Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, katılığı televizyon programında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Bakan Dönmez, milli enerji ve maden politikası kapsamında en önemli politik ve stratejik hedeflerden birinin daha çok yerli kaynak kullanarak, Türkiye'yi dışa bağımlılıktan kurtarmak olduğunu bildirdi.
Denizlerdeki hidrokarbon aramalarına son yıllarda ağırlık verdiklerini kaydeden Dönmez, "56 yıl önce 'Barbaros Hayreddin Paşa Sismik Gemisi' ile başladık. Daha sonra filomuza MTA'nın 'Oruç Reis Sismik Araştırma Gemisi' katıldı. 'Fatih', 'Yavuz' ve bu yıl da 'Kanuni' ismini verdiğimiz üçüncü derin deniz sondaj gemimizle filomuzu genişlettik. 2 sismik araştırma gemimiz, 3 de derin sondaj gemimizle teknik kapasitemizi artırdık. Bugüne kadar hem Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin bize vermiş olduğu alanlarda hem de kendi alanlarımızda keşif amaçlı 6 sondaj yaptık. 7'ncisi de şu anda adanın batısında devam ediyor. Sismik araştırma dönemi bitti. Keşif amaçlı sondaj sürecindeyiz. Ekonomik bir keşif yakaladığımızda o sahada üretim amaçlı başka kuyular da açacağız. Sonrasında platformun yapılması ve boru hattıyla en yakın karaya nakli gerekiyor. Bunlar uzun zaman gerektiren işler. Biraz sabırlı olmayı gerektiriyor. Bizim öteden beri söylediğimiz şey 'Varsa, mutlaka bulacağız" diye konuştu.
'LİBYA HÜKÜMETİYLE ÇEŞİTLİ TOPLANTILAR YAPILDI'
Bakan Dönmez, geçen yıl Kasım ayında Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti ile iki önemli anlaşma yaptıklarını anımsatarak, bunlardan birinin güvenlikle ilgili alanlarda iş birliği, diğerinin ise deniz yetki alanlarının sınırlarının belirlenmesine ilişkin olduğunu bildirdi. Dönmez, "Süreç milli parlamentolardan geçti. Şu anda Birleşmiş Milletler'de tescille alakalı süreç devam ediyor. Bu arada Libya Hükümeti ile çeşitli toplantılar yapıldı. Sayın Serrac buraya geldi. Sonrasında Dışişleri Bakanımız, Hazine ve Maliye Bakanımız ve bizim bakanlığımızdan bürokrat arkadaşlarımız geçtiğimiz günlerde bir ziyaret yaptı. Serrac Türkiye'ye geldiğinde hem Sayın Cumhurbaşkanımız hem Sayın Serrac enerji, petrol, doğal gaz konusunda iş birliğinin karşılıklı artırılması, geliştirilmesi konusunda bir iradenin olduğunu karşılıklı ilan etmişlerdi. Bu kapsamda Libya'da bu iş birliği nasıl geliştirilebilir, atırılabilir, ona bakıyoruz. Ama şu anda Libya'da öncelikli konu ve hedef; orada kalıcı bir barışın, huzurun sağlanması" dedi.
'KARADENİZ'DEN BİRAZ DAHA ÜMİTLİYİZ'
Türkiye Petrolleri'nin, Karadeniz'de daha önce uluslararası ortaklarıyla birlikte yaklaşık 56 derin deniz sondajı, 10 sığ deniz sondajı yaptığını anımsatan Dönmez, "Türkiye Petrolleri'nin kendi sondajıyla Akçakoca'da bir doğalgaz keşfi oldu. Rezerv yakaladılar. Üretim de yapılıyor. Batı Karadeniz tarafında böyle bir keşfimiz ve üretimimiz var. Karadeniz'den o açıdan biraz daha ümitliyiz. Karadeniz'e ilk defa kendi milli sondaj gemimizle bu operasyonu yapacağız. Zonguldak açıklarında planlıyoruz. 'Tuna1' adını verdiğimiz lokasyonda. 'Fatih'in şu anda Trabzon Limanı'nda kule dikim işlemleri tamamlandı. Temmuz ayının ilk yarısında oradaki ilk operasyona başlamış olacağız. Türkiye Petrolleri'ndeki uzmanlar sahadan elde edilen sismik verilerin umut var olduğunu söylüyorlar. Karadeniz'de Romanya'da mesela bazı keşifler oldu bize yakın sahalarda. Bulgaristan'da bu tip sismik araştırmalar devam ediyor. Ukrayna tarafında bazı çalışmalar var" diye konuştu.
