Almanya başta olmak üzere Avusturya, İngiltere, İsviçre gibi Avrupa ülkeleri Aleviliği bir resmi inanç olarak tanıdı. Almanya’nın bir eyaleti hariç diğer yerlerde Alevilik, İslam içinde bir alt grup olarak kabul ediliyor.[i]
Avrupa’nın birçok ülkesinde Aleviler adına devlet ile muhatap olanlar daha çok Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu. Kısa adıyla AABK. AABK tabanı genel olarak “Ali’siz Aleviliğe” ve onun arkasındaki motor güç olan PKK gibi terör örgütlerine mesafeli. Ancak AABK yöneticilerinin önemli kısmı “Ali’siz Aleviliğe” ve terör örgütlerine mesafeli değil. Hatta güçlü bir işbirliği içinde oldukları açık kaynaklara yansımış durumda.[ii] AABK yöneticileri genel olarak Aleviliği İslâm dışı bir inanç olarak kabul ediyor. Avrupa devletlerinin de Aleviliği bu şekilde tanıması için uğraş veriyor.
Avusturya’da durum biraz farklı. Devlet nezdinde kabul edilen kurum, AABK ile bağı olmayan Avusturya Alevi İnanç Toplumu. Bunun da kısa adı ALEVİ. Doğal olarak burada bir güç yarışı var. AABK bileşenleri diğer Avrupa ülkelerinde Aleviliği İslam’ın bir alt kolu olarak kabul ettirse de, Avusturya’da ALEVİ’den yetkiyi devralmak için Avusturya Alevi Birlikleri Federasyonu (AABF), Aleviliği müstakil bir inanç olarak tanımlıyor. AABK da buna destek veriyor. En son AABF, Avusturya’da inisiyatifi ele almak için tüzük değişikliğine gitti ve Aleviliği müstakil bir inanç olarak tanımladı. Ardından iç hukuk yollarını tükettiği için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde (AİHM) Avusturya hükümeti aleyhine dava açtı.[iii]
89 Şubat 2020 tarihlerinde Viyana’da Avusturya Sendikalar Birliği’nin (ÖGB) “Veranstaltungssaal Catamaran” adlı toplantı salonunda 1. Alevi Kurultayı adıyla bir kurultay düzenlendi.[iv] Her ne kadar kurultayı AABF düzenlese de arkasındaki gücün AABK olduğu sır değil. Böylece hem Avusturya hükümetine ve hem de hükümetin muhatap aldığı ALEVİ’ye meydan okundu.[v] Konferansın temel amacı, “Aleviliğin kendine özgü inanç olarak tanınmasını önemsiyoruz” olarak ilan edildi.[vi]
Bu yazımızda söz konusu kurultayın sonuç bildirgesinde yer alan bazı ifadelerin satır aralarını okuyacağız. Ama öncelikle değinmemiz gereken bazı hususlar var.
‘DİNLER ARASI DİYALOG’ TOPLANTISI GİBİ
Kurultayın adı her ne kadar Alevi Kurultayı olsa da, davetliler listesine bakarsak toplantı daha çok dinler arası diyalog kurultayı gibi.
Davetlilere bakalım:
- Mag. Dr. Emanuel Aydın, Avusturya Süryani Ortodoks Kilisesi Başpapazı.
- Dr. Franz Scharl, Avusturya Katolik Kilisesi Başpapaz Vekili.
- Anna Kampl, Evangalist Kilisesi Papazı.
- Israelitische Religionsgesellschaft (Angefragt) – İsrail Dini Toplumu.
- Armenischapostolische Kirche in Österreich (Angefragt) Avusturya Ermeni Apostolik Kilisesi.
- Jehovas Zeugen in Österreich (Angefragt) Avusturya Yehova Şahitleri.
- Islamamische Glaubensgemeinschaft in Österreich (Angefragt) Avusturya İslâm (İnanç) Toplumu.
- Günter Sidel, Avrupa Parlamenterleri Alevi Dostluk Grubu sözcüsü.
- Michael Ludwig, Bürgermeister Wien.
- Sebastian Kurz, Başbakan.
- Alma Zadic, LL.M. Adalet bakanı.
- Ulrike Lunacek, Devlet bakanı.
- Susanna Raab, Uyum bakanı.
- Florian Welzig, İnanç dairesi Başkanı.
- Dr. Martin Fischer, İnanç dairesi İnanç bölümü sorumlusu.
- Dr. Richard Potz, Viyana Üniversitesi, Hukuk Felsefesi Dini ve Kültürel Hukuk Enstitüsü.
- Walter Schwartz, Avukat, Viyana Üniversitesi Kamu Hukuk Fakültesi.
