Geçen haftaki yazımda söz ettiğim “Bir Millet Uyanıyor” filminin çekimleri sırasında, bir, hatta ikiüç ilginç olay yaşanır. Filmin çekimleri sırasında, doğrudan Atatürk’le ilgili, Atatürk’ün belgegörüntülerine zenginlik katacak, onu şimdiye kadar hiç görmediğimiz biçimde yansıtan iki durum da kayıt altına alınmıştır.

“Bir Millet Uyanıyor”un yazarı Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu’nun anılarında yer alan (“Atatürk Film Çeviriyor”, Yeni Gün dergisi, 6 Mayıs 1939, sayı: 9), Erman Şener’in “Kurtuluş Savaşı ve Sinemamız” (1970) ve Ali Özuyar’ın “Gazi’nin Sineması” (2021) kitaplarında aktardıkları bu iki olaykayıt şöyle gerçekleşmiştir:

Atatürk, “Bir Millet Uyanıyor”un senaryosunu okuyup beğenmiş, filmin bazı sahnelerinde bizzat rol almayı kabul etmiştir. Yanına yapımcı İhsan İpekçi ve kameraman Cezmi Ar’ı alan Nizamettin Nazif, Ankara’ya, Çankaya Köşkü’ne gider. Fon olarak kullanılan siyah bir örtünün önüne geçen Atatürk, Meclis’te söyleyeceği nutku film için okumaya başlar. “Makine rahat rahat işliyor, şefin sesi çok rahat endegistre ediliyor ve ben bu muvakkafiyetten memnun, gözlerimi o tarihi adama dikmiş, simasını doya doya seyrediyordum” diye anlatıyor Tepedelenlioğlu.

‘SUSUNUZ! FİLM ÇEVİRİYORUZ’

Sonra beklenmedik bir şey olur, sol tarafta bir kapı açılır, Afet İnan, bir milletvekili ve General Kâzım Özalp yüksek sesle konuşarak içeri girerler. Atatürk’ün yüzünde ani bir değişiklik olur ve üç kişiye seslenir: “Susunuz! Film çeviriyoruz. Salona gidiniz!”

Sinirlenen Atatürk çekimi bırakır ama ısrarlar üzerine devam etmeye karar verir, nutuktan birkaç cümle daha okur. Fakat heyhat… O sırada bu kez bir bahçıvan ve birkaç kişi daha açık duran kapının yanına gelerek konuşmaya, gülmeye başlarlar. Atatürk birden gürler: “Ne o? Biz burada komedya mı oynuyoruz, yoksa bir devlet şefi gibi halka mütelaamızı mı bildiyoruz? Bu ne terbiyesizliktir, bu hatanızı nasıl affetmeli? Gülmeyiniz! Çekiliniz! Yıkılınız! Gidiniz!”

Çekim bu ikinci kesintiye de rağmen kısa bir aradan sonra tekrar devam eder, Atatürk nutkunun tamamını okur, kamera kaydeder, sinemacılar köşkü minnet duygularıyla terk ederler.

Çekilen film İstanbul’a götürülerek stüdyoda yıkanır. Bir ilginç olay da stüdyoda yaşanır. Kaydı incelemekte olan rejisör Muhsin Ertuğrul ve asistanı Nâzım Hikmet, Atatürk’ün birden hiddetlendiği sahneleri görünce çok şaşırırlar, “Eyvah, canlandı, bize bağırıyor!” diyerek, Nizamettin Nazif’in anlatımına göre, can havliyle karanlık salondan dışarı fırlarlar.

‘BİR ARTİST GİBİ…’

1959’daki büyük depo yangınından kurtulduğu bilinen, kitabını 1970’de yayımlayan Erman Şener’in belirttiğine göre “yakın zamanlara kadar Anadolu’da hâlâ vizyon yapan”, şu an internette biraz hasarlı da olsa bir kopyasına ulaşılabilen “Bir Millet Uyanıyor”da Atatürk’ün nutkunu okuduğu sahneler mevcut. Peki, Atatürk’ün iki kez sinirlenmiş halde göründüğü, doğal olarak filmde kullanılmayan o sahneler acaba nerede?

Muhsin Ertuğrul, Nâzım Hikmet ve belki birkaç kişinin daha seyretmiş olabileceği o sahneler büyük sınırlar büyük bir liderle ilgili “olumsuz görüntü” kabul edilerek kilit altına alındı, Atatürk'ün imajına zarar verebileceği düşüncesiyle gözden kaçırıldı. 

“Ben hayattayım. Milli mücadeleye ait bütün evrakım, kılıcım, çizmem, hali hazırda var bildiğiniz göre çağırdığınız ve bana düşen göreviyi yapamadım mı? Böyle bir teklifle karşı karşıya kalsam memnuniyetle kabul eder, bir sanatçı gibi filmde rol alır, hatıraları canlandırırım. Bu, milli bir vazifedir. Çünkü Türk gençliğine bu mücadelenin nasıl kazanıldığını canlı olarak kanıtlamak, hatıra olarak bu filmle mümkün olacaktır” demiş olan Atatürk, sinemadan, kameradan, görüntü tepesinden korkmuyor, tam olarak düşeni yapmak için öne atılıyordu.

Atatürk'ü sinirli ve öfkeli gösteren sahnelerden de korkmamak gerekir.

Tunca Arslan

Aydınlık