AP seçim sonuçları dünyada yankı uyandırdı. Atlantik ittifakına yakın partiler güç kaybederken, savaş karşıtı ve milliyetçi partilerin oy oranları yükseldi. Aydınlık Avrupa’ya konuşan İtalyan gazeteci Fabrizio Verde, Avrupalıların neoliberalizme karşı alternatif arayışında olduğunu söyledi
Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerine milliyetçi partilerin yükselişi damga vurdu. Sonuçlar Avrupa ülkelerinin iç siyasetinde sorgulamalara, kırılmalara ve tepkilere neden oldu. Peki tablo neden oluştu? Aydınlık Avrupa’nın sorularını yanıtlayan İtalyan gazeteci Fabrizio Verde, Başta çiftçiler ve işçiler olmak üzere tüm çalışan kesimlerin AB’nin ekonomi politikalarından rahatsız olduğunu söyledi. Verde, “Avrupalılar menfur neoliberalizme karşı bir alternatif arıyor” dedi.
Ekonomik durumun seçim sonuçları üzerindeki etkisi ne oldu?
Ekonomik durum Avrupa seçimlerinin sonuçları üzerinde önemli bir etkiye sahip oldu. Artan hayat pahalılığı, yükselen enerji fiyatları ve tarım gibi sektörler üzerindeki mali baskı benzeri ekonomik zorluklar seçmen davranışlarını etkiledi. Bu ekonomik zorlukların ağırlığını hisseden pek çok vatandaş, ekonomik rahatlama ve reform vaat eden siyasi parti ve adaylara yöneldi. Bu değişim, popülist ve düzen karşıtı olarak adlandırılan oluşumlara verilen destekte açıkça görülmektedir. Avrupalılar menfur neoliberalizme karşı bir alternatif arıyor.
EMEKÇİLER RAHATSIZ
Yeşil dönüşüm politikaları ve Ukrayna politikası birlikte düşünüldüğünde, başta çiftçiler olmak üzere emekçi halkın AB hükümetinin izlediği ekonomi politikasından rahatsız olduğunu söyleyebilir miyiz?
Evet, işçiler, özellikle de çiftçiler AB'nin ekonomi politikalarından rahatsız. Gerçekçi olmayan yeşil dönüşüm politikaları, sıkı düzenlemeler ve sözde sürdürülebilir (çevreci) uygulamaların dayatılması yoluyla çiftçiler için maliyetleri artırmakta ve verimi düşürmektedir. Dahası, Ukrayna'daki çatışma ve Rusya'ya uygulanan ve daha çok uygulayıcılara zarar veren yaptırımlar, tedarik zincirlerini bozarak gübre ve yakıt fiyatlarının yükselmesine neden oldu. Bu faktörler toplu olarak çiftçiler için mali zorluğa ve tüketiciler için daha yüksek gıda fiyatlarına yol açarak daha geniş anlamda, çalışan nüfusu etkiliyor.
BRÜKSEL, ABD KARŞITLARINA BASKI KURUYOR
Brüksel'in Washington ile yakın ilişkilerinin anketler üzerinde olumlu ya da olumsuz bir etkisi oldu mu?
Brüksel'in Washington ile olan yakın bağları, Brüksel'in Washington'un çıkarlarına açık bir şekilde boyun eğmesi nedeniyle anketler üzerinde büyük ölçüde olumsuz bir etki yaratmıştı. ABD politikalarına uyum, ABD'nin stratejik ve ekonomik hedeflerini Avrupa vatandaşlarının ihtiyaç ve çıkarlarından üstün tutulmaktadır. Bu politika, güçlü Atlantik yanlısı propaganda ve muhalif görüşlerin bastırılmasıyla örtülmüş, bu da kamusal tartışmayı boğmuş ve seçmenlerin hayal kırıklığını artırmıştır.
SEÇMEN ‘BİZİ RUSYA İLE SAVAŞA SÜRÜKLEME’ MESAJI VERDİ
Sizce bu seçimlerden çıkarmamız gereken en önemli mesaj nedir?