- Nina Scholz, Siyaset Bilimcisi ve yazar.
- Heiko Heinisch, tarihçi ve yazar.
- Kersin Wonisch, Uni Graz – EU Akademi Bozen.[vii]
Bildiğiniz üzere dinler arası diyalog, bir Papalık projesi olarak ortaya çıktı ve ülkemizde bu projeyi FETÖ sahiplendi. FETÖ ile PKK arasındaki açık kaynaklara düşen ilişkileri dikkate aldığımızda, PKK terör örgütü ile ortak iş tutan kimi sözde “Alevi kurum yöneticileri”nin (?) dinler arası diyalog toplantılarını andıran kurultaylar düzenlemesi sürpriz değil.
Her ne kadar davetlilerden önemli kısmı, özellikle Avusturya hükümetinden hiç kimse katılmasa da kurultaydan verilen görüntüler dinler arası diyaloğu aratmayacak türdendi. Klasiktir; Alevi toplantıları “delil uyandırma” hizmeti ile başlar. Delil uyandırmayı sadece belirlenen görevli yapar. Ancak kurultayda farklı inançların temsilcileri davet edilerek delil uyandırıldı.
Bu davetliler şöyleydi:
- Almanya ABF İnanç Kurulu üyelerinden Şenay Ana, Zekiye Bilgin, Naime Ana
- Almanya ABF İnanç Kurulu Başkanı Cafer Kaplan
- Avusturya ABF İnanç Kurulu Başkanı Haydar Bilgin
- Avusturya Evangelist Kilisesi Papazı Dr. Anna Kampl
- Avusturya Katolik Kilisesi Başpapaz Vekili Mag. Dr. Franz Scharl
- Avusturya Kadim Katolik Kilisesi Başpapazı Heinz Lederleitner
Sahne alan “misafir inanç temsilcileri”, dinler ve inançlar arası diyalog ve Alevilikle ilgili kısa açıklamalarda bulunmayı da ihmal etmediler.[viii]
‘ALEVİLİK KENDİNE ÖZGÜ FARKLI BİR İNANÇTIR’
Gelelim Ali’siz Aleviliğin bayraklaştırıldığı 1. Alevilik Kurultayı’nın sonuç bildirisine.
Sonuç bildirisinde Alevilik, bağımsız bir inanç olarak tanımlanıyor. Yani gelenekte yer alan “Aleviliğin İslam’ın özü ve MuhammedAli yolu” olduğu gerçeği tamamen budanmış. Bildiri metnine göre; “Alevilik, mevcut diğer tüm din ve inançlar gibi kendine özgü ve farklı bir inançtır.” “Alevilik, herhangi bir dinin veya inancın mezhebi değil, ancak kendi değerleri içinde doğru anlaşılır bir inanç̧, başlıbaşına bir YOL’dur”[ix]
‘EŞİT YURTTAŞLIK’ VE ‘İLLE DE BARIŞ’ VURGUSU
Bilindiği üzere “eşit yurttaşlık” kavramını Türkiye’nin gündemine getiren PKK ve onun yandaşlarıdır. Hâlbuki hukuki bir terim olarak yurttaşlık özünde zaten eşitliği içerir. Doğal olarak yurttaşlık denildiği zaman eşitliğe ayrıca vurgu yapmaya gerek yoktur. Ne var ki, PKK ve yandaşlarının gündeme getirdiği “eşit yurttaşlık” kavramında etnik, dini ve kültürel grupların eşitliği söz konusu edilmektedir. Bu da bizi üstü kapalı bir federasyon talebiyle karşı karşıya bırakmaktadır.
- Alevilik Kurultayı’nın sonuç bildirisi PKK söylemine eklemlenerek eşit yurttaşlık kavramına birkaç yerde vurgu yapmıştır. “Alevi kurumları, hem inançsal hakikatlerinin gereği, hem de eşit yurttaşlık hakkını elde etmeyi sağlayacak hukuksal kazanımları elde edebilmek açısından Alevi inancının bu özgün karakterini bütün platformlarda cesaretle dillendirilmelidirler.” “Eşit Yurttaşlık ve Eşit Haklar” mücadelesini kazanmaya yönelik çalışmalara daha da önem vermeliyiz.” [x]
Sadece bu da değil. Bildiri metni neredeyse etnik ayrılıkçı çevrelerin jargonu ile yazılmış. İşte iki örnek:
“İlle de Barış̧” şiarımızın, ülkemizde, Orta Doğu’da ve tüm dünyada hayat bulması için çalışmalıyız.”
