Yarbay Mustafa Kemal, Çanakkale Savaşları esnasında bir yabancı gazeteciye şu beyanatı veriyordu: “...Deniz Kuvvetinden yoksun bir kara kuvveti olarak yarımadamızı kara kuvvetlerini çekinmeden getirebilecek bir Deniz Kuvvetine karşı hiçbir zaman savunamayız.” Haklıydı. Konuşmasından kısa bir süre önce, 12 Nisan 1915 günü saat 10 sıralarında Conkbayırı’nda 57’nci Piyade Alayına “Ben size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum” demişti. Zira karşısında, istilacı kuvvetini Akdeniz ve Ege Denizlerini aşarak, çekinmeden Gelibolu Yarımadasına getiren bir armada vardı. Donanmasızlığın ne olduğunu en iyi bilen komutandı. Osmanlı, bu gücü denizde durduramamıştı.
DENİZGÜCÜ TEORİSYENİ: ATATÜRK
Ana savaş lojistiği, Karadeniz’de Rusya üzerinden ve denizden gelen büyük bir Kurtuluş Savaşı sonunda yeni Cumhuriyeti kurduğunda ana vatanın denizcileşmesi ve bu süreçte savunmasının denizde en uzaktan, başlatılması gereğini ve gerçeğini çok acı tecrübeler yaşayarak öğrenmiş bulunuyordu. TCG Hamidiye Kruvazörü ile 1924 yılında yaptığı Karadeniz gezisinde geminin jurnaline yazdığı aşağıdaki cümleler, Cumhuriyetin denizlere yönelişinin ayrılmaz parçası olan strateji ve kuvvet oluşturma süreçlerinin bina edileceği, teorik alt yapıyı oluşturuyordu. “Hudutlarının mühim ve büyük aksamı deniz olan Türk Devletinin Donanması da mühim ve büyük olmak gerektir. O zaman Türk Cumhuriyeti daha müsterih ve emin olacaktır. Mükemmel ve Kaadir bir Türk Donanmasına malik olmak gayedir.” Atatürk, aynı seyahatte gemi komutanına “Dış pazarlardan satın alınan gemilerle donanma yapılamadığını siz de biliyorsunuz... Evvela çekirdek bir donanma tedarik etmekle yetinip, deniz sanayi ve ticaretimizi geliştirmeliyiz. Bundan sonra memleket sanayiinden fışkıracak donanmayı yapmak da kolay olacaktır” diyordu.1 Kasım 1937 günü de, Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden beşinci dönem açılış konuşmasında da aşağıdaki sözleri söylüyor, bir nevi vefatından tam bir yıl önce denizcileşme ülküsünü millet iradesinin temsil edildiği yerde Cumhuriyete ve millete haykırıyordu: “Toprakların üç bir yanı deniz olan bir ulusun sınırını, halkının kudret ve yeteneğinin hududu çizer... Denizciliği Türk’ün büyük ülküsü olarak düşünmeli ve onu az zamanda başarmalıyız.”
82 YIL SONRA GELEN GÖRKEMLİ BAŞARI
Gelelim bugünlere. Önce 27 Eylül 2011 tarihinde ilk MİLGEM Ada sınıfı korvet TCG Heybeliada % 70 yerlilik oranı ile donanmaya teslim edildi. Henüz ana silahı olan uzun menzilli gemiye karşı güdümlü mermileri milli değildi. ABD yapımı Harpoon mermileri yüklüydü. Ateş gücü de milli olmalıydı. Ve oldu. 3 Kasım 2019 Pazar sabahı, Türk Donanma Tarihinin en önemli dönüm noktalarından birisi yaşandı. Karadeniz’de yapılan test atışında Türk denizci ve mühendislerinin geliştirdiği ATMACA Gemiye Karşı Milli Güdümlü Mermi, su üstü hedefini başarıyla imha etti. 250 km menzile sahip, ateşle ve unut tipi bir güdümlü mermi olan Atmaca, 1970’lerden bu yana tüm fırkateyn, hücumbot ve bazı denizaltılarımızda bulunan ana silah, ABD Yapımı Harpoon’dan çok daha fazla yeteneğe sahip.
BAĞIMSIZ HAREKAT YETENEK ARTIŞI
Harpoon mermisini ABD’nin karıştırabileceği ve istemediği durumlarda müdahale edebileceği gerçeğini göz önüne alırsak, Atmaca’nın bağımsız hareket yeteneği ile egemenliğimize ne kadar büyük katkı sağlayacağı unutulmamalıdır. Artık, Türk deniz gücü, uzun menzilden su üstü hedeflerine angajman yeteneğinde, Harpoon mermilerine olan bağımlılıktan kurtulmuştur. Atmaca’nın başarılması, Anadolu kıyılarının yaklaşık 250 km.si, yani mavi vatan içine girerek ya da yaklaşarak, risk veya tehdit oluşturacak suüstü unsurlarının imha edilmesi, kıyılarımıza yaklaştırılmaması demektir. Atmaca, “Savunma Denizden Başlar” doktrininin ulusal güce dayanarak başarılması demektir. İlk denemenin Milli Gemi (MİLGEM) Ada sınıfı korvet projesinin 4. gemisi TCG Kınalıada’da icra edilmesi son derece dikkat çekicidir. Dünyaya, dosta düşmana, çok büyük bir mesajdır. 21. Yüzyılda Türk denizcileşmesinin, Mavi Vatan egemenliğinin büyük bir manifestosudur.
BÜYÜK GURUR YAŞIYORUZ
Duyduğumuz gurur ve sevinci bu satırlarda ifade etmek mümkün değildir. Gerek MİLGEM gerekse Atmaca projelerinin en büyük itici gücü 20. Deniz Kuvvetleri Komutanı merhum Oramiral Özden Örnek’i rahmet ve minnetle anıyorum. Ayrıca projenin ana yüklenicisi Roketsan ve destekleyici firmalar ile Deniz Kuvvetleri Araştırma Merkezi (ARMERKOM)’nin mevcut ve geçmişteki mühendislerini yürekten kutluyorum. Türk milletine ve mavi vatana çok büyük bir armağan sundular. Bu aşamadan sonra beklentimiz denizaltılarımızdan ateşlenecek Atmaca güdümlü mermileri ile milli torpido Akya ve Gezgin (cruise) füzesinin en kısa zamanda aynı başarı ile denenmesi ve donanma envanterimize katılmasıdır.
ATATÜRK’E EN BÜYÜK ARMAĞAN
2019 yılının 10 Kasım törenlerinde, Mustafa Kemal Atatürk’ü bu başarı ile anmaktan daha görkemli ne olabilir. Atam, artık Mavi Vatanı kendi barutumuz, kendi silahımız, kendi gemimiz ile koruyabiliyoruz. Ana vatanda artık hiç bir komutan, senin 12 Nisan 1915 tarihinde Conkbayırı’nda 57. Alaya vermek zorunda kaldığın emri vermek durumunda kalmayacak. Sadece Türkiye değil, Türk dünyasına bugünleri gösterdiğin için sana şükrediyrouz. Senin önderliğinle kurtuluş, kuruluş ve devrimler sağlanmasıydı bugünün nesilleri bu büyük gurur ve mutluluğu yaşayamayacaktı.
Atam dediğin gibi, “Toprakların üç bir yanı deniz olan bir ulusun sınırını, halkının kudret ve yeteneğinin hududu çizer...” Söz veriyoruz kudret ve yeteneğimizin sınırlarını şartlar ne olursa olsun zorlayacağız.
Aziz hatıran önünde tazim ve takdir ile eğiliyorum.