Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, yakın geçmişte en az 5 kez seçimlerin zamanında yapılacağını açıklamıştır.
AKP sözcüsünün de benzer açıklamaları vardır.
Buna rağmen, 10 Ekim 2020 günü Kılıçdaroğlu’ndan Bahçeli’ye gelen çağrı ilginçtir:
"Çık kardeşim yarın sabah de ki, ‘Yeter artık’. Seçime git, Türkiye’yi seçime götür"[1]
Halbuki CHP’nin “erken seçim” konusunda tutumu belliydi:
Kılıçdaroğlu, 26 Haziran 2019 günü TBMM’deki makamında bir grup gazeteciye yenilenen İstanbul seçimini ve bundan sonra izleyecekleri politikayı şöyle açıklamıştı:
“Bir seçim talebimiz yok, ülkenin gerçekten ciddi sorunları var” demişti.[2]
Bay Kemal, ülkenin “ciddi sorunları” tükendiği için mi erken seçim istiyor, yoksa önceki fikrini mi değiştirdi?
Ya da artık “ciddi sorunlar” varsa, bunların çözümü için “erken seçim” istenir mi diyor?..
***
10 Ekim tarihli Cumhuriyet gazetesinde en taze anket sonuçları açıklanmıştı:
İstanbul Ekonomi Araştırma Genel Müdürü Can Selçuki, Cumhur İttifakı’nın oy oranın yüzde 43’ün altına olduğunu açıkladı.
“Bu pazar seçim yapılsa hangi partiye oy verirsiniz” sorusuna ise, katılımcıların; yüzde 35’i AKP, yüzde 17.4’ü CHP, yüzde 13.7’si İYİ Parti, yüzde 9.9’u HDP, yüzde 7.7’sinin MHP yanıtının verdiler.[3]
Muhalefette iken eriyen YCHP’nin, bu anket nedeniyle telaşa kapıldığı bellidir.
Cumhuriyet gazetesinde yayınlandığı için, ankete karşı bir şey diyemeyen Kılıçdaroğlu’nun, CHP tabanına “işlerin yolunda olduğu” mesajı vermek istediği bellidir…
Gerçekten işler yolunda mı gidiyor?..
***
Daha önce, Diyarbakır merkezli Sosyo Politik Saha Araştırmaları Merkezi’nin, seçmen davranışını belirlemek için telefonla ve “online” ortamda yaptığı ankette, CHP oylarının yüzde 21.2’ye düştüğüortaya çıkmıştı.[4]
CHP eski Milletvekili Barış Yarkadaş, Halk TV’de katıldığı bir programda:
“Partinin ilkelerinden uzaklaştıkça, üye de kaybediyoruz. İstanbul'da son 18 ayda, 70 bine yakın üyenin istifa ettiği” açıklamasını yaptı.[5]
CHP İstanbul İl Başkanlığı bu haber üzerine alelacele bir yalanlama yaptı:
Canan Kaftancıoğlu, "Partimizde olduğu söylenen istifalar gerçeği yansıtmamaktadır" dedi.[6]
Bu iyi niyetli eleştiriler üzerine, doğal olarak Yarkadaş’a Halk TV programa katılmak yasaklandı…
Dersimli Kemal’in “hak, hukuk, adalet” anlayışı böyledir işte!..
***
Seçmen desteği bu hızla azalmaya devam ederse, korkarım ki CHP, 2023 seçimlerinde barajın altında kalabilir!..
Kılıçdaroğlu’nun böyle bir sonla karşılaşması kendisi açısından felaket olur!
Milletvekilliği dokunulmazlığı kalkacaktır.
Bunu göze alacak liderin sicili temiz olacak!
PKK’nın Meclis’teki siyasi uzantısının HDP olduğu; HDP’nin YPG’den bir farkının bulunmadığı; Kılıçdaroğlu’nun YPG’yi terör örgütü olarak görmediği, her iki örgütün de ABD’nin “kara gücü” olmayı kabullendikleri ortaya çıktıktan sonra, başta eski HDP Eş Genel Başkan Selahattin Demirtaş’a olmak üzere, görevden alınan HDP’li belediye başkanlarına destek verdiğini sağır sultanlar bile duydu.
Bu nedenlerle, dokunulmazlığı sona erdiğinde, hakkında “örgüte üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme” iddiası ile dava açılabilecektir.
Aynı şekilde, Fetullah Gülen Hareketi’nin terör örgütüolduğu MGK ve mahkeme kararları ile sabit hale geldikten sonra bile, güvenlik güçlerinin FETÖ’ye karşı yaptığı operasyonlara karşı yaptığı ağır eleştirileri, terör örgütüne “destek” olarak nitelendirmek mümkündür.
Özellikle de FETÖ’nün 15 Temmuz Darbe Girişimi sonrasında, bu hain girişimi “tiyatro” olarak nitelendirip küçümsemeye çalışması ile darbe sonrasında “masum” insanların tutuklanıp mağdur edildikleri şeklindeki söylemlerini, “terör örgütüne yardım” olarak değerlendirmek hiç de zor olmayacaktır…
Nitekim Yargıtay 16. Ceza Dairesinin içtihat haline gelen kararına göre:
“Kişi hiyerarşik yapıya dâhil olmasa da TCK 220. maddesi 7. fıkrası gereği illegal yapısını ve amacını bildiği örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmekten, örgüt üyesi olarak cezalandırılması gerekeceği”[7]son derece açıktır.
