Sencer Başat yazdı

“Canlıların yavruları ilk doğdukları zaman nasıl biçimsizse, zamanın doğurduğu yenilikler de öyledir…” (Bacon, Denemeler)

Anaerkil toplumun tarihsel süreçten silinmesi ve köleci toplum düzeninin başlamasıyla ortaya çıkan kabile savaşları, dünyanın en eski mesleklerinden biri olan askerliği yaratmıştı. Askerlik mesleği ataerkil sistemin etkisiyle yüzyıllar boyunca kadınları arka planda bıraktı. Kadının askerlik mesleğinden uzak tutulmasının nedenlerinden biri de, ilkel toplumlardan bugüne kadar kadının devam eden barış yanlısı tavrı aslında. (1)

Süfrajet hareketle toplumsal bir ivme yaratan, 1960’lı yıllarda teorik ve pratik gelişimiyle büyüyen kadın hareketinin barış yanlısı tavrı önemli kazanımlar elde etti. Kadınlar savaş alanındaki (ve gerisindeki) yeniden üretim mekanizmalarında, her zaman en çok zarar gören cins oldu. Ülkeler arasındaki savaşlarda “yedek işçi ordusu” olarak cephe gerisinde çalışan kadın, savaş bittiğinde işten atılarak evine dönmeye zorlandı. Ayrıca kadınların Türkiye, İspanya, Şili, Kore, Angola, Sudan, Ukrayna ve Suriye gibi dünya tarihine geçen kurtuluş savaşlarında ve/veya iç savaşlarda gösterdikleri direniş, hem sınır hem de iç savaşlarda tecavüze uğramalarını ve şiddet görmelerini de engelleyemedi.

Erkek egemen alışkanlıkların en ağır biçimlerinin görüldüğü askerlik mesleğine kadınların yasal olarak katılmasının sağlanmasıyla ortaya çıkan tartışmalar, genel anlamda kadının kadınsı özelliklerine ters düştüğünün savunulmasıyla devam ediyor. Bazı mesleklere göre daha fazla disiplinler arası çalışma gerektirmesi, özel yaşamı ikinci plana atması ve Evrensel İnsan Hakları felsefesine içkin birçok etik kuralı dışlaması, kadın askerler açısından konuyu daha tartışmalı hale getiriyor.

Dünyada Kadın Askerler:

ABD ve İngiliz Donanmalarında gemi isimlerinden İngilizce’de “She” (dişi) isim zamiriyle bahsedilmesi, İngiliz ticaret ve yolcu gemileri isimlerinin özellikle İngilizce kadın isimlerinden seçilmesi bir denizcilik geleneğidir.

1948 yılından itibaren kadrolu çalışmaya başlayan ve 1950 yılında sayıları beş yüz subaya ve altı bin ere ulaşan ABD Donanmasının kadın askerleri sayesinde, (2) 1976 yılında Harp okullarına ilk kız öğrenci alınmıştı.  1978 yılında da ilk kadın amiral göreve başlamıştı. ABD Donanmasında görev yapan kadınların günümüzde 52 bin civarında olan sayısı, 1990 yılında 60 bine çıkmıştı ve orduya kadın orgeneral bile katıldı. (3) İngiliz Donanması’nda, günümüzde çalışan kadın sayısı üç bin kadar ve üstüne korgeneral rütbesinde kadın subay da görev almakta. Fransa’da 18 kadın general aktif görevde. 2018 yılında Slovenya Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na kadın general atandı. Yunanistan ordusunda ise hem kadın general hem de amiral var (4). Rusya ve Çin Silahlı Kuvvetlerindeki kadın askerlerin kesin sayısı bilinmemekle birlikte on binlere ulaştığı söylenebilir.

Türkiye’de Kadın Askerler:

Örgütlü ve özel eğitimli kadın askerler, Orta Asya’dan Batı’ya göç başlamadan önce Türk boylarında ok ve yay kullanıyorlardı, kılıç kuşanıp ata biniyorlardı; Çocuklarına aynı eğitimi verenler de kadınlardı.

Bugünkü Fatsa, Terme ve Ordu Limanı çevresinde yaşadığı kabul edilen ve mitolojide Thermodon’lu sayılan Amazonlar, savaş tanrısı “Ares” ile tanrıça “Afrodit”in çocukları sayılmaktadırlar. Bu savaşçı kadın topluluğu tarihteki ilk süvarilerdi. Ok, yay, çifte balta, mızrak ve ayça şekilli kalkan taşıdıkları, at üstünde ayakta savaştıkları söyleniyordu. Erkekleri yok etmeye karar veren kavmin İskitler’in kadın savaşçıları olduğu iddiası da var. Amazonlar üzerine yapılan değerlendirmelerde anaerkil ve ilkel topluluklarda dini törenlerin yöneticisi olduğu bilinen kadınların,  silahlı Hitit kadın papazları oldukları söylenir. (5)

Bilirsiniz, denizciliğin vatanı Anadolu derler. Anadolu’da da tarih boyunca birçok denizci kadın asker örneği var. Bugünkü Bodrum’da M.Ö. 500 civarında 20 yaşlarındaki Karia Kraliçesi 1. Artemisia, Halikarnas’ta kendi oluşturduğu filonun başında, dünyanın ilk kadın amirali olarak, Salamis (Bugünkü Kıbrıs) Deniz Savaşı’na katılmış ve Rodos Adası’na çıkarak adayı ilk zapteden kişi olmuştu. Ayrıca 1550 yılında Tunus’un merkezinde bulunan Mehdiye Kalesi kuşatmasına da birçok kadın savaşçının katıldığı söylenir. (6)

