1. ABD, Türkiye'yi Fırat'ın doğusuna operasyon yapmaktan caydırmak istiyor. ABD'nin kesinlikle istediği şey: Türk Ordusu kendi başına bağımsız bir askeri harekat yapmasın! Hatta Türk Ordusu kesinlikle Fırat'ın doğusuna girmesin!

Peki ilan edilen anlaşmadan çıkan sonuç ne? Açıklanan uzlaşma metninden anlaşmanın nasıl uygulanacağı belli değil. O nedenle şu aşamada tek başına bu metne anlamlar yükleyerek çıkarımlar yapmak mümkün değil. Hele Çekiç Güç vb. çok aşırı yorumlar.

Türkiye ile ABD arasındaki karşı karşıya geliş, konjonktürel değil, yapısaldır. Mevcut yönetimlerden de bağımsız olarak devletler arasıdır. Türkiye'nin ulusal çıkarlarıyla ABD'nin çıkarlarını uzlaştırmak mümkün değildir. Bu yüzden ABD'nin Türkiye'ye yeni bir Çekiç Güç yerleştirmeye gücü, buna Tayyip Erdoğan 'evet' dese bile yoktur. Kaldı ki, Tayyip Erdoğan buna 'evet' diyemez, demez.

2. Tayyip Erdoğan yönetiminin ABD yönetiminde kimi çatlaklar üzerine bir politika kurmaya çalıştığı görülüyor. Trump ile neocon ekip arasında kimi çelişkilerden yararlanmaya çalışıyorlar. Taktik düzeyde sonuç verebilecek olan bu politikanın stratejik düzlemde herhangi bir etkisi yoktur. Bu politikanın sonucunda ABD'nin Münbiç ve Fırat'ın doğusu konusundaki oyalamalarının ABD lehine sonuç verdiği ortada.

Reklamdan sonra devam ediyor 

 
3. Esas sorun şu: Erdoğan yönetiminin yumuşak karnı ekonomi, ABD'nin ekonomik operasyonlarına karşı halka dayanan bir politika uygulama yetenekleri yok. Bu nedenle yaptırım tehditlerine karşı, ABD ile uzlaşma arayan bir çizgi izliyorlar. Bu çizginin sonucunda Türkiye'ye zaman ve mevzi kaybediyor.

4. Suriye ile anlaşmayı geciktirmek, Türkiye'yi ABD'nin dayatmalarına açık hale getiriyor. İdlib konusunda ayak sürüme politikası, Rusya ile hassas dengede de sorunlara yol açıyor. Ancak şunu da belirtelim: Türkiye ile Rusya arasında ortaklığın bozulması ihtimali yoktur. Bu ortaklık, her iki taraf için de zorunludur. Bu durum İran'ın da içinde olduğu Astana ortaklığı için de geçerlidir.

Fakat buna rağmen, ABD yönetimi ile uzlaşmaya açık kapı bırakma politikası, Türkiye'nin gerçek müttefikleriyle arasında soğukluğa neden oluyor. İdlib'de Suriye'nin otoritesini kurmasını sağlamaya destek verecek politika, Türkiye'nin Fırat'ın doğusunda elini güçlendirecekti. Eylül 2018'de Putin Erdoğan arasındaki Soçi'deki İdlib mutabakatı uygulansaydı, İdlib'den terör grupları temizlenmiş olacak, orada Suriye devletinin bayrağı dalgalanacak ve şimdi Fırat'ın doğusundan ABD'yi çıkarmak, PKK'yı temizlemek sadece Türkiye'nin değil Astana ortaklarının ortak gündemi haline gelecekti. Bu şans halen vardır. Türkiye, Rusya ile İdlib mutabakatını zaman geçirmeden hayata geçirebilir. Böylece, Türkiye ABD'nin karşısına Astana ortaklarıyla birlikte oturabilir. Suriye'de bulunmasının hiçbir meşruiyeti olmayan işgalci konumundaki ABD'nin, Türkiye, Rusya, İran ve Suriye'nin karşısında yapacağı birşey kalmaz.

5. Erdoğan yönetiminin izlediği, "Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı bölgelerinden sonra bir de kontrolümüz altında Frat'ın doğusu olsun, Astana sürecinde elimiz güçlü olsun" diye özetlenebilecek politika, Suriye'nin egemenliğine saygı ile toprak bütünlüğü ve siyasi birliğini kurmasını esas alan Astana ortaklığının hedefleri ile çelişmektedir. Bu politika, Türkiye'nin ulusal çıkarlarına da aykırıdır. Çünkü, Suriye'nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğini kurması, Suriye'den sonra en fazla Türkiye'nin yaşamsal çıkarlarına uygundur. ABD destekli ikinci İsrail/terör koridorunu yıkacak, Türkiye'nin güney sınırlarını güvence altına alacak politika, Suriye devletinin ülkenin bütün bölgelerinde otoritesini kurmasından geçer. Suriye'de bunu yapacak yegane güç, Esad yönetimidir. O nedenle Esad yönetimiyle zaman geçirmeksizin ilişkilerin normalleştirilmesi zorunludur.

Aydınlık