ise karşı çıkarak, "Hayır kesinlikle, hiçbir şekilde müdahale olmadı." dedi. Bakan Nebati, sermaye kontrolü tartışmaları konusunda ise şunları aktardı: "Türkiye'de bugüne kadar sermaye kontrolüne gidildi mi, gidilmedi. Serbest piyasa ekonomisi Türkiye'de 'Serbest piyasa ekonomisi uygulanması gerekir.' diyen birçok ülkeden daha serbest şekilde uygulanıyor. Kambiyo kısıtlaması veya serbest piyasaya ilişkin söylenmiş her bir laf spekülasyon değil, manipülasyon değil, ihanettir. Hepsiyle ilgili işlem başlatıldı." 

'MODELİN DEVAMI İLE AVRUPA'NIN ÜRETİM ÜSSÜ OLURUZ'

Genç TİM Başkan Yardımcısı ve Çevkur Madencilik Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Selçuk Çevik, “Tüm emtialarda Çin'le yarışır durumdayız. Ülkemizdeki enerji maliyetleri Çin'den daha düşük seviyede. Üretim ve ihracat odaklı ekonomi modelini devam ettirebilirsek Türkiye önümüzdeki dönemde Avrupa'nın üretim üssü olur.” dedi. Genç TİM'in 2030 için 500 üye hedef koymasına rağmen şimdiden 527 üyeye ulaştığına dikkati çeken Çevik, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yoğun ilgi ve kamuoyunda bilinirlik bu rakama sadece 5 ayda ulaşmamızı sağladı. TİM Başkanımız İsmail Gülle bu noktada çok zekice davrandı. Başkanımızın vizyonu burada çok iyiydi. İhracatçıların firmaların çoğu 4050 yaşlarının üzerindeler. 50 yaşındaki birisi kendini geliştirmiyorsa teknolojiyi yakalayamıyor, geri kalıyor. Genç TİM’deki 18 ile 40 yaş arası bireyler teknolojiyi, pazarı çok iyi analiz edebilecek web sitelerini, teknolojik cihazları çok iyi kullanabiliyor. Dijital dünyada daha aktif olabiliyorlar. Türk insanı pratiktir. Çok çabuk öğrenir. Özellikle gençlerimiz dünyaya çok hızlı entegre olabiliyor. Yeni neslin mutlaka ihracata girmesi gerekiyor.”

ÜYELER BAŞKA TÜSİAD BAŞKA MI KONUŞUYOR?

Hazine ve Maliye Bakanı Dr. Nureddin Nebati, TÜSİAD'ın açıklamasına yönelik ise şunları söyledi: “TÜSİAD, sen geldin toplantımdaydın, gayet iyi iletişimimizi kurmuştuk, ne oluyor da hemen şiddetli bir açıklama yapıyorsun? İçeriden de bu açıklamadan rahatsız olduğunu ifade edenler çok. Sevgili TÜSİAD sakın ha muhalefet partisinin gazına gelmeyin. Siz bize tavır takınırsanız bu millet size tavır takınır. Gelin hep beraber bu ülkeye hizmet edelim. Biz bir gemideyiz, siz geminin en üst katında oturuyorsunuz, havuzlu kamaralarınız var, kamaralarınız çok şık. Döviz kurundaki bir değişimden en fazla etkilenen sizlersiniz, öyle bir bağırıyorsunuz ki, dövizle işi olmayan aşağıdaki insanlar koşa koşa döviz alıyorlar sonra da elinde patlatıyorsun. Yazık değil mi kaybımıza? En fazla kaybeden TÜSİAD başta olmak üzere en büyük oyuncularımız. Türkiye'de döviz borcu olanların yüzde 75'i bin firmaya ait, bireyler kurumlar borçlu değil, bu borcu asıl yüklenen sizsiniz. Peki siz bu dövizin köpüklü bir şekilde makroekonomik göstergelerle asla bağlantısı olmayan böyle bir sonuca nasıl katlanıyor sonra da size bir telefonla ya da bir gelişle iktidara çeki düzen vermeye çalışıyorsunuz?" 

İSO: ÜRETİM EKONOMİSİNE DESTEK VERMESİNİ ÜMİT EDİYORUZ

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, Cumhurbaşkanı tarafından açıklanan yeni finansal araç ve ekonomik tedbirlerin; yeni ekonomi modelini desteklerken her zaman savundukları finansal istikrarın da tekrar oluşmasına katkı yapmayı amaçladığını vurgulayarak, “Ayrıca her zaman savuna geldiğimiz üretim ekonomisi çarklarının istikrarlı bir şekilde işlemesine destek vermesini de ümit ediyoruz.” dedi. İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisi’nin, “2021 ve 2022'ye Ekonomik Açıdan Bakarken Sanayimizin Bugünü ve Geleceğine Yönelik Riskler ve Fırsatlar” ana gündemi ile yapılan toplantıda konuşan Bahçıvan, “Kuşkusuz yeni ekonomi tedbirleri arasında en önemli başlık, TL varlıkların yeni bir döviz talebi yaratmayacak şekilde değerlendirilebilmesi amacıyla getirilen ‘kur korumalı TL vadeli mevduat’ uygulamasıdır. Bu yeni aracın etkin bir şekilde kullanılması durumunda, vatandaşlarımızın döviz mevduatı yerine TL’yi tercih etmesini sağlayarak, mevduatın vade yapısına olumlu katkı sağlayabileceğini düşünüyoruz.” ifadelerini kullandı. 

İÇ PİYASA UYARISI

“Fakat tamamen ihracat ve döviz getirisi üzerine odaklanılmamalı. İç piyasanın taşıyacağı riskleri de hesaba katmalıyız.” uyarısı da yapan Bahçıvan ayrıca, yeni tedbirler arasında sanayiciler açısından dikkat çekici bir diğer düzenlemenin, kur dalgalanması sebebiyle fiyatlama belirsizliği yaşayan ihracatçı firmalara Merkez Bankası aracılığıyla ileri vadeli kur uygulamasının getirilecek olması olduğu da not ettti. Bahçıvan, şunları söyledi: “Bu gelişme de ihracatçılarımızın önünü görebilmesi açısından kritik. Söz konusu açıklamada belirtilen kurumlar vergisindeki 1 puanlık indirim, mevcut KDV uygulamasının gözden geçirilmesi, temettü ödemelerinde stopajın düşürülmesi, KGF desteğiyle öncelikli sektörlere uzun vadeli kredi imkanı sağlanması ve proje bankacılığının gündeme alınmış olması da sanayimiz açısından memnuniyet verici diğer başlıklardır. Öte yandan, bir süredir piyasalardaki oynaklıkta etkili olan, sermaye kontrolü getirileceği gibi söylentiler karşısında Cumhurbaşkanımızın serbest piyasa düzeninden vazgeçilmeyeceğini, kontrollü kambiyo rejimi gibi bir düşüncelerinin olmadığını açıklamasını da ekonomimizin istikrarı açısından değerli buluyoruz.”