'Bana insanlar üstünde bir doğuş atfetmeye kalkışmayınız. Doğuşumdaki tek fevkaladelik, Türk olarak dünyaya gelmemdir' – MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

Erke Han’ı bilir misiniz? Kanerka diye de anılırmış. M.S. 78 yılından başlayarak 23 yıl boyunca yönettiği Hindistan’daki Kuşan Hanlığında “Türk” sözü kutsalmış, huzuruna çıkan elçiler “Türk” sözünü titreyerek söylerlermiş. Askeri ve diplomasi alanında ki başarılarından daha da önemlisi bir aydın vefilozofmuş. Kelamı en kuvvetli silah olarak gören Erke Han’ın yaydığı inancın mesajı ise çok sadeymiş.“İyilik yap dünya senin için daha iyi olsun”ve “kurtuluşu kendieylemlerinizde arayın”telkininde bulunurmuş. Komşu kavimler bu diyarı cennet olarak görüp buradaki kültürü ve aydınlanmayı öğrenip kendi halklarına taşırlarmış. 

Batu Han tarafından kurulan ve Rusya topraklarında 12411502 yılları arasında hüküm süren Altınordu Devleti’ne ne demeli? Ruslara devlet yapısının ne olduğunu öğreten bu Türk Devleti Rusların dağınıklığından faydalanıp Avusturya’ya kadar hakim olmuş. Devlet tarafından tahsis edilen kuvvetli disiplin sayesinde emniyet ve asayiş sağlanmış. Posta ağı ve yol sistemi geliştirilmiş ve Rus topraklarında ilk defa ortak para birimine geçilmiş ve gümrük uygulaması başlamış. Ruslara devlet olmayı işte bu gelişmelerden öğrenmiş.

Yeri gelmişken şunu da paylaşalım: Avrupa içlerine doğru başlayan Türk yayılması zamanında işgal edilen bölge halkları o kadar serbest, mutlu ve rahatlarmış ki, bundan rahatsız olan kilise barbar Türkler kara propagandasına daha o zamanlar başlamış.

İyice geriye gidelim. Batı uygarlığının kurucusu sayılan Etrüskleri bilir misiniz? M.Ö. 6. yüzyıla dek İtalya’da varlığını sürdürmüş bu halk aynı bölgedeki diğer kavimlerden çok daha yüksek bir uygarlık düzeyine sahipmiş. Roma imparatorluğu, hukuk, mitoloji siyasi ve idari şekilleri de dahil olmak üzere birçok unsuru bu halktan almış. Alfabeleri Türk’tür ve Etrüsk’e çok benzeyen “Etrak” kelimesi “Türk” demektir. Genetik bilimciler tarafından yapılan bir araştırma kapsamında Etrüsklere ait iskeletlerden alınan DNA örnekleri en fazla bugünkü Anadolu halkı ile yakınlık gösterir. Genetik biliminin kanıtlarına yazının sonunda daha kapsamlı yer vereceğiz. Devam edelim.

BİR TÜRLÜ YIKILMIYOR AKSİNE GÜÇLENİYOR

Sümer, Hitit, Japon, Hint, Maya, Aztek, İnka, Navaho toplumlarında, (saymakla bitmez) kadim Türk kültürünün, lisanının ve inancının bariz izleri bulunmaktadır. Çin topraklarında Uygur Türkleri tarafından Mısır’dan daha önce yapılmış piramitler (kurganlar)var.

İskitler, Sarmatlar, Kırgızlar, Türkmenler, Kazaklar, Tacikler, Uygurlar, Yakutlar, Göktürkler, Oğuzlar, Azeriler, Kıpçaklar, Selçuklular ve daha niceleri (yazarken yoruldum). Başka hangi kavim de bu kadar boy veya devlet var? Türkler daha sonralarıherhangi bir şekildebirleşmesinler diye bölünüp, parçalandı ve Stalin zamanında SSCB sınırları içinde yapılan Türk soykırımında milyonlarca insan hayatını kaybetti ve yerinden oldu. 

Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyetini bilirsiniz ama değil mi? Hani şu Osmanlı’nın enkazından Türk milleti tarafından kurulan cumhuriyeti. Emperyalizmin boyunduruğu altında ezilen diğer milletlere umut ve ışık olan, Avrupa’nın 400 yılda başardığı devrimleri 15 yıla sığdıran bu Cumhuriyet öyle sağlam temeller üzerine kurulmuş ki, içerden ve dışarıdan yapılan tüm müdahalelere rağmen bir türlü yıkılmıyor aksine güçleniyor. 

Peki gelin birdüşünelim “Türkler İslam’ı kabul etmeseydi ne olurdu?” diye. İslam bu kadar yayılabilir miydi? Şimdi gördüğü kadar geniş bir coğrafyada kabul görür müydü? Yoksa Arabistan’a mahsus yerel bir din olarak mı kalırdı? Tasavvuf gelişir miydi? Minyatür, Ebru veya Hat sanatları Türkler olmasa meydana çıkar mıydı? “Kavmi Necip” gerçekten hangi kavim acaba?

Okuduklarınız eğer masal gibi geldiyse gelin tekrar genetik bilimine başvuralım.

İnsanlığın dünya üzerindeki yayılımını ve göç hareketlerini incelemek için, Dr. SpencerWells tarafından 2005 yılında “NationalGeographicGenografi Projesi” diye bir çalışma yapılır. Bu çalışma kapsamında dünyanın dört bir köşesinde yaşayan on binlerce insandan kan örneği alınır ve incelenir. 

HEM FETHEDEN HEM DE FETHEDİLENİM

Orta Asya’dan alınan 2 bin kan örneğinin içinde; Kazakistan’ın Doğu Kırgızistan sınırına yakın bölgesinde yaşayan Kazak Türkü ZakircanNiyazov’aait örnekte, babaya dayalı ykromozomuna göre 2 bin kuşak yani 40.000 yıl geriye kadar saf kalmış Orta Asya damgasını taşıyan M173 DNA örneğine rastlanır. 40.000 yıl önceki dedesi ile aynı yerde yaşadığı ve atalarının Orta Asya’nın ilk insanları olduğu ortaya çıkar. Bu ilk insanların, bilinen en eski genetik kökene sahip ve 2 bin kuşaktır yaşamakta olduğu saptanır. Eğer insanlığın doğum yeri Afrika ise gelişip büyüdüğü ve dünyaya yayıldığı yerin Orta Asya olduğu anlaşılır.

Bu İlk Orta Asyalılar ise Türkler. National Geographic kanalında yayınlanan “Journey of Men” belgeselinde, Wells, Niyazov’u ziyaret ettiğinde ve ona atalarının Orta Asya’nın ilk insanları olduğunu söylediğinde, Niyazov : “HaaTurki” diye cevap verir.

Bu M173 DNA örneği adeta Türklük karşıtlarını çıldırtan bir süs olarak tüm kuzey yarım kürede 1 milyardan fazla insanın DNA’sında bulunmakta. Anlayacağınız tüm Avrupa, Rusya,Kuzey ve Güney Amerika yerlileri ve Hindistan halkları aynı aileden. Irkçı veya faşist demeden tekrar düşünün, bu veriler dünyanın her tarafını kapsayan en geniş çaplı genetik bilimsel çalışmanın sonuçlarından alınma.

Bırakın aşağılamayı dünyanın hiçbir halkı Türk’ten üstün olduğunu iddia edecek kültür birikimini sunamaz. Türklük anıtsal bir gerçektir, kadim insandır, medeniyete ilk adımdır.

Türküm, doğruyum,çalışkanım az bile,

Türküm, kaynağım, ışığım, hem fetheden hem de fethedilenim diye başlamak daha yerinde olabilir…