“Aleviler olarak, kendimiz için talep ettiğimiz bu doğal hakların Kürtler, Ermeniler, değişik inançlar, Süryaniler, Romanlar ve diğer tüm insanlarımız için de bir hak olduğunu, “Başka – Öteki” olanların haklarının gasp edildiği bir toplumda bizlerin de özgür olmayacağını bilmeliyiz.” [xi]
HAZRETİ ALİ SADECE ‘SEMBOLMÜŞ’
Sonuç bildirisinin birkaç yerinde Hazreti Ali’nin adı geçiyor. Ancak o da “hazret”siz ve “sembol” olarak. “Alevilik, Batıni damar ve onun sembolü Ali’den ayrılamaz olmakla birlikte ondan ayrı ve öncel kaynaklardan beslenerek geldiği de olgularla sabittir.” [xii] Yani Alevilik, Hazreti Ali’den önce de vardı. Hazreti Ali ise Alevilikte sadece bir sembol olarak yer aldı. Doğal olarak metinden Aleviliğin İslam dışı olduğu sonucu çıkıyor. Metinde zaten Allah adı sadece bir, Muhammed adı ise iki yerde geçiyor. Onlar da Alevi ulularından yapılan alıntılarda…
İslam ise sürekli olumsuz anlamda kullanılıyor. Devam satırlarda; “Daima mualif bir tarafta olan Alevi toplumları ve onların öğretisi neden bugün ısrarla İslam kalıbının içinde eritilmeye çalışılıyor? Alevileri İslam kalıbının içinde eritme girişimlerine karşı gelmek, Alevi öğretisinin esas değerlerini korumak demektir” diyerek asıl niyetlerini ortaya koyuyorlar.
“Alevileri İslam kalıbının içinde eritme girişimlerine karşı gelmek, Alevi öğretisinin esas değerlerini korumak demektir.” İşte bu cümle bütün niyetleri açığa vuruyor.
YENİÇERİLER ÜZERİNDEN BEKTAŞİLİĞE KİN KUSMAK
Metinde Osmanlı Devleti üzerinden Yeniçerilere ve Bektaşiliğe de kin kusulmuş. Yeniçeri ordusu için tahkir edici şekilde “Osmanlının vurucu gücü” denmiş ve kimi Bektaşi Dergâhları işbirlikçilikle suçlanmış: “1826’da II. Mahmut’un, yüzyıllar boyu Osmanlının vurucu gücü olmuş̧ Yeniçeri ordusuna yönelik kanlı tasfiyesi, Osmanlı’yla işbirlikçi konumuna sokulmuş̧ bazı Bektaşi Dergâhlarının da tasfiyesiyle sonuçlanacaktır.” [xiii]
[Yeniçeriler, klasik tabirle Osmanlı ordusunun kalbidir. Osmanlı devleti için çalışmış bir savaş makinesidir. Ancak Osmanlı da Türk tarihinin bir parçasıdır. Eleştirmek başka şeydir, kin kusmak başka şey. Öte yandan Çaldıran Savaşında Kızılbaşlar ile savaşan Osmanlı ordusunun az kısmını teşkil etse bile Yeniçeriler de yer almıştır. Ne var ki, bu seferden rahatsız olan Yeniçeriler, Sultan Selim üzerinde baskı kurarak Osmanlı ordusunun hızla geri çekilmesini sağlamıştır. Kızılbaşları, bugünkü doğu ve güneydoğu Anadolu’dan adeta kazıyanlar ise İdrisi Bitlisi’nin emrindeki Kürt feodal beyleri olmuştur. Detayları merak edenler, İdrisi Bitlisi’nin kitaplarını okuyabilirler.]ALEVİLERİ PKK’YA YAMAMAK
Sonuç Bildirgesinde 1937 Dersim Ayaklanmasının lideri Seyit Rıza’ya da selam gönderilmiş. “Kadim zamanlardan Hüseyin’e, Ebul Vefa’ya, Hallacı Mansur’dan Baba İlyas’a, Nesimi’den Hatai’ye, Hacı Bektaş̧’tan Pir Sultan Abdal’a, Kalender Çelebi’den Seyit Rıza’ya kadar Alevi belleğinin oluşumunda tayin edici roller üstlenen inanç̧ önderleriyle Alevilik, egemenlik ilişkilerini sorgulayan bu adalet ve direnç̧ kimliğiyle belirginleşmiştir. Baba Tahir’den Yunus Emre’ye, Kaygusuz Abdal’dan Edip Harabi’ye sayısız ozanıyla da bu toprakların tarihsel kültürünü yaratmıştır.” [xiv]
[Burada Ebul Vefa ile Baba Tahir’in Sünni birer mutasavvıf olduğunu belirtelim. Ancak etnik ayrılıkçı çevreler tarafından Kürt oldukları kabul edildiği için bayraklaştırılan şahsiyetlerdir.]Elbette bu selam, bir tesadüf değil. Metinde Paris’te öldürülen PKK’lı terörist Sakine Cansız, ayrıca İbrahim Kaypakkaya da anılmış: “Bu yol Pir Sultanların, Nesimilerin, Hace Bektaşı Veli’nin, Deniz’in, Mahir’in, İbo’nun, Sakinelerin, Berkin Elvan’ın, Ali İsmail Korkmaz’ın, Etem Sarısülük’ün yoludur.” [xv]
