Kılıç Ali denilince akla ilk önce "Antep Kahramanı", sonra da Atatürk'ün yanından ayırmadığı isim olarak gelir. Bir de tabii uzun yıllar görev yaptığı İstiklâl Mahkemeleri... İşte bu tarihi ismin bu yıl ölümünün 48. yılı. Onu anmadan olmaz. Yaşamı bugünlere örnek olacak niteliğe haiz... İşte o renkli ve mücadele dolu yaşam:
KÜÇÜK ZABİTLİKTEN SUBAYLIĞA
Asıl adı Asaf olan Kılıç Ali Bey, Rodos ve Kafkas kökenli baba ve annenin üçü kız ilk erkek çocuğu olarak 1888 yılında İstanbul'da dünyaya geldi. Küçük Zabit (Astsubay) Mektebi'nden 1906 yılında mezun olduktan sonra askerlik hayatına atıldı. Başarılarından dolayı 1909 yılında Teğmenliğe yükseltildi. 1910'da Medine bölgesinde görev yaptı. Balkan ve Çanakkale Harbi'nde görev aldı. Burada ayak bileğinden yaralandı. Bursa ve Almanya'da tedavi olmasa sakat kalacaktı. Balkan ve Çanakkale Harbi'nde gösterdiği başarılardan dolayı Üsteğmenliğe yükseltildi. 1916 yılında Hümeyra Hanım'la evlendi. Aynı zamanda Teşkilatı Mahsusa'da çalışmaktadır. 1917 yılında Enver Paşa'nın kardeşi
Nuri Paşa'nın başyaveri olarak görev yapar. Bakû'ye giren ordunun içindedir. Mütareke sonrası arayış içindeyken aklına Enver Paşa'nın yanına gitmek gelir. Ne de olsa bir yanı Kafkasya kökenlidir ve o dönem gelişmekte olan Türkçü/Turancı akıma o da kapılmıştır... Yüzbaşı rütbesine yükselmiştir... Bunun için gidecek parası yoktur. İttihat ve Terakki'nin İzmir Sorumlu Kâtibi Celâl Bayar'a ulaşmak için Akhisar'ın yolunu tutar. 'Galip Hoca' lakabıyla direniş örgütleyen Celâl Bey, ona şu sözleri sarf eder:
"İstediğiniz parayı veririm. Orta Asya'ya gidin. Enver Paşa'nın ordusuna katılın, ama iyi düşünün: Geri döndüğünüzde acaba Anadolu'yu bulabilecek misiniz? Bana kalırsa siz, Sivas'a gidip Mustafa Kemal'e katılın." (Ölümünden önce Celâl Bayar, oğlu Altemur Kılıç'a bizzat anlatır.)
O da öyle yapar. Nasılsa Asya'nın kapıları Sivas'tan açılmaktadır. Dayısının oğlu Muzaffer Kılıç'ın yardımıyla Paşa'nın karşısına çıkar. Derdini anlatır. Paşa ona şu nasihatte bulunur: "Biz burada yetişmiş dost insan ihtiyacıyla kıvranıyoruz. De ki Kafkasya'ya gittin, döndün... Döndüğünde burada işgal edilmemiş vatan toprağı bulabilecek misin? Yorgunsun, bu gece düşün yarın konuşalım."
TARİHİ KARARI
Düşünür taşınır ve Paşa'nın doğru söylediğine karar verir. Kalacaktır... Bu onun tarihi dönüşümüdür. Eğer Enver Paşa'nın yanına gitseydi, onun akıbetine uğrayacaktı. Kalarak hem kahraman, hem de Atatürk'ün en güvendiği adam oldu. İstanbul Beşiktaş'ta Kılıç Ali Mahallesi'nde oturduğu için Paşa onun Asaf olan ismini "Kılıç Ali" olarak değiştirdi. Bu onun aslında kod adıydı... İlk iş olarak ona, Sivas Kongresi'ni engellemeye çalışan Harput Valisi Ali Galip'i etkisizleştirme görevi verir. Galip'le görüşmeye gelen İngiliz ajan Binbaşı Noel'i kovalar. Yakalayamaz, ama onun Vali'ye verdiği altınları alarak Mustafa Kemal'e getirir... Daha sonra onu Aslan Tufan ve Yörük Selim'le Antep'e gönderir. Maraş da sorumluluk alanlarındadır... Cephe Komutanlığı yapar. Orada Fransızlara karşı verilen direnişi Ankara adına örgütler ve savaşır... Ankara'ya "Antep Kahramanı" olarak döner.
