Ünlü düşünür, şair Attila İlhan,  Cumhuriyet'te, 15.10.2004 tarihinde ABD emperyalizminin bugün oynadığı "Uygur kartı"nı ele alarak, bugün yaşanan emperyal filmi görmüş ve yazmış...

İşte o yazı: 
ATTİLA İLHAN(*)

(Çağrışım/1. “... gazetesine göre, ifadesi ve önemi değişen başlıklar atılmıştı; özeti şudur: “Doğu Türkistan Hükümeti Kuruldu!”; gazetenin “ulusal” ya da “küresel” oluşuna göre, cümlenin başına bir kelime daha ekleniyor; “ulusal”sa “Kukla” kelimesi, “küresel”se “Sürgünde” kelimesi. Bu kadarı bile, bu işin içinde kaç iş olduğunu göstermiyor mu?

Oysa ben, ‘Doğu (Şarkî) Türkistan’ sözünü duyar duymaz, yedi sekiz yaşlarında bir çocuğum, bu kelimeler, evin içinde dolaşıp duruyor; hele Vesil’ânım Teyze’ler misafirliğe gelince, annemle konuştukları hep bu; Şarki Türkistan’da müsteşar filân olan Dr. Mustafa Bey (Kentli), İzmir’e haber uçurmuş, ülkenin yönetiminde görevlendirmek için, Türk aydınlarını oraya bekliyormuş! Vesil’ânım, İzmir’de ‘münteşir’ ‘Hizmet’ gazetesinin sahibi ve başmuharriri Zeynel Besim Bey’in (Sun) ‘refikai muhteremesi.’ Zeynel Besim, bir zamanlar mahpushanelerin elinden düşürmediği ‘Çakıcı Efe’ romanının ‘müellifi’, ‘Serbest Fırka’cı bir zat; babam, aynı gazetenin ‘müdiri mes’ûl’ü; zaten bu yüzden ‘fırka’ kapatılınca her ikisi de cezaevini boyluyor...

‘Şarkî Türkistan Efsanesi’ bu olaydan önce miydi, sonra mı, orasını hatırlamıyorum; hatırladığım, Vesil’ânım Teyze’nin, muhtemel Türkistan macerasında, neler giyip neler yiyeceğimiz hakkındaki tahminleri, şen şakrak kahkahaları! Belki bu hatıra, o ülkenin işgali üzerine Dr. Mustafa Kentli’nin bilâhare İzmir’e dönerek DP/MP serencamına iştirak etmesi yüzünden! ‘Şarkî Türkistan’, belki de bu yüzden, hafızamda zamanla adeta bir çağrışım tetikleyicisine dönüşmüştür; bu defa da aynı şey oldu: Çin Halk Cumhuriyeti Sinciang Uygur Özerk Bölgesi’ndeki ahaliyi temsil iddiasıyla Amerika’da ‘Sürgünde’ Doğu Türkistan Hükümeti’nin kurulduğunu duyar duymaz, çocukluğumun o ilginç ‘filmini’ görmeye başlıyorum.

İyi de, acaba hangisi doğru bunların? Bu hükümet ‘Kukla’ mı, yoksa ‘Sürgün’de mi?

İşin rengi ne zaman değişiyor?

(Tespit/1. ...bu yüzden haber, kamuoyunda eski deyimle tereddüt yarattı; bunu en ilginç şekilde Erzurum Anadolu Haber gazetesinden Kenan Biliz özetlemiş, diyor ki...

“...sevinmeli miyiz, yoksa endişe mi etmeliyiz? Dünya’nın ‘süper gücü’ Amerika’da kurulan ‘sürgündeki’ hükümet, Doğu Türkistan’daki ‘kanı bir, canı bir’ insanımızı, nasıl etkiler? Onları galeyana getirir mi? Çin baskısı artar mı? Çin, daha çok cana mı kıyar? Böyle hükümet iyi midir, yoksa kötü mü? Yoksa son ata, son fişeğe kadar, savaşmak mı gerekir? Irak’ta kadınlara tecavüz eden, bir ‘medeniyet’; Türkmenleri bombalayan, ‘zihniyet’; Türk askerinin başına çuval geçiren bir ‘illet’ gerçekten Türk dostu mudur?”

“... ‘Sürgündeki Doğu Türkistan Hükümeti’ ilk açıklamalarında ‘mandacı olmadıkları’nın, Amerika’nın ‘güdümünde bulunmayacakları’nın altını çizip durdu. Bütün bu açıklamalara karşın hükümet için ‘enformasyon merkezi’ne bakınca, işin renginin biraz değiştiğini söylemeliyiz. ‘Enformasyon için: Jo Ann Davis/ABD Kongre Üyesi (540) 5481086. D.J. McGuire/ABD China e Lobby Bşk. (540) 8451335. Richard J. Kennedy/E. T. National Freedom Center Genel Sekreteri (571) 3443885.’ Yani ‘Sürgündeki Hükümet’le ilgili bilgilenmek, ‘ilişki kurmak’ için, Davis, McGuire, Kennedy isimleri bulunuyor. Ee, bu nasıl olacak? Bağımsız bir hükümet için, neden Amerikalılardan bilgi almak gerekiyor?” (Aydınlık, 3 Ekim 2004, s.2.)

‘Ayrılıkçı’ ve ‘şeriatçı’ terör!..

(Tespit/2. “...Çin Komünist Partisi Merkez Komitesi Siyasi Büro üyesi ve ÇKP Sinciang Uygur Özerk Bölgesi Genel Sekreteri Wan Le Quan, ‘ayrılıkçı ve şeriatçı terör’ün Batı’dan kaynaklandığını açıkladı. Urumçi’de, yabancı gazetecilerin sorularını yanıtlayan Wan, ‘ayrılıkçıların ve teröristler’in 1990’lı yıllardan 2003 yılına kadar Sinciang’da 160’tan fazla ‘din adamı’ öldürdüklerini, 400’den fazla kişiyi yaraladıklarını; buna karşılık, bu yıllar içinde 110 teröristin öldürüldüğünü ve 560 grubun çökertildiğini açıkladı. Wan, bölgedeki terör faaliyetlerinin 1990’lara göre azaldığını, ama sona ermediğini; bu yılın ocak/ağustos ayları arasında 22 grubun çökertildiğini belirtti...” (Aydınlık, 25 Eylül 2004, s.25.)

İşte tam burada, gel de savaş sonrası Paris’inde, o şaşırtıcı dostum Margot’nun Amerikalılar için söylediklerini hatırlama! “...hayal güçleri sıfır: Kesinlikle yaratıcı değil bunlar!” Haksız mıdır? “Yaratıcı” olsalar, Rusya’da Çeçenlerle Ruslara karşı oynadıkları “oyunu”, Çin’de Uygurlarla oynamaya kalkışırlar mı? İnsanın içini elbet, Çeçenlerin de Uygurların da soydaşımız olması sızlatıyor; hele benim için ‘Şarkî Türkistan’ denilir denilmez başlayan o ‘film’ yok mu?

(*) Cumhuriyet, 15.10.2004