Cumhuriyet yazarı Zafer Arapkirli sanatçı Kıraç için şu twiti attı: 'Benim bir teorim: Bizim millet 'her hıyara ağız dolusu hıyaaaar diye bağıramadığı için' sıradan bir HIYAR'ı bulunca bağırma özgürlüğünü kullandı. Doya doya...'

Ümit Kıvanç gibi malum daha nicesi sosyal medyada sanatçı Kıraç'ı tekme tokat dövmeye başladılar, neden?

Sanatçı Kıraç, Orhan Pamuk'u ve İngilizce öğretimi eleştirdi?

İngilizce öğrenmeyi kimse eleştirmiyor, kolejde, matematik fen gibi bütün derslerin 'İngilizce' verilmesi eleştiriliyor. Bu görüşleri kamuoyunda yüksek sesle ve onlarca uzun yıl dillendiren Oktay Sinanoğlu'dur.

Bizim gibi her vatansever de bu görüşleri savunur, İngilizce öğrenmek başka 'bütün derslerin İngilizce verilmesi' başka şeydir.

Bütün dersleri İngilizce verirsen çocuklar Türkçe konuşma diline hakim olamaz.

Türkçe 'duygulanmak' Türkçe 'düşünmek' Türkçe 'ifade' etmenin yolunu açabilmek için Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti'nde 'derslerinizi' Türkçe vereceksiniz.

Milli birliğin en büyük bileşeni 'dil'dir, Bayrak'tan sonra dahi diyemeyiz, Bayrak ve Dil yan yana birlikte eş değer kıymettedir.

Yeni Şafak'tan Süleyman Öğün'ün söylediği gibi, bu beyler Kuzey Afrikalılar (mağrib) gibi sömürge yaşayıp Fransızca Hintliler gibi sömürge yaşayıp İngilizce konuşsaydı sanırım bir Batılı dili çok iyi kullanıyoruz diye çok mutlu olacaklardı.

ŞİİR BİR KÜLTÜRÜN EN YÜKSEK TEPESİDİR

70'li yıllarda okullarda 'münazara' vardı 'müsamere' vardı ve 70'li yıllarda her evde 'radyo' vardı ve her radyoda sabah akşam halk müziği vardı.

Fransız ihtilalini geleceğe taşıyan ve kurumsallaştırıp kökleştiren 'lise'dir, karma lise ve tek dil Fransızca'nın amacı Fransa'nın dil ve coğrafya birliğini sağlamaktı, bunca zorunlu lise eğitimine rağmen, 1970'li yıllarda birbirinin lehçesini anlamayan Fransız bölgeleri vardı ve bugün kısmen de olsa var.

Türk Milleti'nin en büyük 'kültür hazinesi' halk müziğidir. Bölge bölge lehçe lehçe duygu düşünce derinliğimiz bu türkülerdedir. Düşünün 'kolej'den mezun olan bir genç yaşadığı toprağın en hakim 'kültür'ünden tek parça dahi bilemeden öğrenemeden mezun oluyor. Bu korkunç tuzağa milletçe düştük. Ve bu yüzden sanatçıları ve yazarları çok dertli. Mesela İngilizler Beatles, Rolling Stones, Queen, Pink Floyd gibi gruplar üzerinden bu müziği dünya gençliğinin ortak kültürü haline getirmeyi başardılar, ve biz kendi ortak kültürümüz Halk Müziği’nden tek bir parçayı gençlerimize öğretemiyoruz.

Lise eğitiminde üçbeş klasik ve üçbeş şiir dahi öğretemeden çocukları mezun ediyoruz. Yunus Emre'yi Pir Sultan'ı Emrah'ı Karacaoğlan'ı bir kaç örnek olsun öğrenemeyen bu çocuklara diploma vermek kafi mi?

İlk Kültür Bakanımız Sait Talat Halman çok emek verdi Yunus Emre'yi İngilizce’ye çevirmek için, mesela şu meşhur 'ben giderim yane yane' şiirine bakalım.

Ben giderim yane yaneBurning, burning I drift and tread

Aşk boyadı beni kaneLove spattered may body with blood.

Şiir şüphesiz çevrilemez, ama kardeşim nedir bu?

'Ben giderim yane yane' mısrasını I go flame flame, çevirenleri de gördü bu gözler.

Şiir çevirisinin saçmalığını göstermek için söylemiyorum, 'gitmek' gibi çok kullanışlı bir fiili dahi çevirmenin güçlüğünden söz ediyorum. Çünkü Yunus Emre'nin bu gidişi (bildiğimiz) gidiş değil. Ve bu 'kane kane' bizim bildiğimiz 'kan' hiç değil.