Kurtuluş Savaşı’nda da Gördesli Makbule Hanım, Tayyar Rahmiye Hanım, Hatice Hanım, Fatma Seher Hanım ve Nezahat Hanım gibi birçok kadın kahramanımız var. Zamanla unutulan bu kahramanlardan Nezahat Hanım’a dönemin Bursa milletvekili İstiklal Madalyası ve Bolu milletvekili de “paşa” unvanını verilmesini istese de, o zamanki Meclis Kurulu bir çeyiz vermeyi uygun görmüş. İstiklal Madalyası alanların da tamamı erkek! (7)

Türkiye’nin ilk kadın pilotu Sabiha Gökçen 1936 yılında Eskişehir Hava Okulu’ndan mezun olmuştu. Harp Okullarında 1955 yılında ilk kadın öğrenci alındığında, dünya üzerinde sadece 7 ülkede (ABD, İngiltere, İsveç, Norveç, Finlandiya, Pakistan ve Fransa) kadın asker bulunmaktaydı. Muharip subay ilk kadın pilot ise 1959 yılında Harp Okulu’ndan mezun oldu. 1961 Yılında Harp okullarında kadın öğrenci alımı durdurulduktan sonra ilk olarak 1987 yılında üniversitelerden öğretmen olarak kadın subay alındı ve 1992 yılında Harp okullarına tekrar kadın öğrenci alımına başlandı. (8) Günümüzde Silahlı Kuvvetlerde general ve amiral rütbesinde kadın asker bulunmamakla birlikte, her rütbede üç bine yakın kadın görev yapmakta.

Askerlik kurumu kadınların katılımıyla kendi içinde değişirken, toplumun da bu değişime katılımı zorunludur. Harp okullarına kadın öğrencilerin girdiği 1990’lı yılların başında bir dergi asker kadınlarla ilgili yaptığı bir haberde; bir albay kadından “sapına kadar asker” diye söz ederken, bir harp okulu öğrencisi kadın için “asker doğduğu” yorumunu yapmaktan çekinmemiştir. (9) Günümüzde birçok yönüyle aynı bakış açısının devam ettiği görülmekte.

Astsubay Arzu Oğuz

Askerlik kadınlar tarafından meslek olarak da seçilse, yaşam biçimi olarak da kabul edilse, erkek egemen bir yapı içinde kadın olarak bulunmak sistemin zorunlu olarak değişmesini sağladığı gibi bir gerçek var. Hemen her eril yapının yeniden üretildiği kurumların başında gelen askerlik, bu eril ve argo dilini kadınlar sayesinde törpüleyebiliyor, alışkanlıklarını değiştirebiliyor ve barış rolü ağır basmak üzere sistemini sorgulamak zorunda kalabiliyor.

Maalesef sınırlar olduğu sürece savaşlar, savaşlar olduğu sürece askerler mesleğini yapmaya devam edecek. Sermayeye dayalı bu süreçte kadın askerlerin varlığı tarihsel ve toplumsal anlamda bir zorunluluk aslında. Anadolu’nun ilk amirali Artemisia’dan, makyaj yaptığı için sorgulanarak “disiplinsizlik ve ahlaki durum” gerekçesiyle FETÖ kumpasıyla ordudan atılan ve 2012 yılında intihar eden Nazlıgül Üsteğmen’e kadar, kadın askerler dâhil bütün kadınlar, evrensel sömürü düzenindeki savaşların ve erkek egemen sistemin çarpıklıklarının sonuçlarına katlanmaya devam ediyor hâlâ.

(1) Evelyn REED, Kadının Evrimi, Cilt 1, Çev: Şemsa YEĞİN, Payel Yayınevi, 1. Basım, Kasım 1982, İstanbul, s. 346..358.

(2) Osman ÖNDEŞ, Donanma Dergisi, “Bahriyeli Kadınlar”, Ekim 1956, Sayı 415, İstanbul Deniz Basımevi Müdürlüğü, s.73.

(3) “80’s Issues”, All Hands, Sayı 879, June 1990, s.8,9.

(4) http://www.diken.com.tr/fatmacavusgoreve/   

(5)Halikarnas Balıkçısı, Mavi Akdeniz, Bilgi Yayınevi, Derleyen: Şadan Gökovalı, 1. Baskı, Ocak 1980, Ankara, s.50,51.

(6) Halikarnas Balıkçısı, Mavi Sürgün, Bilgi Yayınevi, Roman, 4. Baskı, Ekim 1981, Ankara, s.218,219.

(7) Bernard CAPORAL, Kemalizm ve Kemalizm Sonrasında Türk Kadını, Türkiye İş Bankası Yayınları, Çev. Ercan EYÜBOĞLU, 1. Baskı, 1982, Ankara, s.175, 176, 177.

(8) Sencer BAŞAT, “Kadın Hakları ve Kadın Subaylar”, Cumhuriyet Gazetesi, 3 Ocak 2013.

(9) “Emret Komu’h’anım”, Cosmopolitan Dergisi, Ocak 1993, İstanbul, s. 110, 111, 112.