Amiral Yaycı, şunları söyledi:
“Esas sorun İslam Dünyası ve Filistinlilerin birlik ve bütünlük içerisinde olmaması, bugüne kadar birlik halinde tepki vermemesidir. Bu konuda örnek bir anektod vardır. 19691974 yılları arasında İsrail Başbakanlığı yapmış olan Golda Meir’in 1969’da İsrail askerlerinin Mescidi Aksa’da büyük bir yangına sebep olduklarında söylediği şu söz, bu iddiaları destekler mahiyettedir: ‘O gece sabaha kadar korkudan uyuyamadım. Zannediyordum ki Müslümanlar dört bir taraftan İsrail’e girecekler. Lakin sabah oldu ve korkulan olmadı. İşte o zaman idrak ettim ki biz dilediğimizi yapabiliriz, zira bu ümmet uyuyan bir ümmettir.’
Bugün gelinen noktada durum bambaşka bir boyuta evrilmiş; Suudi Arabistan, BAE, Fas, Bahreyn, Mısır vb. Arap devletleri İsrail ile stratejik seviyeye varan işbirliği anlaşmaları imzalamışlardır. Dünkü olaylara da maalesef ilk ve en net tepkiyi Türkiye vermiştir. İsrail de bu ortamda adım adım tarihi planlarını gerçekleştirmeye devam etmektedir. İsrail kurulmuş, başkenti Kudüs yapmıştır. Sırada Mescidi Aksa’yı Süleyman Mabedi’ne dönüştürmek vardır. Ortada bir de politik gerçek vardır. O da çatışmalardan ve gerginlikten her iki taraftaki politik güçlerin zaman zaman nemalandığıdır. Zarar gören maalesef Filistin halkıdır.
ATILMASI GEREKEN ADIMLAR
“İsrailFilistin meselesinin çözümü için denenmesinde fayda gördüğüm bazı girişimler var. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
1) BM nezdinde girişimlerde bulunularak bölgeye BM Barış Gücü’nün gelmesi istenebilir. Kıbrıs’a BM Gücü gönderen BM’nin, İsrail ve Filistin arasına göndermemesini anlamak mümkün değildir. Üstelik Filistin, BM’de gözlemci üye iken... Ama ortada ABD’nin tartışmasız İsrail’den yana tutumu ve veto hakkı vardır. Rusya’nın da İsrail ile sıkı ilişkileri olduğunu da hatırlamakta fayda vardır. Ayrıca Çin’in İsrail limanlarına yatırım yaptığını da unutmamak gerekir.
2) Müslüman ülkeler toplanıp ortak bir kınama metni yayınlayarak gerekirse bölgeye Müslümanların hakkını korumak için asker gönderebileceklerini söyleyebilirler.
3) Müslüman ülkeler İsrail ile diplomatik ilişkilerinin seviyesini düşürebilirler.
4) Sorunun çözümü için Filistin’deki siyasi ve askeri guruplar tek çatı altında toplanmalı ve bu gruplar Müslüman devletler tarafından maddi ve manevi olarak daha fazla desteklenmelidir.
5) İsrail’in yapılmasına engel olduğu Filistin genel seçimlerinin yapılmasına izin verilmesi için lobi faaliyeti yapılmalıdır.
6) Filistin Hükümeti, davasında haklı olduğunu bütün dünyaya duyurabilmek için daha çok çalışmalıdır.
7) Filistin Hükümeti Türkiye’den resmi olarak arabulucu olmasını talep edebilir. Böylece Türkiye’nin eli güçlenecektir. Esasen Filistin ve İsrail arasında güvenilir arabulucu rolünü üstlenebilecek tek devlet Türkiye’dir. Bu bakımdan tüm İslam Dünyası ve Filistin’e destek olan devletler, Türkiye’nin arabulucuğunu önermeli, istemeli ve desteklemelidir.
TÜRKİYE ÖNCELİKLE KENDİ MENFAATLERİNİ GÖZETMELİ
“İslam Dünyası’nın parçalı olduğu, İsrail ile ilişki geliştirdikleri, BM Güvenlik Konseyi üyelerinin İsrail ile sıkı ilişkide oldukları bir konjonktürde, Filistin sorununun kolay kolay çözülemeyeceği maalesef bir gerçektir. Türkiye de bu gerçeklik çerçevesinde Filistin halkının gördüğü zulmü duyurmak ve önlemek için uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli girişimlerde bulunmalı ama elbette önce kendi halkının uzun vadeli menfaatlerini gözetmelidir. Türkiye, sözde Ermeni Soykırımı meselesinde dahi gerekli desteği söz konusu devlet ve halklardan maalesef görmemiştir. Türkiye de her devlet gibi kendi menfaat ve öncelikleri çerçevesinde Filistin halkına uygun desteği vermelidir.