Şiir bir kültürün en yüksek tepesidir, varlığınız orada erir ve milli kimliğiniz o ruhta şekillenir.

Yunus Emre'nin nereye 'gittiğini' bilemezseniz bu toprakların insanı olamazsınız, Yunus Emre'nin neye boyandığını bilemezsiniz bu ruh ikliminin çocuğu hiç değilsiniz.

Karacaoğlanlar, Pir sultanlar, Rumeli türküleri Kazancı Bedih'ler'i vs. tanımıyorsanız coğrafya olarak bu toprakların Avustralya’ya da Kenya'yla farkı kalmaz.

Bu türkülerimizi çok çok güzel söyleyen onlarca eşsiz sanatçımız var, TRT gerekli özeni göstermiyor, oysa çok izlenen akşam saatlerinde yüzlerce neşeli türkümüz alt yazılı döne döne ve her akşam tekrar verilmeli.

(Bir anımı da konuya çok güzel örnek olarak hatırlatayım, 90'lı yılların ortasında her biri hapiste yatmış çok sert devrimci arkadaşlarla akşamları meyhaneye takılıyor toplanıyoruz, bir kaç kadeh içince, hepsinin unutulmuş en zor sanat müziği şarkılarını dahi makamlarıyla bilip söylediğini duyunca neye uğradığımı şaşırdım. Sebebi 'radyo'. Hangi görüşsen olursak olalım hatta bu şarkılara karşı olanların beyinlerini dahi radyo doldurmuş. Mesela Eşber Yağmurdereli'nin hafızasında değme sanat müziği hocalarından daha fazla şarkı var, hatta sanat müziği kaseti dahi var)

ASIL RAHATSIZ OLDUKLARI KIRAÇ'IN 'VATANSEVERLİĞİ' VE 'VATANSEVER' DUYGULARI

Sanatçı Kıraç İngilizce hassasiyetini dile getiriyor, bizim bir 'kültürümüz' var diyor, baştan sona İngilizce öğretimi işte bu 'kültürü' öldürüyor diyor ve soruyor: Bu sömürge kültürü değil mi?

Ve bu sözlerinin karşılığı olarak Kıraç'a 'hıyaaaar' diye saldırılıyor!

Ve bir sanatçıya 'hıyaaaar' diye saldırırken ne kadar rahatlar?

Twit kabadayıları akıllarınca racon kesip ayar veriyor, bu mahallede Orhan Pamuk'a ve İngilizce'ye laf etmeyeceksin, diyorlar.

Çünkü asıl rahatsız oldukları Kıraç'ın 'vatanseverliği' ve 'vatansever' duyguları.

Sol sağ liberaller FETÖ operasyonlarıyla eş zamanlı on yıllarca bu ülkede 'vatanseverliği' kriminalize (suçlu) ilan etmedi mi, vatanseverlik eşittir ırkçılık faşistliktir, diye gençlerin halkın beynini yıkamadı mı, işte, kaldıkları yerden devam ediyorlar.

Zafer Arapkirli ya da aynı lafları söyleyen Samanyolu TV'nin müdavimi Ümit Kıvanç gibiler Kıraç'a aşka gelip 'hıyaaaar' diye bağırırken üstelik çok eğleniyorlar.

Bu aşk hangi aşktır, ki, uğruna dünya güzeli ve sevilen bir sanatçıyla güya alay edip ve kellesini istiyorlar.

Bunlar tehlikeli hareketler, solsağ liberallerin kafa çıkartmaya başladıklarını gösteriyor, intikam için tutuşuyorlar, ki 'hıyaaar' diye saldıran bu adamların yaşları da altmış ve altmışın üstünde.

Sayın Zafer Arapkirli, anladığım kadarıyla pek kibarmışsınız! İngilizceniz de şahaneymiş, yemiş yutmuşsunuz valla helal olsun.

Ama ağız dolusu 'hıyaaaaaar' diye küfrederken, dedim ki, be Zafer Arapkirli, sana Türkçe küfür yakışır mı, şu hıyar'ın İngilizcesi yok mu?

Olsa da öfke ve kızgınlık anlarında söyleyemezsin, çünkü, 'hıyaaaar' diye bağırışta, hıyaaaar nidası ağzınızı tatla lezzetle doldurur, ağzınızın yağları akar. Hıyar'ın çevirisi mutlaka vardır ama 'hıyaaar' diye küfrün 'ağız doldurması' ve ağızdan kötek sopası gibi çıkması İngilizce de yoktur.

