Dicle Eroğul yazdı...
Yazının başlığını, “Amerikan Yüzyılının
Çöküşü” adıyla dilimize çevrilmiş kitabın yazarı F. William Engdahl'ın, 16
Haziran 2020 tarihinde kendi sitesinde yayınladığı “Amerika'nın Kendi Renkli
Devrimi (America’s Own Color Revolution)”(1) başlıklı makalesinden aldım. Söz konusu
makale, Amerika'da son bir aydır yaşanan olaylarla Renkli Devrim kavramı
arasında bağlantı kuran değerlendirme ile başlıyor:
“Renkli Devrim, ABD
merkezli düşünce kuruluşu RAND Corporation, “demokrasi” STK'ları ve diğer bazı
gruplar tarafından 1980'lerden itibaren geliştirilen teknikler kullanılarak CIA
yönetiminde yapılan bir dizi etkin rejim değiştirme operasyonlarını tanımlamak
için kullanılan bir terimdir. En kaba biçimiyle Polonya'da, 1980'lerin sonlarında
komünist rejimi yıkmak için kullanılmıştı. Polonya'dan sonra kullanılan
teknikler geliştirilerek, yoğun rüşvet ile birlikte Sovyetler Birliği'nde
Gorbaçov rejimini devirmek için yararlanıldı. Bu örnekleri yakından incelemiş
olanlar için, polis
şiddetine karşı Black Lives Matter (Siyahların Yaşamı Önemlidir)
veya Antifa gibi amorf örgütler tarafından yönetilen protestoların büyük bir
haksızlığa karşı öfkeden kaynaklanan spontane olaylar olmadığı açıktır.
Yüzlerce, binlerce Amerikan genci, sadece ABD Başkanını değil, ABD Anayasal
düzenini devirmek için koçbaşı olarak kullanılıyor.”
Engdahl, “Siyahi George Floyd'un Minneapolis polisi
tarafından boynuna bastırılarak öldürülüşünü gösteren videonun derhal
kullanılmaya başlanmasına geniş perspektiften bakarsak, bazı örgütlerin ve
grupların bu korkunç olayı kendi ajandaları için kullanmak üzere iyi
hazırlanmış olduklarını görebiliriz” yorumuyla; George Floyd protestolarının,
siyahi vatandaşlara karşı polis şiddetini lanetlemekten öte bir anlam taşıdığına
işaret ederek şöyle devam ediyor:
“25 Mayıs'dan beri protestolar genelde barışçıl bir
biçimde başladı, ancak kısa zamanda iyi eğitilmiş şiddet kullanan katılımcılar
tarafından kontrol altına alındı. Şiddet içeren protestolar ile ilgili devamlı
olarak iki örgüt ortaya çıktı – Black Lives Matter (Siyahların Yaşamı
Önemlidir) ve Antifa (ABD). Videolar oldukça donanımlı, siyah tek tip giyimli
ve maskeli (kesinlikle
koronavirüs nedeniyle takılan maskeler değil) protestocuların polis arabalarını
tahrip ettiklerini, polis merkezlerini yaktıklarını, dükkanların vitrinlerini
demir borularla ve beyzbol sopalarıyla parçaladıklarını gösteriyor. Protestocu
çetelerin “vurkaç” eylemlerinin koordinasyonunda Twitter ve diğer sosyal medya
platformlarını kullandıkları açık. Minneapolis'teki tetikleyici olaydan sonra
gelişen durum, 1968 yılında esas olarak siyahi gettodan kaynaklanan isyan
dalgası ile karşılaştırıldı. Ben 1968 yılındaki bu olayları bizzat yaşadım ve
bugün yaşananların çok farklı olduğunu söyleyebilirim. Son olaylar, 1968
olaylarından ziyade 2000 yılında Yugoslavya'da Miloseviç'in devrildiği renkli
devrime benziyor.”