KARALARDA PETROL ARAMA VE ÜRETİM
Bakan Dönmez, geçen yıl yaklaşık 120 tane hem keşif hem de üretim amaçlı kuyu açtıklarını, bunların Türkiye Petrolleri tarihinde rekor seviyedeki kuyular olduğunu belirtti. Bu sene pandemi nedeniyle şu ana kadar 44 kuyu açtıklarını söyleyen Dönmez, şunları kaydetti:
"Yeni keşiflerimiz de oluyor. Bu sene Türkiye Petrolleri günlük yurt içi üretimde 53 bin varil seviyesine ulaştı. Yurt dışındaki ortaklıklarla birlikte Türkiye Petrolleri'nin günlük üretimi 150 bin varile ulaşmış oldu. Özel sektörün 1012 bin varillik üretimiyle birlikte toplam 65 bin varillik yurt içi üretim ortalamamız mevcut. Türkiye ihtiyacının yüzde 56'sına denk geliyor. Son yıllarda kayaçların içerisine sıkışmış gaz veya petrolü nasıl çıkartırız bunun teknolojik araştırmaları içindeyiz. Güneydoğu'da petrol var ama ağır ve sıkışmış bir petrolden bahsediyoruz. Diyarbakır, Adıyaman, Batman. Buralar yıllardır keşif yaptığımız, üretim yaptığımız sahalar. Körfez ülkeleriyle karşılaştırıldığında, sahalarımızda görece maliyeti daha yüksek operasyonlardan bahsediyoruz. Petrol üretiminde yeni teknolojileri kullanıyoruz. Yeni teknolojilerden birisi de çatlatma yöntemi. Konvansiyonel yöntemden farkı düşey sondaj yaptıktan sonra ayrıca yatay sondaj yapıyorsunuz yerin binlerce metre altında. Yüksek basınçlı suyla yerin altında sıkışmış petrol ya da gazı çatlatmak suretiyle gevşetiyorsunuz ve daha rahat üretimini sağlıyorsunuz. Oradan elde edilen üretimi böylece arttırmış oluyorsunuz. En son Diyarbakır'da bu yöntemi denedik ve başarı elde ettik. Bu yöntemle üretim de başladı. Diğer klasik kuyulara göre burada üretim 510 kat daha fazla olabiliyor. Trakya'da da deniyoruz. Oradaki gaz sahalarında da bunu deneyeceğiz. Böylece üretim artışını arttırmayı amaçlıyoruz."
TÜRKİYE'DE ALTIN ÜRETİMİ
Bakan Dönmez, Türkiye'de 2002'den önce altın üretiminin hemen hemen yok gibi olduğunu söyleyerek, şöyle konuştu:
"2000'li yılların başıyla altın arama ruhsatları hem kamu hem özel sektöre açıldı ve burada üretim artışları başladı. 2001, 2002'den itibaren yıllar içinde 33 ton üretime kadar geldik. 2019'da 38 ton üretim gerçekleştirdik. 2020 hedefimiz 45 ton. Pandemi dolayısıyla bir miktar üretimde kayıplar, azalmalar var ama ikinci yarıyılda sektör o açığı telafi edecek şekilde çalışmalarını sürdürüyor. Geçen yılki üretimin karşılığı yaklaşık 2 milyar dolar civarıydı. Üretmeseydik bunu da ithal edecektik. Son yıllar ortalamasına baktığımızda 130150 ton civarında altın tüketimimiz var. Yurt dışında ithal edilen altına yaklaşık 78 milyar dolar ödüyoruz. Altın üretiminde hedefimiz bunu üçlü hanelere getirmek en kısa sürede. Ancak altında yatırım dönemi çok meşakkatli ve uzun. Bir sahanın keşfiyle birlikte üretime geçmesi için en az 56, hatta 810 yıla ihtiyaç oluyor. Yatırım tutarları da çok yüksek bu tip tesisleri yapmak için. En az 100 milyon dolarlık yatırımdan bahsediyoruz. Yerine göre 1 milyar dolara kadar çıkabilen bir yatırım tutarı söz konusu. Tenör dediğimiz oran önemli. Yani hangi sahada ne kadar altın var. Piyasada altının değeri arttıkça da bu tenör değerleri belki 0,5 grama kadar ekonomik olabilecek. Bazen altının değeri düşüyor. O zaman o sahalar ekonomik olmaktan çıkıyor ve üretim durduruluyor. Bu daha çok fiyat ve maliyet ilişkisi. Altını sadece vatandaşlarımız değil, dünyadaki merkez bankaları da adeta bir rezerv para gibi stoklarında tutma eğilimindeler. Türkiye'de 6 bin 500 ton civarında bir potansiyelimiz var. Ama bunun 1500 tonu rezerv olarak elimizde duruyor. Altın arama ve üretiminde kullanılan teknoloji de son derece modern. Bugün Kanada'da, Avusturalya'da, İsveç'te, Amerika'da hangi tekniklerle altın madeni üretiliyorsa Türkiye'de de aynı tekniklerle üretiliyor. Yerli yabancı ve yerli yabancı ortak yapılar var. Son derece modern ve güvenli bir şekilde bu faaliyetler yapılıyor."
NADİR TOPRAK ELEMENTLERİ
Nadir toprak elementlerini büyük oranda endüstrinin, sanayicinin ithal ettiğini kaydeden Bakan Dönmez, burada hem bu kaynakların elde edilmesi hem de üretilmesi açısından Çin'in tekel durumda olduğunu bildirdi. Dönmez, şunları kaydetti:
"Bu elementlerin ithalatında herhangi bir sıkıntımız yok ancak bunların bir kısmı kendi topraklarımızda var. Bu elementleri kendi topraklarımızda üretebilmek için iki sene önce Nadir Toprak Elementleri Araştırma Enstitüsü'nü kurduk. Maden Teknik Arama'da (MTA) yine benzer çalışmalar var. Kilosu 2 dolardan 200 dolara kadar değişen fiyatlarda ürünler var. Sivrihisar bölgesinde bunların pilot olarak laboratuvar şartlarında üretimini gerçekleştirdik. SivrihisarEskişehir'de Eti Maden'in bir sahasında elde edilen nadir toprak elementlerini ayrıştırdık. Pilot olarak laboratuvar ölçeklerinde 6 tane elementi ayrıştırma imknına kavuştuk. Endüstriyel ölçeklerde üretimi için de bir çalışma başlatıyoruz ve en kısa süre içerisinde bunları kilogram ve tonlar seviyesinde üretebilir hale gelmemiz gerekiyor. Bu teknoloji dünyada birkaç ülkede var. Bu teknolojiyi de kendimiz geliştirmek arzusundayız. Türkiye'deki mühendislerle, araştırma insanlarımızla bu anlamda bunu da başarabileceğimize de inanıyorum. Sanayimiz de o anlamda güçlü."