O günlerde biri kundakta üç oğluyla eşi Ankara'ya gelmiştir... 1921 sonunda Fransızlar Güney illerimizi boşaltmak zorunda kaldı. Kılıç Ali Ankara'da bir yandan da Meclis'te Antep Milletvekilidir (Bu görevi beş dönem yaptı). Atatürk ile birlikte hakkında verilen idam kararını duyan babası Tevfik Bey, kalp krizi sonucu hayatını kaybeder. Meclisin açılmasıyla başlayan iç isyanların bastırılmasında görev alır. Yozgat ve Düzce'de vuruşur. Çerkez Ethem İsyanında da görev alır. Yine bu günlerde uzun yıllar sürecek olan İstiklal Mahkemesi üyeliğine atanır (22 Eylül 1920). Üç Alilerle birlikte yaptığı bu görevde, zalimlere karşı sert mizacına uygun kararlar verirken, mazlumlara karşı da bir fırsat daha veren tavırla babacan yüzünü gösterir. En son görev yaptığı 1926 yılındaki Atatürk'e suikast davasında, hakkında idam kararı verdiği İttihatçıların Maliye Bakanı Cavit Bey'in oğlu Şiar Yalçın (gazeteci yazar/dilci), oğlu Altemur'un canciğer arkadaşı olacaktır. Bu konuda Kılıç Ali Bey oğluna yıllar sonra şunları söyler:
"Karşı tertiplerin içinde olduğu muhakkaktı... (...) Tabii asılmasa idi, daha iyi olurdu. Onun gibi bir zekâya kıymetli maliyeciye genç Cumhuriyetin ihtiyacı vardı. Bugün yani Cumhuriyet iyice yerine oturduktan sonra olsaydı Cavit Bey belki de mahkûm edilmezdi. Unutma ki o günler, olağanüstü günlerdi ve genç Cumhuriyeti her türlü komploya karşı en sert tedbirlerle korumamız ve yeni teşebbüsleri de caydırmamız gerekiyordu."
ATATÜRK'ÜN SADIK ARKADAŞI
Vatan kurtulur, Cumhuriyet ilan edilir; onun görevi bitmez. Sınanmış denenmiş bir şahsiyet olarak Atatürk'ün yanından ayrılmaz. Atatürk de onu çok sever, güvenir; hep yanında gezdirir. Taşıdığı çift tabancayla onun görünmez korumasıdır aynı zamanda. Gönüllü fedaisi... Salih Bozok, Cevat Abbas Gürer üçlüsünü tamamlar. Atatürk'ün manevi kızı Sabiha Gökçen'e göre Kılıç Ali Bey, Atatürk'ün en denenmiş ve sadık arkadaşıydı. Kılıç Ali’nin Atatürk’e ne kadar bağlı olduğunu gösteren bir olay tarihi Park Otel’de geçer. Otelin sahibi yıllar sonra Altemur Kılıç'a şöyle anlatır:
"Atatürk, otelde arkadaşlarıyla yemek yerken, birden elektrikler söndü. Birkaç dakika sonra yine geldi. Ortalık aydınlandığında görünen manzara şu idi: Atatürk'ün yanında bulunan Kılıç Ali ve diğer kişiler, ellerinde çıplak tabancaları, Gazi’nin üzerine vücutlarını siper etmiş, bekliyorlardı."
Zamanının büyük kısmını Atatürk'ün yanında geçiren Kılıç Ali'nin bu durumundan en çok kuşkusuz ailesi rahatsız olur. Çünkü babalarını sık sık göremezler, hatta ona hasret büyürler. Oğlu gazeteci Altemur Kılıç, bu durumu anılarında "Babamı 15 yaşıma gelinceye kadar 15 defa göremedim" diyerek anlatır. Aslında bu durum o dönemin birçok şahsiyetinde de vardır. Devlet için aileler ve evlatlar ihmal edilmiştir... Vatan asla...
Kılıç Ali Bey, Atatürk öldüğünde de yanındaydı, hem de başucundan ayrılmamacasına.
Öldüğünde yaveri can dostu Salih Bozok ise yan odaya giderek tabancayı kalbine dayamış ve tetiğe basmıştı. "Onsuz yaşayamam" diyordu. Kurşunun kalbi sıyırıp gitmesiyle yaralı kurtuldu. Ancak Selanik'te çocukluk yıllarında başlayan ortak yaşam onu derinden sarsmıştı. Bu yarayla çok yaşayamadı. 1941 yılında o da hayattan ayrıldı.