[Hacı Bektaş Veli, kasıtlı olarak Hace olarak anılmış. Deniz Gezmiş ve Mahir Çayan gibi isimlerin bu metinde anılmasının absürtlüğü de ayrıca vurgulanmaya değer. Maksat Alevilik değil de siyasi ideolojiler olunca haliyle böyle saçmalıkları görmek şaşırtmıyor.]Bildiri metni Cumhuriyet ve Atatürk ile bir hesaplaşmayı hedeflemektedir. Ayrıca Alevileri Türk toplumuna “Kürt hareketi” olarak lanse edilen ama aslında PKK olan terör sürecine eklemlemektedir. Doğal olarak Alevi toplumunu Atatürk, Cumhuriyet ve Türklük düşmanı bir cepheye çekmeye çalışmaktadır.
Metinde şöyle diyor: “Milli Mücadele, (kurtuluş̧ sonrası için hak güvencesi talep eden Koçgiri Alevileri dışında) Alevi toplumunda desteklenecektir.” “Bu dönemde Cumhuriyet tek millet ve tek din/mezhep eksenli bir tektipleştirmeye yöneliyordu. Bu yönelimde din, Türkleştirmenin ve toplumu şekillendirmenin aracı olarak kullanılacaktı.” “Bu tektipleştirme kapsamında Devlet, Eğitim Birliği Yasası ve Diyanet aracılığıyla, “dili de dini de bir” millet yaratma amaçlı “terbiye” programı uygulayacak, direnç̧ gösterenleri de ezecekti. Bu yaklaşım içinde Cumhuriyet, tıpkı Kürtler gibi Alevilerin de kimlik haklarını ezmeye yöneldi. Özellikle 1930’lardan itibaren Osmanlı geçmişiyle barıştığı oranda Aleviliğe Osmanlı gibi bakılmaya başlandı.” “Bu politikanın en çarpıcı hedeflerinden biri kuşkusuz Dersim olacak, Aleviliğin buradaki yaşam damarları kurutulmaya çalışılacaktı.”[xvi]
[Burada da konumuz açısından iki önemli hata var. Birincisi, Koçgiri’de talepler Alevilik adına değil Kürtlük namınaydı. Ayrıca talepler Kurtuluş Savaşı sonrası için değildi. Polatlı önlerine dayanan Yunan kuvvetlerinin yarattığı zayıflıktan yararlanmak amaçlıydı. İkincisi, Atatürk Bektaşi babalarına devlet nezdinde resmi bir kurumla temsiliyetleri için reform çağrısında ve talebinde bulunmuş ancak Bektaşi babaları bu çağrıya olumlu cevap vermemiştir. Ayrıca “1930’lar” denilerek Atatürk ve dönemi de hedefe konulmuştur.]Bildiri metnini yazanlar hızlarını alamamış olacaklar ki, işi İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne (gerçi onlar İttihak demiş) kadar götürmüşlerdir: “İttihak ve Terakki zihniyeti üzerinden kurulan sistem, Dersim, Ortaca, Elbistan, Kırıkhan, Malatya, Maraş̧, Çorum, Sivas ve Gazi’de bir dizi katliam üretecekti.” [xvii]
[Burada da temel yanlış şu: İTC, Alevilik düşmanı değildi. Bilakis Talat Paşa, Bektaşi’ydi. İTC içinde çok sayıda Alevi ve Bektaşi kanaat önderi vardı. Türk toplumunda (özellikle aydın kesimde) Alevilere yönelik kötü algının yıkılmasında İTC’nin önemli payı vardır. İttihatçı Baha Sait, Alevilik araştırmalarını yayımlamaya başlayınca karşıtları İTC’yi “Kızılbaşlık propagandası yapmak”la suçlamışlardı.]MİLLİ GÜVENLİK SORUNU YARATMAK
Özetle Ali’siz Alevilerin Avusturya’daki bu hamlesi, Avrupa’da inşa edilecek Alevilikle ilgisi olmayan ne idiği belirsiz bir yapı üzerinden Türkiye’de milli güvenlik sorunu çıkarmaya yöneliktir. Aleviliği İslam dışında konumlayan ve Türklüğün dışına iterek etnik ayrılıkçı teröre eklemlemeye çalışan bu girişimler, hem Alevilik hem de Türkiye için büyük riskler taşımaktadır. “Alevilerin yaşadıkları coğrafi konumlarından dolayı Alevi meselesinin uluslararası bir boyut kazanmasının bilinciyle, diplomasi çalışmalarına önem vermeliyiz.”[xviii]
“Alevi meselesinin uluslararası bir boyut kazanması” ne demek? Bir milli güvenlik sorunu yaratmak demektir.