Engdahl'ın makalesi, dünya çapındaki hükûmet karşıtı
hareketleri etkileyen "pasif direniş" konulu yazılarıyla bilinen
Amerikalı akademisyen Gene Sharp'ın
rejim çökertme şablonu (Gene Sharp:
Template for Regime Overthrow) ara başlıklı bölümünde Yugoslavya'da 2000
yılında yaşananlarla devam ediyor:
“2000 yılında ABD Dışişleri Bakanlığı, National Endowment
for Democracy (NED) adlı kuruluş ve seçme CIA ajanlarının yardımıyla, Otpor
(Direnç) adındaki öğrenci grubunun liderliğindeki bir grup Belgrat üniversite öğrencisini gizlice
eğitmeye başladı. NED ve çeşitli yan kuruluşları, 1980'lerde CIA başkanı Bill
Casey tarafından dünya çapında belirli rejimleri çökertmekte üstü kapalı bir
biçimde kullanılmak üzere bir CIA aracı olarak insan hakları savunucusu STK
görünümünde kurulmuştu. Aslında paralarını Kongre'den ve USAID'den almaktalar.”
ABD hükümetinin, Yugoslavya operasyonu için 41 milyon dolar
harcadığını belirten Engdahl, Renkli Devrimin Otpor modelinin geliştirilerek
2004 yılında Ukrayna'da Turuncu Devrim, 2003 yılında Gürcistan'da Gül Devrimi
olarak sahnelendiğini kaydediyor. Daha sonra Dışişleri Bakanı Hillary
Clinton'ın aynı şablonu, Arap Baharında kullandığı ve her durumda NED ve Soros
Vakfı dahil diğer STK'ların da işin içinde olduğu ifade ediliyor. Miloseviç'i
bozguna uğrattıktan sonra Popovic'in, CANVAS adında küresel renkli devrim
merkezi kurarak devrim için danışmanlık veren kar amaçlı bir girişimde bulunduğu
ve yine Soros fonlamasının bulunduğu “Occupy Wall Street” eylemleri sırasında
bizzat New York'ta bulunarak Antifa ile birlikte çalıştığı belirtiliyor.
“25 Mayıs'dan itibaren Beyaz Saray kapılarına yapılan
saldırılar dahil Amerika Birleşik Devletleri'ne yayılan protestolar,
ayaklanmalar ve şiddet içeren ya da içermeyen isyan dalgası, CIA'nin Renkli
Devrim senaryosunu anladığımız zaman bir anlam ifade etmeye başlıyor” yorumuyla
makalesine devam eden Engdahl, Demokrat Parti içinden destek olmasa söz konusu
protestoların etkin olamayacağını kaydediyor. Demokrat Parti'nin son yıllarda
sessizce radikal sol adaylar tarafından ele geçirildiği ve bu adayların
sosyalist organizasyonlar tarafından desteklendiği bilgisi veriliyor. Önemli
şehirlerdeki Demokrat partiden yerel yetkililer tarafından desteklenmese, Black
Lives Matter ve Antifa gibi örgütlerin sokak protestolarının önemli bir etkisi
olamayacağı vurgulanıyor. Bu iki örgüte akan paraların kimler tarafından
sağlandığı tek tek açıklanıyor. Ford, Kellogg, Hewlett ve Rockefeller
Vakfı ve tabii Soros vakıflarının
da aralarında bulunduğu kapitalizmin en büyük gruplarının milyon dolarlar
olarak ifade edilen meblağlardaki bağışları ile fonlanan “sosyalist” örgütler,
“kapitalizme karşı devrim” çağrısı yapıyorlar. Bu fonlama ağı içerisinde
Demokrat Parti adayı Joe Biden'ın kampanyasına milyonlarca dolar aktığı bilgisi
veriliyor.
