Birçok uzman kanalın Montrö’yü tartışmaya açacağını söylerken hükümet kanadından Kanal’ın ve Montrö’nün birbirinden bağımsız olduğu söyleniyor. Kanalın Montrö ile olan bağlantısını ve Kanal’ın Sözleşmeyi nasıl etkileyeceğini emekli Amiral Mustafa Özbey değerlendirdi.

Montrö sözleşmesinin bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından tartışmaya açıldığını söyleyen Amiral Mustafa Özbey ‘Türkiye’nin batısı, güneyi, doğusu çok büyük çatışma ve risk yoğunlaşması içinde iken, Kanal İstanbul üzerinden Karadeniz’i de tartışmalı hale sokmak, en hafif tabirle, stratejik körlüktür’ dedi.

İstanbul Kanalı, doğaya vereceği zarar, Karadeniz ve Marmara arasındaki ekolojik farklılık, kanalın geçeceği güzergâh, güvenlik endişeleri ve daha birçok bağlamda tartışılmaya devam ediyor. İstanbul Kanalı için en büyük tartışma konusu ise projenin ilk açıklandığı günden bu yana süren Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile olan ilişkisi. Birçok uzman kanalın Montrö’yü tartışmaya açacağını söylerken hükümet kanadından Kanal’ın ve Montrö’nün birbirinden bağımsız olduğu söyleniyor. Kanalın Montrö ile olan bağlantısını ve Kanal’ın Sözleşmeyi nasıl etkileyeceğini emekli Amiral Mustafa Özbey değerlendirdi.

Amiral Özbey, İstanbul Kanalı ve Montrö Sözleşmesi ilişkisi ile ilgili korkunç bir bilgi kirliliği oluştuğunu, daha da kötüsü bu kirliliğin özellikle kanala karşı olanlar tarafından yaratılmış olduğunu söyledi. Özbey, “Dikkat edin, kanalı destekleyenler Montrö tartışmasından olabildiğince kaçarken, bizler ‘haklı olarak’ konunun özü olan Montrö Sözleşmesini dile getiriyoruz ama doğru olmayan ve anlaşılması da kolay olmayan bir biçimde tartışıyoruz” dedi.

KanalMontrö Sözleşmesi ilişkisini basit, anlaşılabilir ve anlatılabilir bir şekle sokmanın önemli olduğunu söyleyen Özbey, ilişkiyi maddeler halinde değerlendirdi:

TÜM EGEMENLİK HAKLARIMIZI İADE EDEN SÖZLEŞME

1. Türk Boğazları Montrö Sözleşmesi, 20’nci yüzyılın en önemli uluslararası sözleşmelerinden biridir.

2. Sözleşme, Lozan Anlaşması’nda Türk Boğazlar Bölgesi için ertelenen egemenlik haklarımızın kazanımını ve gemi geçişlerini düzenlemek için kurulmuş Boğazlar Komisyonu’nun tüm yetkilerinin Türkiye’ye bırakılmasını sağlamıştır.

3. Sözleşmede yer alan hükümler, Türkiye için komisyonun yetkilerinin çok ötesinde egemenlik hakları içermektedir. Bu bağlamda sözleşme Türkiye’ye, tüm egemenlik haklarını verdiği gibi; dünyanın en kritik geçitlerinden birinin yönetimini de emanet etmiştir.

YETKİN UYGULAMA DOKUNULMAZLIK GETİRDİ

4. Türkiye dünya savaşı, soğuk savaş dönemleri dahil, sözleşmenin kendine verdiği yetki ve sorumluluğu o kadar yetkin ve başarı ile yerine getirmiştir ki, sözleşme için adeta ‘Teamüli Dokunulmazlık’ oluşmuştur.

5. Bu adil ve başarılı uygulama sonunda imzacı taraflar, sözleşmenin yürürlük süresi (20 yıl) dolmasına rağmen, yürürlükten kalkması/değiştirilmesi yönünde bir talepte bulunmamışlardır.

6. Ticaret gemilerinin geçişini düzenlemede 1994 yılında yürürlüğe giren tüzük ile Türkiye, ‘geçiş serbestliği’ ilkesine açıklık getirmiştir. Bu düzenleme ile Türkiye, Türk Boğazları’ndan geçişin güvenli olma mecburiyetini IMO’ya kabul ettirmiştir. Zaman içinde devreye soktuğu diğer iyileştirici uygulamalarla, geçişlerin hem seyir, hem de Türk Boğazları genel güvenliğini artırma yetkisini kullanmıştır.