Bu seçimlerden almamız gereken en önemli mesaj, Avrupa vatandaşları arasında AB'nin mevcut siyasi, ekonomik ve savaş çığırtkanı yönüne karşı artan bir memnuniyetsizlik olduğudur. Seçmenler, yerel ekonomik istikrar ve kendi refahları yerine ABD ve küresel çıkarlara boyun eğmenin dikte ettiği politikalar karşısında giderek daha fazla hayal kırıklığına uğramaktadır. Seçim sonuçları, özellikle ekonomi politikası, enerji fiyatları ve tarımsal destek gibi alanlarda Avrupa vatandaşlarının acil ihtiyaç ve endişelerine daha fazla dikkat edilmesi çağrısına işaret etmektedir. Seçimler, AB liderliğinin yaklaşımını yeniden gözden geçirmesi ve halkının çıkarlarına daha etkin bir şekilde öncelik vermesi ve tüm kıtayı Rusya ile aptalca bir savaşa sürüklememesi için açık bir çağrının altını çizmektedir.
İtalya’daki durum hakkında ne söylemek istersiniz?
İtalya'nın siyasi manzarası kasvetli. Siyasi çerçeve katı bir şekilde neoliberal ve Atlantikçi bir kalıba kilitlenmiş durumda. Gerçek bir alternatifi olmayan bir değişim biçimi. Bunun en çarpıcı örneği Giorgia Meloni'nin partisi Fratelli d'Italia'dır (İtalya'nın Kardeşleri). Giorgia Meloni ve partisi muhalefetteyken Rusya'ya yönelik yaptırımlara ve Avrupa'da esen erken savaş rüzgarlarına şiddetle karşı çıktı. İktidara geldikten sonra, bazı farklılıklar olsa da ABD ve NATO'nun savaş diktelerine uymuşlardır ve Mario Draghi'nin önceki hükümetiyle mükemmel bir devamlılık içinde hükümet etmektedirler. Aslında Meloni hükümeti, Avrupa Merkez Bankası'nın eski başkanının teknik hükümetinin siyasi versiyonu gibi görünüyor. Bu alternatifsizlik durumu, çekimserlerin oranının %50'yi aştığı Avrupa seçimlerinde de görüldüğü üzere, siyasete karşı bir hoşnutsuzluk ve hayal kırıklığı ortamı yaratmıştır.
AB KURUMLARI, FRANSIZ HALKINI TEDİRGİN EDİYOR
Seçim sonuçlarının en fazla kriz yarattığı ülkelerin başında Fransa geldi, Cumhurbaşkanı Macron Meclisi feshederek erken seçime gidileceğini duyurdu. Konuyu Ulusal Kanal’a değerlendiren uluslararası ilişkiler uzmanı Öznur Küçüker Sirene, AB kurumlarına karşı tedirginliğin ve milliyetçi yönelimin arttığına dikkat çekti. Sirene şunları söyledi:
VATANDAŞLAR ENDİŞELİ
“Fransa’daki atmosfer çok gergin ve vatandaşlar endişeli. Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron meclisin feshedildiğini açıklayarak, kendi iktidarını korumak adına ülkeyi bir bilinmezliğe attı. Macron’un yedi senelik iktidarı sırasında sarı yelekler gösterileri oldu. Daha sonra çiftçiler sokaklara döküldü. Emeklilik reformu zorla insanlara empoze edildi. Dış siyasette tepkiler yönetilemedi. Afrika'da Fransa gün geçtikçe itibar kaybediyor. Ukrayna ve İsrail ile ilgili Fransa'nın tutumu birçok seçmen tarafından çokça eleştiriliyor. Ekonomik problemlerle boğuşan halk Ukrayna'ya yapılan yardımlardan rahatsız. Aynı zamanda çok önemli bir kesim Gazze'deki soykırıma karşı Fransa'na tavır koyması gerektiğini düşünüyor.”
‘AŞIRI SAĞ’ TABİRİ YANLIŞ
“Diğer taraftan, aslında “aşırı sağ” diyoruz ama bu siyasi terminoloji şu anki konjonktüre uygun değil. Marine Le Pen genel başkan olduğunda bir imaj değişikliğine ve yol ayrımına girdi. Partinin eski ismi “Ulusal Cephe” aşırıcı bir parti gibi görülüyordu halk tarafından. O ismi “Ulusal Birlik” olarak değiştirdi ve aşırıcı söylemlerden giderek kaçınmaya başladı. Daha milliyetçi bir çizge kaydı. Macron sürekli uluslararası meseleleri gündeme getirirken, Ulusal Birlik Partisi'nin (RN) en büyük gücü daha çok Fransızların iç sorunlarına eğilmesi oldu. Fransa'daki ekonomik sorunlar, artan enerji fiyatları, göç krizinin kötü yönetimi, pandeminin kötü yönetimi gibi meseleleri çok fazla gündeme getirerek RN oldukça popülerleşti.”