Engdahl'ın makalesinden sonra, Amerika’nın ünlü strateji
üretim merkezlerinden CSIS’nin 17 Haziran 2020 tarihinde yayınladığı “The Escalating
Terrorism Problem in the United States”(2) (Amerika Birleşik
Devletleri'nde Artan Terörizm Sorunu) başlıklı raporda, Kasım 2020 başkanlık
seçimi nedeniyle ve Covid19 krizinin sonucu olarak gelecek yıl ABD'de terör
tehdidinin artacağı öngörüsünde bulunulmuş. Amerika'da son 26 yıldır yaşanan
terör olaylarının ve çeşitli terör gruplarının incelendiği raporda, seçimin ve
korona salgınının giderek artan öfkeye ve kutuplaşmaya yol açacağı ve aşırı
uçlar tarafından istismar edilerek şiddete yönlendirileceği uyarısı
yapılmış. Kasım ayında yapılacak
seçimler öncesinde ve sonrasında, Trump karşıtlarının ve taraftarlarının terör
eylemleri gerçekleştireceği ifade edilmiş.
Engdahl'ın makalesi ve CSIS raporuyla belgelendiği üzere
ABD, her ne kadar dünya çapında müdahalelerine devam etmekte olsa da zor
durumda. Volkan Özdemir'in “ABD 2020 yılında çökecek! Norveçli Profesörün
2009'da Yazdıkları”(3) başlıklı videosunda bahsettiği Johan
Galtung'un öngörüsünü güçlendiren bulgular her geçen gün daha fazla karşımıza
çıkmakta. Özdemir'in videosunda belirttiği gibi Galtung, 11 Eylül 2001
saldırısı, Berlin duvarının yıkılışı ve Sovyetler Birliği'nin çöküşü dahil bir
çok önemli olayı daha öncesinde tarih vererek tahmin etmekle tanınan bir isim.
Şu an için Galtung'un en önemli tahmini, Amerikan İmparatorluğu ya da
hegemonyasının veya tek kutuplu dünya düzeninin 2020'de çökeceği öngörüsü.
Galtung, 2009 yılında yayınlanan “The Fall of the US Empire” (Amerikan
İmparatorluğu'nun Çöküşü) adlı kitabında bu öngörüsünü temellendirdiği uzlaşmaz
çelişkileri ayrıntısı ile ortaya koymuş. Bugün yaşanan gelişmeler, bu kitapta
sıralanan çelişkilerin giderek sonuçlarını vermeye başladığını göstermektedir.
Yıkılmakta olan Amerikan İmparatorluğu veya tek kutuplu
dünya düzeninin ortaya çıkardığı jeopolitik düzlemde küresel güç mücadelesi ABD
ile Çin arasında gelişmektedir. Amerika'nın kendi içinde ise küreselcilerle
korumacılar arasında güç mücadelesi sürmektedir.
Emekli Tuğgeneral Nejat Eslen'in “Yeni raporda neler
yazıyor… ABD'nin Çin'e karşı planı ne”(4) başlıklı makalesinde
dikkat çektiği gibi, “Coğrafi konumu nedeni ile Türkiye’nin bu mücadelenin
dışında kalması mümkün değildir. Türkiye, bu mücadeleden ve mücadele sona
erdiğinde ortaya çıkan düzenden mutlaka etkilenecektir.”
Bu bağlamda Nejat Eslen'in uyarıları son derece
yaşamsaldır:
“Türkiye’deki siyasetçilerin, günü birlik çıkar
hamlelerinden sıyrılıp, Türkiye’nin geleceğini etkileyecek bu ciddi süreci
takip etmeleri, uzun vadeli düşünmeleri, gelişmeleri karşılayacak alternatif
stratejiler için gecikmeden hazırlık yapmaları gerekmektedir.
Bu hazırlıklar için Jeopolitik Araştırmalar
Merkezinin tesisi, ciddi bir ihtiyaçtır.”
İLK KURŞUN
(1) http://www.williamengdahl.com/englishNEO16Jun2020.php
(3) https://www.youtube.com/watch?v=LR1BTZZUf1g&feature=youtu.be
(4)
https://odatv4.com/abdnincinekarsiplanine22062006.html