Duyduk duymadık demeyin! Türkiye’nin ve Türk milletinin başına bir çorap daha örülüyor.
Türk toplumunu gelen tehlikeye karşı uyarıyorum.
[i] Detaylar için bkz.: Ali Rıza Özdemir, “Ali’siz Aleviliğin yeni hamleleri”, https://veryansintv.com/alisizaleviliginyenihamleleri/
[ii] Detaylı bir okuma için bkz.: Enes BayraklıHasan Basri YalçınMurat Yeşiltaş (Ed.), Avrupa’da PKK Yapılanması, Seta. https://www.setav.org/kitapavrupadapkkyapilanmasi/
[iii] Detaylar için bkz.: Ali Rıza Özdemir, “Ali’siz Aleviliğin yeni hamleleri”, https://veryansintv.com/alisizaleviliginyenihamleleri/
[iv] https://www.pirha.net/1avrupaalevikurultayisonucbildirgesibizneoyuznebuyuzbizaleviyiz204818.html/14/02/2020/
[v] Kazim Balaban, Avusturya da Yapılan 1. Alevi Kurultayı, https://www.facebook.com/kazim.balaban.1/posts/10158017566613209
[vi] Murat İnce, “Avusturya’da Alevi kurultayı ve amaçları”, http://www.aydinlik.com.tr/haber/avusturyadaalevikurultayiveamaclari200798?fbclid=IwAR0zxVUc7N6OZpVT6h6XGqTO_4E07m9aaaVzK1j1HxI2aoG0PJNaZc0
[vii] Murat İnce, “Avusturya’da Alevi kurultayı ve amaçları”, http://www.aydinlik.com.tr/haber/avusturyadaalevikurultayiveamaclari200798?fbclid=IwAR0zxVUc7N6OZpVT6h6XGqTO_4E07m9aaaVzK1j1HxI2aoG0PJNaZc0
[viii] Murat İnce, “Avusturya’da Alevi kurultayı ve amaçları”, http://www.aydinlik.com.tr/haber/avusturyadaalevikurultayiveamaclari200798?fbclid=IwAR0zxVUc7N6OZpVT6h6XGqTO_4E07m9aaaVzK1j1HxI2aoG0PJNaZc0
[ix] https://www.pirha.net/1avrupaalevikurultayisonucbildirgesibizneoyuznebuyuzbizaleviyiz204818.html/14/02/2020/
[x] https://www.pirha.net/1avrupaalevikurultayisonucbildirgesibizneoyuznebuyuzbizaleviyiz204818.html/14/02/2020/
[xi] https://www.pirha.net/1avrupaalevikurultayisonucbildirgesibizneoyuznebuyuzbizaleviyiz204818.html/14/02/2020/
[xii] https://www.pirha.net/1avrupaalevikurultayisonucbildirgesibizneoyuznebuyuzbizaleviyiz204818.html/14/02/2020/
[xiii] https://www.pirha.net/1avrupaalevikurultayisonucbildirgesibizneoyuznebuyuzbizaleviyiz204818.html/14/02/2020/
[xiv] https://www.pirha.net/1avrupaalevikurultayisonucbildirgesibizneoyuznebuyuzbizaleviyiz204818.html/14/02/2020/
[xv] https://www.pirha.net/1avrupaalevikurultayisonucbildirgesibizneoyuznebuyuzbizaleviyiz204818.html/14/02/2020/
[xvi] https://www.pirha.net/1avrupaalevikurultayisonucbildirgesibizneoyuznebuyuzbizaleviyiz204818.html/14/02/2020/
[xvii] https://www.pirha.net/1avrupaalevikurultayisonucbildirgesibizneoyuznebuyuzbizaleviyiz204818.html/14/02/2020/
[xviii] https://www.pirha.net/1avrupaalevikurultayisonucbildirgesibizneoyuznebuyuzbizaleviyiz204818.html/14/02/2020/