Bir kaç gündür Azerbaycan ve Türk medyası, Azerbaycan Parlamentosu milletvekili Araz Alizade’nin 1915 yılında Osmanlı ordusu ve komutanı Nuri Paşa’nın para karşılığında Bakü’ye geldiğini ve Azerbaycanlıları kurtardığını yazıyor. Aynı zamanda “Azerbaycanlılarla Türkler arasında hiç bir kan bağı yoktur” diye yazıyorlar. Hatta haberi yayan medya organları, Araz Alizade’nin Sosyal Demokratlar Partisi’nin başkanı olduğunu Azerbaycan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olmuş ve % 1.87 oy almasını da özelikle vurgulayarak, bilinçli şekilde bu kısmı şişirmeye başlamışlar.
Hatırlatırım ki, Araz Alizade Fars kökenli bir ailenin çocuğudur. Milli Azatlık Harekatı döneminde harekatın içine KGB tarafından yerleştirildiğini Azerbaycan medyası defalarca yazdı. Onun Türkiye, özelikle Nuri Paşa ve Talat Paşa, Atatürk düşmanlığını defalarca verdiği röportajlarından görmüştük. Bunu asla saklamaz. Rusya meyillidir, 20 Ocak 1990 yılında Bakü de Sovyetlerin yaptığı katliama rehberlik eden Primakov’un neredeyse avukatı gibi konuşur. Azerbaycanlılar arasında bu adama Azerbaycan’ın HDP’si de denilir.
Bundan başka Alizade kardeşlerinin Rusya’nın kadrosuz istihbarat elamanı olduğunu Azerbaycan’ın yeniden Rusya ile birleştirilmesi için görevlendirildiğini, Türkiye ile ilişkilerimizin bozulması için zaman zaman verdiği açıklamalarını da hepimiz iyi biliyoruz. Hatırlatırım ki, bu şahıs 28 mayıs 1918 yılında doğunun ilk Demokratik Cumhuriyeti olan Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’nin kurucuları başta Mehmet Emin Resulzade olmakla bu yolda yürüyen milli hükümetin temsilcilerini de defalarca aşağılamıştır. Ne yazık ki, onun bu konuşmaları hukuki olarak cezalandırılmak yerine Cumhuriyetin 100’ncü yılıyla ilgili verilen şeref madalyasına layık görüldü. Yani bildiğiniz Azerbaycan Cumhuriyeti’ni kuranlara küfür eden, onları aşağılayan, cumhuriyet düşmanı ödüllendirildi. İşte böyle bunun neticesidir ki, Araz Alizade Elçibey ve silah arkadaşlarını da hiç çekinmeden aşağılayıp hem de bunu bir kere değil defalarca etmiştir.
Çok sevindirici haldır ki, bu pisliklerin yaptıklarına susmayan aydınlarımız ve millet vekillerimizde var. Prof. Dr. Aygün Attar, Araz Alizade’ye itiraz ederek; şunları yazmıştır:
“Milli servetimiz, milli medeniyetimiz talan edildiğinde, 114 bin metrekare olan topraklarımız Sovyetler tarafından keyfi bir şekilde elimizden alınarak Ermeni’ye verilmesi sonucunda 88.6 bine düşürüldüğünde neden sesinizi çıkarmadınız, beyanat vererek itiraz etmediniz, bugün Türkiye’ye karşı sergilemekte olduğunuz ‘cesaretli’ çıkışlarınız neden o zaman olmadı? O zaman mutasyona uğramış olan ‘milli gayret’ damarınız şimdi neden kabardı? Bahaneniz Sovyet rejimi, dönemin şartları olamaz, çünkü o rejimde o dönemde sizin yaşıtınız olan Ermeni âlimleri cesurca milli menfaatleri için yazıp çizerlerdi, yüz karası olan insanlık dışı uygulamalarını dahi kahramanlık olarak takdim ediyorlardı. O gün konuşamayan, susan, milletin şerefini kişisel menfaatine kurban eden, lal olanların bugün dilli dibeğe dönüşerek Türk düşmanlığı yaptığını görünce yazıklar olsun diyorum.1918’de Bakü sokaklarında Kurban Bayramı akabinde Ermeniler tarafından kesilen insanlarımızın o kurbanlara karışmış kanlarının intikamını almak için ta Anadolu’dan kalkıp gelen ordu dil uzattığınız Türkün ordusu idi. Anamızın bacımızın namusunu Ermeni’nin, Rus’un elinden kurtarmak için gelen asker kahraman Türk askeri idi.”