İşte bu ve benzer nedenlerle Kılıçdaroğlu’nun milletvekili dokunulmazlığı zırhına şiddetle ihtiyacı vardır.
Cumhurbaşkanlığı’na aday olmamasının başlıca sebebi de budur…
***
Dersimli Kemal’in, seçimlerin normal zamanı olan 2023’ü bekleyememesinin temel nedeni bu kaygılarla olduğunu düşünüyorum.
Bu aralar erken seçim olsa, en azından yakın çevresini milletvekili seçtirerek bir süre daha CHP’nin başında kalma olanağını elde edebileceği için, erken seçim istemektedir.
CHP’nin hiçbir ilkesini korumadan, AKP artığı olan ve siyasette hiçbir karşılıkları bulunmayan Davutoğlu ve Babacan ile “yüzde 99 benzerlik” açıklamaları[8] yaparak ittifak arayışına girmenin başka izahı olamaz…
Atlantik ötesinin adamı olmayı kabul ettikten sonra, CHP’nin başına getirilen Kılıçdaroğlu’nun “görevi” henüz tamamlanmış değildir.
Ona verilen görevin:
CHP’nin kuruluş felsefesini yozlaştırmak ve CHP tabanını “dönüştürmek“ olduğu bütün kanıtları ile ortaya çıkmıştır.
Bu görevi CHP yönetiminde başarmış, fakat tabanda tamamlayamamıştır.
Gerici ve Cumhuriyet düşmanlarının Atatürk’e ve İnönü’ye yaptıkları haksız saldırılar karşısında, genellikle YCHP’nin sessiz kalması, bu “görevlerinin” bir gereği olarak kabul edilmelidir.
Kılıçdaroğlu ve Sorosçu ekibinin, “rejimin değişmiş” olmasından da bir şikâyetleri yoktur.
Eğer olsaydı, son referandumu kabul etmezler ve geçersiz oyların geçerli sayılması karşısında teslim olmayıp, referandumun yenilenmesiiçin diretirlerdi.
Gerçekten Kılıçdaroğlu’nun “Cumhuriyeti demokrasi ile taçlandırma” gibi bir derdi olsaydı, iktidar ortağı Bahçeli’ye yalvarmaz ve kendisi sinei millete dönme kararı alırdı.
Bunların hiçbirini göze alamayan Bay Kemal’in, tek hedefi CHP Genel Başkanlığı koltuğunu korumaktır…
***
Her ne kadar inkâr edilmiş olsa da, terör örgütü PKK’nın Meclis’teki uzantısı olduğu artık tartışmasız olan HDP ile YCHP’nin “ittifak halinde” oldukları kanıtlara bağlanmıştır.
Bu doğrultuda HDP adına açıklama ve sitem yapanları bir tarafa bırakalım!
HDP eski yöneticileri ile belediye başkanlarına karşı başlatılan operasyona tepki gösteren Dersimli Kemal’in ağzından şu itirafı duymadık mı:?
"Acaba biz Millet İttifakını nasıl dağıtırız? Böyle bir hinliğin peşindeler ama bu ülkenin sağduyusuna güveniyorum.”[9]
Başka nasıl söylenir ki?
HDP’li belediye başkanlarının görevlerinden alınmalarını “seçimle gelen seçimle gitmeli” mavalı ile savunmaya çalışmak da “örgüte yardım etmek” değil midir?
11 Ekim Pazar günü Amstardam Dam Meydanı’nda YCHP ile HDP’nin birlikte yapacağını duyurdukları “ortak miting” [10] bu ittifakı açıklamıyor mu?...
***
Terör örgütü PKK'ya bağlı olup, kendilerine “Ateşin Çocukları İnisiyatifi” adını veren örgüt, PKK'nın orman yakma timidir.
“Terör örgütü YPG/PKK’nın yandaşı sosyal medya hesapları, Hatay’da (dün) başlayan ve üç ilçeye yayılan orman yangınlarının, “Ateşin çocukları inisiyatifi” adlı örgüt tarafından çıkarıldığını iddia etti.” [11]
“Ateşin Çocukları İnisiyatifi” isimli örgüt, 2019 Ağustos ayında 27 farklı yerde çıkan yangınları üstlenmiştir.”[12]
***
Bir gün bir Cumhuriyet Savcısı çıkıp, PKK’nın üstlendiği orman yangınlarını YCHPHDP ile ittifak ilişkisi içerisinde değerlendirmeye kalkarsa, Dersimli Kemal’in nasıl bir savunma yapılacağını çok merak ederim…
Bu güzel ülkemizi ateşe verenlerin, en sert şekilde karşısında yer almayanların, yarın “ateşin çocukları” olarak sanık sandalyesine oturtulmayacağını kimse garanti edemez…
Kimse bu güzel vatanı ateşe veremez!..
Av. Cemil Can
[7] Yargıtay 9. CD 11.11.2009 gün 2008/2010 E. 2009/11270 K.