Kıraç da bunu anlatmaya çalışıyor, bak, Türkçe 'hıyaaaar' deyince kendinize geliyorsunuz, içinizi hıyaaaar kelimesiyle daha rahat boşaltıyor ve hafifliyorsunuz ve hıyaaar diye bağırınca 'milli kimliğinizi' (öz kimliğinizi) buluyorsunuz.

Kıraç ve bizler bu yüzden haklıyız, bir kızgınlık anında 'hıyaaar' kelimesiyle kendinizi çok iyi ifade ettiniz. O halde?

Müsaade edin de çocuklarımız da 'hıyaaaar' diye küfretmenin zevkini yaşasın!

Hangi dilde bir kelime (soyut) birebir tıpkısı (bir nesne) olan sopaya dönüşebilir!

ORHAN PAMUK'U ELEŞTİRMEYİ ALLAH'A KÜFÜR GİBİ KABUL EDEN…

Gelelim yere göğe koyamadığınız Orhan Pamuk'a! Bu arkadaş 'hırsız' değil mi? Beyaz Kale romanının üçbeş sayfasını çalarken yakalanmadı mı? Üstelik bir edebiyatçıya hırsızlık yakışır mı? Baklava çalan çocuklar hırsız oluyor da başkasının eserini çalan hırsız olmuyor mu?

Ödül alabilmek için ‘Türkler bir milyon Ermeni öldürdü’ diyen Orhan Pamuk hala Yapı Kredi torpiliyle o tuğla tozu kitaplarını satamıyor ve ama sayenizde kibirle saltanatıyla ortalıkta hala ismini gezdirip duruyor.

Korkmayın Avrupalılar duymaz, biz de İngilizce hırsız demiyoruz, şöyle ağız dolusu ana dilimiz Türkçe'yle ağız dolusu bağırıyoruz: Hırsııııııııız!

Sevgili okuyucu, ortalıkta hala Orhan Pamuk'u eleştirmeyi Allah'a küfür gibi kabul eden Orhan Pamuk vaizlerini görmek size neler düşündürüyor?

Şunu düşündürüyor, rezil kepaze olmuş FETÖ’cü PKK’cı sağ sol liberaller 'dinamitleri' henüz patlatmadı.

'Hıyaaaaar' seslerini çoğalta çoğalta kaybettikleri ve bertaraf oldukları siyasette can havliyle ve büyük bir hevesle bir yeni aşama bekliyorlar.

'Hıyaaaar' küfürleri artık saklanmaktan yorulduklarını gösteriyor.

Sevgili okuyucu, 'hıyaaaar' küfrüne bir kaç yorum daha yapmalıyım, mesela 'hıyaaaar' küfründe bir 'mesafe' de vardır, duyulabilecek bir mesafe, çünkü hıyar kelimesi duyulabilmesi için hıyaaaaar diye uzatılıyor. Ancak duyulabilecek bir mesafedir bu.

İşte bu bir 'yakınlık' gösterir, çünkü eskiden bu tayfa alıp başını uçmuştu, buradan istediğimiz kadar (Hrant'ın katili FETÖ TV'sine çıkmayın, arkadaşınız Hrant'ı öldürenlerden yedi yıldır maaş alıyorsunuz, utanın diye elliye yakın TV programında seslendirdik, vb.) bağırıp çağırıyor hatta küfrediyorduk ama gelin görün ki hiç mi hiç duymuyorlardı. Ne söylersek söyleyelim hiç oralı olmuyorlardı.

Allah'ın işi işte, şimdi birden bizi 'duyacak' kadar yakınımıza geldiler.! Aslında sağsol liberaller pusuya yattıkları yerden artık bizi izliyor bizi dinliyor yani bize çok yakından 'kulak dayamış' dinliyorlar ve bazen de içlerinde sinirlerine hakim olamayıp hıyaaar diye kendini ele verenler çıkıyor.

Bir fırsat bekliyorlar, ki bu kadar yakına geldiğinize göre, iyilikle güzellikle nasihat edeyim: boşuna beklemeyin.

Değil ağız dolusu, yeri göğü dolduracak Türkçemiz sıra sıra dizilmiş fişekler gibi omzumuzda, tek bir ses tek bir kıpırtı göstereceğiniz anı vatanseverler olarak 'tetikte' ve nöbette bekliyoruz!

Nihat Genç

Odatv.com