SÖZLEŞMEDE KALINARAK YAPILABİLECEKLER

7. Bu uygulamanın doğal sonucu şudur; Türkiye büyük maliyet ve çevre felaketine neden olacak bir kanal açmasına gerek kalmadan boğazlardan geçişi daha güvenli yapma hak ve yetkisini kullanmalıdır.

8. Kanalın, oradan geçişi bırakınız güvenli yapmak, çok daha riskli hale getireceği uzmanlar tarafından ifade edilmektedir.

9. Kanalın gerekçesi olarak öne sürülen ‘geçişlerin bedelsiz olduğu’ da yanıltıcı bir savdır. Boğazlardan geçişten sözleşme hükümleri doğrultusunda ücret alınmaktadır. Bunun büyük oranda artırılması da yine Montrö Sözleşmesi içinde kalınarak mümkündür. Sözleşme para birimi olarak Altın Frank’i kabul etmiştir. Türkiye 1981 yılında bu birim yerine ABD Dolarını ücret ölçeği olarak benimsediğinden gelir kaybı yaşamıştır. Türkiye bu uygulamasını güncelleyerek gelirini çok önemli oranda artırabilir.

SANAL GEREKÇELER

10. Kanaldan geçişlerden alınacak ücret, bir hayal ürünüdür ve kanal yapımı için sanal gerekçe oluşturmak için yazılmıştır. Montrö Sözleşmesi ‘yürürlükten kalksa bile’ ticaret gemilerinin başka bir güzergâha yönlendirilmesi asla söz konusu olamayacaktır.

11. Yukarıda, geçiş güzergahının güvenliğinin ve alınacak ücretin kanal açılarak artmayacağı açıklanmıştır.

ABD VE SAVAŞ GEMİLERİ

12. Savaş gemilerinin durumuna gelince; şimdiye kadar bazı delme girişimleri olsa da ülkelerin çok büyük oranda sözleşme hükümlerine uyduğu görülmüştür. Ancak ABD’nin Karadeniz kısıtlamalarından mutlu olmadığı ve bunu değiştirmek için çabaladığı bilinmektedir.

Bu bağlamda, kanal açılırsa savaş gemilerinin kanaldan geçip geçmemesi, Çanakkale Kanalı gibi teknik tartışmalar, işin özünü sulandırmaktadır.

13. Erdoğan; 2016 yılında düşen Rus uçağından sonra, NATO’yu Karadeniz’e davet eden sözleri ile ilk büyük hatayı yapmıştır. NATO tatbikatları artmıştır.

MAALESEF ARTIK TARTIŞMAYA AÇILMIŞ DURUMDA

14. Türkiye kanalın açılmasından vazgeçse bile, sözleşme maalesef Erdoğan tarafından tartışmaya açılmış bulunmaktadır. ABD sözleşmeye taraf olmamakla beraber, Romanya ve/veya Bulgaristan ile, sözleşmenin savaş gemileri geçişi ve Karadeniz’deki varlığı ile ilgili maddeleri için değişiklik teklifi hazırlamakta olduklarını öngörmeliyiz.

15. Türkiye’nin batısı, güneyi, doğusu çok büyük çatışma ve risk yoğunlaşması içinde iken, Kanal İstanbul üzerinden Karadeniz’i de tartışmalı hale sokmak, en hafif tabirle, stratejik körlüktür.

16. Rusya bu tartışmaları “şimdilik” diplomatik nezaket içinde oldukça sessiz izlemektedir. Ancak, Montrö Sözleşmesini ‘kutsal’ saydığını da açıklamıştır. Böylece son noktaya kadar tartışmaya aktif olarak girmeyecek ve ABD ile Türkiye arasında yeni bir fay hattı oluşmasını izleyecektir. Şayet ABD ile Türkiye arasında Montrö’yü beraber kadük hale getirme gibi somut bir işbirliği görürse, elindeki tüm kartları (doğalgaz vanası dahil), devreye sokabileceği de akılda tutulmalıdır.

Türkiye hiçbir kazanımı olmayan yapay Kanal İstanbul rezaletini derhal sonlandırmalı ve Türkiye doğal gündemine dönmelidir.


Aydınlık