TÜRKİYE VE AZERBAYCAN’IN ARASINI BOZMAK İÇİN GÖREVLİLER

Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi`nin (SOCAR) eski başkanı Sabit Bağırov, kendi Facebook hesabından Azerbaycanlıların kendilerinin Türk adını geri almalarını tarihi adaletin yerine getirilmesi olarak nitelendirip ve bununla Alizade’nin “Azerbaycanlılar Türk değil” fikirlerine itiraz ederek “Azerbaycanlı Azerbaycan`da yaşayan anlamına geliyor. Etnik kimliğimize göre biz Azerbaycanlıyız. Bugün Azerbaycan`da her etnik grubun kendi ismi var. Fakat Türkler istisnai olarak Azerbaycanlı ismini taşıyor. Bu doğru değil. Türkler sanki ayrımcılığa uğramış etnik grup. Bu Stalin siyasetinin bir sonucu. O devirde buna ciddi anlamda direniş göstermek mümkün olmadı. O haydut rejimde bu mümkün değildi. Şimdiyse tarihi adaleti yerine getirmek mümkün: Elimizden gelenin en iyisini yapmalı ve adımızı geri almalıyız!” dedi.
Bundan başka milletvekilleri Adil Aliyev, Fazıl Mustafa, Melahet Hesenova, Ganire Paşayeva da, Araz Alizade’nin açıklamalarına itiraz ederek, Nuri Paşa ve ordusunun Azerbaycan’a gelişiyle milletimizin yeniden var oluşunu, Osmanlı Ordusunun karşılıksız Azerbaycan’a yardıma geldiğini, 1915’nci yıl Ermeni katliamlarının karşısını aldıklarını, Azerbaycanlıların büyük ekseriyetinin Türk kökenli olduğunu, Araz Alizade Türk değilse onu zorla Türk yapmak gibi bir fikirleri olmadığını da gazetelere verdikleri açıklamalarda okumuş olduk.
Aslında Alizade’ye çok sayıda tepki gösterildi. Ve hatırlatırım ki, bu ne ilktir, ne de son olacak. Hele hele bu günlerde bunların sayısının artacağı da gözükmektedir. Ve Azerbaycan ile Türkiye’nin arasına kara kedinin girmesi için bu tiplerin özellikle görevlendirildiğini herkes bilir. Ne yazık ki, bu konuda her iki ülkenin medyası da çok önemli rol oynamaktadır. Bildiğimiz bunun karşısını alma yetkisi olanlar ise olup bitenleri sadece seyretmektedirler. Sanki bu olanlardan mutlu oluyorlarmış gibi bir halleri de olduğunu özellikle belirtmek isterim. O ise bildiğim tek şey var. Hangi ülkelerde hainler cezasız kalırsa o ülkede hain sayısı artar. Nasıl olsa cezasız kalıp, kahraman ilan edileceklerini bilirler. Örnek aldıkları Rusya da, İran da Batı’da ve ABD de hainler idamla yargılanır. Adı da demokrasidir bu yargının. Ama ne yazık ki bizim ülkemizde hainler her zaman beslenir. Ve madalya, ya da milletvekili mazbatası ile ödüllendirilir.

AZERBAYCAN HÜKÜMETİ NEDEN SUSKUN?

O ise milli manevi değerlere sahip çıkıp, bu tipleri uyarmak çok kolaydır. Çünkü bu şahıs meclise resmen atanmışlardandır. Ve ipinin bir ucu İran ve Rusya’nın elinde olsa da diğer ucu Azerbaycan hükümetinin elindedir. Çünkü Azerbaycan da sistem farklıdır. Hükümet istediğini istediği gibi yönlendirebilir. Eğer bu tiplere susuyorsa, Ben bunun altında farklı bir şey ararım. Yani hakimiyet içindeki Türkiye düşmanları batılı, doğulu ağalarından mutlaka bir emir almışlar ki, onlara yakın kesimler Türkiye aleyhine konuşmaya başladılar. Ve bu konuşmaların Bakü’de geçirilen Türk Konseyi’nin ardından verilmesi de boşuna değil. Böyle devam ederse biz daha çok bu tip konuşmaların şahidi olacağız. Toprağının yüzde 20 oranını işgal eden Ermeniyle barıştan konuşan, 20 ocak 1990 yılında Bakü de bir gecede katliam yapan Primakov’u kahraman ilan edip, Bakü’yü işgalden kurtaran Nuri Paşa’ya iftira atanların karşısı alınmazsa göreceğimiz var.
“Tanrı Türk’ün yardımcısı olsun” diyecektim vazgeçtim. Türk Türk’ü korumazsa Tanrı da Türk’ü korumaz. Bu tiplerden kurtulmak için biz Türklere çok iş düşer. En önemlisi ise uyanık olmamızdır. Sinsi düşmanın oyununa gelmemeliyiz. Dedemiz Korkut boşuna demiyordu ‘’Hırsız içerideyken kapı kilit tutmaz’’. Gözümüz kapının kilidinde olsun.
Şimdilik hoş çakalın.