NATO’YA KARŞI TEPKİ VAR
“AB kurumlarına karşı insanlar tedirgin. Kendi ülkelerinin egemenlik haklarını ihlal ettiğini ve çokça dayatmalarda bulunduğunu düşünüyorlar. NATO'ya karşı da bir tepki mevcut. Çünkü Ukrayna'ya yapılan maddi yardımın aslında Fransız halkına yapılması gerektiğine inanıyorlar. Artık aşırı sağ tabirine çok uygun olmadığını, daha çok milliyetçi bir çizgide olduğunu söyleyebiliriz RN’nin. Bu milliyetçi çizgideki bir iktidar başa gelirse Türkiye ile ikili ilişkilerin zarar görmeyeceğini, hatta güçlenebileceğini düşünüyorum.”
Küreselleşmenin sonuna geldik
Adnan Menderes Üniversitesi Öğretim Üyesi, Sosyolog Prof. Dr. Atakan Hatipoğlu, küreselleşme bağlamında Avrupa’nın içinde taşıdığı ikili karaktere dikkat çekti. Ulusal Kanal’da değerlendirmelerde bulunan Hatipoğlu, seçmen kitlelerinin beklentilerinin artık liberalizm ile ifade edilemediğinin altınızı çizdi. Hatipoğlu şunları ifade etti:
“İçinde bulunduğumuz konjonktür genel olarak şu: küreselleşmenin sonuna geldik. Küreselleşme iddia edildiği gibi merkeziyetsiz ve kendiliğinden bir şey değilmiş. Küreselleşmenin aslında dünyanın belli merkezler tarafından adaletsiz bir şekilde küreselleştirilmesi, yani bir öznenin kendi kurallarını dayatması olduğu en azından bu işten mağdur olanlar tarafından anlaşıldı. Kısa çöp hakkını aramaya başladı.”
SEÇMENLERİN TALEBİ SOSYAL ADALET
“Avrupa bir taraftan dünyayı küreselleştiren güçlerin bir parçası olması, diğer taraftan hegemonik Amerika’nın dayattığı kurallara tabii olmaya zorlanması bakımından ikili bir karaktere sahiptir. Bu ikili karakter, kendi iç dinamiklerinin de etkisiyle yeni talepleri ortaya çıkardı. Geldiğimiz nokta artık Avrupa vatandaşlarının beklentilerinin liberalizm çerçevesinde ifade edilemediği bir noktadır. Liberalizm, tüm şikayetlerin müsebbibi. Sosyal demokrasi ise bunun alternatifi olamadı. Uluslararası ilişkiler düzeyinde ise ikisi de Amerikan saldırganlığına, NATO’nun genişlemesine destek verdi. Avrupa’daki seçmenler hem sosyal adalet hem milliyetçi beklentilerine cevap verecek olan muhafazakar ve milliyetçi partilere yöneldiler. Oy oranları artıran partilerin bu güçlerin bir programı var. Bu programın esasını ABD hegemonyasından kurtulma. Almanya’yı, Fransa’yı, Belçika’yı tarihteki bağımsız davranan ülkeler haline getirme olarak okuyabiliriz.”
TÜRKİYE’DEN BAKANLAR MUTLU OLMALI
“Türkiye için esas mesele şudur: Amerikan hegemonyasından kurtulma talebini yükselten partilerin dünyanın neresinde olursa olsun iktidar olması Türkiye üzerindeki emperyalist hegemonyayı da hafifleten bir etki yaratır. Yani meseleye Türkiye’nin çıkarlarından bakan herkes, Avrupa’da bu partilerin iktidara gelmesinden mutlu olur çünkü orada Amerikan hegemonyası zayıflarsa burada da zayıflar, bu bir zincirdir.”