Kılıç Ali Bey, Onun ardından da aktif siyasetten ayrıldı. İstanbul'da yaşamını sürdürdü. İş Bankası kurucusuydu. Bir süre yönetim kurulu üyeliği yaptı. Sonra ise sade yaşamını sürdürdü.
OĞLUNA ATTIĞI TOKAT
Ali Kılıç (1934 soyadı kanunundan sonraki ismi) da 14 Temmuz 1971 günü İstanbul'da hayata 83 yaşında veda etti. Hakkında çok şey söylendi, yazıldı. İstiklâl Mahkemelerindeki görevinden dolayı ağır suçlamalara uğradı. Hatta "İstanbul'un yarısı onundu" da dendi. Ancak bunların çoğu yalan ve iftiraydı. Oğlunun aktarımına göre bunların hepsi doğru değildi ve kendilerine öyle bahsedildiği gibi bir servet de kalmadı. Sadece onurlu bir isim kaldı. Bunu da şöyle anlatır:
"Bizlere çok az maddi miras, ama değeri ölçülemeyecek derecede çok şerefli bir isim bıraktı. Ailemizin gurur kaynağı olan bu şerefli ismin yanı sıra, çeşitli savaş madalyaları, mirasların en görkemlisiydi. Bu nişanlardan bir tanesi ise, bizim için dünyaya bedeldi. Bugün evimizin en seçkin köşesini şereflendiren kırmızı yeşil şeritli İstiklâl Madalyası, evlatlarının gurur kaynağı olmaya devam ediyor."
2016 yılında kaybettiğimiz gazeteci oğul Altemur Kılıç, babasından yediği tokadı da unutmaz: "O yıllarda vatanseverlik ve milliyetçilik, beylik hamaset değil, en yüksek değerlerdi... Özel hayatlar ve haysiyetler özenle korunurdu. Devlete saygı vardı. Babamdan hayatımda yediğim nadir tokatlardan birisi üzerinde, 'TC Devleti' yazılı kalem ve filigranlı kâğıttı, okula götürdüğüm içindi."
Oğul Kılıç babasının karakterini ise şu ifadelerle açıklar: "Babam sert görünüşüne ve özellikle İstiklal Mahkemesi üyesi olması dolayısıyla, kabadayı şöhretine rağmen, aslında bir İstanbul efendisi idi; zarif, ince ve nüktedan bir insandı. İtinalı ve şık giyinirdi. Onu hiç bir gün sakal traşı olmamış ve etrafta pijama veya entariyle dolaşır görmedim, hastahanede ölene kadar. Sabah erken kalkar hemen giyinirdi. Kılıç Ali her şeyden evvel vatanını, milletini ve devletini çok seven, bu sevgileri bize aşılayan bir baba idi. Devlete bağlılığı adeta Atatürk'e olan bağlılığıyla özdeşleşmişti. Ölümüne kadar yanından ayrılmadığı Atatürk'ü muhakkak ki bizlerden çok severdi. Ölümünden sonra uzun süre kendisine gelemedi; 10 Kasımlarda hep matem tuttu. Babam iyi yaşamış, namerde muhtaç olmadan ölmüştü."
Dört evlilik yaptı. Oğullarından Gündüz Kılıç, ünlü bir futbolcuydu. Son evliliklerinden biri olan Füreya Hanım'ın ise renkli bir aile geçmişi vardı. Onun da hayatını Ayşe Kulin romanlaştırdı. Kılıç Ali'nin hayatının ayrıntıları, oğlunun ve kendinin anılarında mevcut… Meraklılarına arz olunur. Saygıyla anıyoruz...
KAYNAKLAR:
Atatürk'ün Sırdaşı Kılıç Ali'nin Anıları, Derleyen: Hulusi Turgut, 14. Baskı, İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2012.
Altemur Kılıç, Kılıç'tan Kılıç'a Bir Dönemin Tanıklığı, 3. Baskı, Remzi Kitapevi, İstanbul, 2005.
Ercan Dolapçı, Devrimin Fedaileri, Kategori Yayıncılık, İstanbul, 2018.
Ali Kılıç, İstiklâl Mahkemeleri Hatıraları, Yenigün AŞ, İstanbul, 1997 (Sel Yayınları1955).
Salih BozokCemil S. Bozok, Hep Atatürk'ün Yanında, Çağdaş Yayınları, İstanbul, 1985.
Aydınlık