Küresel sermayenin, ulus devletler üzerindeki zorbalığının medya ve sivil toplum alanında yumuşak yüzünü temsil eden Freedom House, ülkelere ‘demokrasi’ ve ‘özgürlük’ karnesi çıkartıyor. Batının yumuşak gücünün (soft power) en somut örneği olan enstitü, küresel sermayeye direnen ve ülke zenginliğini kendi halkıyla paylaşan liderleri “otokrat” ilân ederek gençlik hareketleriyle turuncu darbelerin ön sözünü yazıyor. Ulusal çıkarlarını korumak isteyen yöneticileri akademik metinlerle şeytanlaştırıyor. Resmi internet sitesinde dünya haritasını mor, kahverengi ve yeşil renklerle boyayan Freedom House, devletleri “özgür”, “kısmen özgür” ve “özgür olmayan” şeklinde üç kategoriye ayırırken; siyasal haklardan yolsuzluğa, ifade ve inanç özgürlüğünden sivil toplumun işleyişine kadar hemen her alanda araştırma faaliyetleri yürütüyor. Son olarak Freedom House, Asya’nın kilidini küresel sermayenin sömürüsüne açmamakta direnen Türkiye, Rusya ve Çin üzerinden algı üretimi yapıyor. Freedom House Avrupa ve Avrasya Araştırma Direktörü Zselyke Csaky’nin “Avrupa ve Asya’da Demokratik Cepheyi Düşürmek” başlığıyla yayımladığı makalede Türkiye, Rusya ve Çin’in bölgede artan otoritesinden dem vuruluyor.
SOROS’U ÜLKESİNDEN KOVAN MACAR BAŞBAKAN
Raporda en dikkat çeken bölüm ise, Macaristan’ın artık demokrasiyle yönetilmediğine yönelik. Viktor Orban hükümetinin demokratik kurumlara saygı göstermekten vazgeçtiğini belirten bölümde, “Orban, gücü merkezileştirdikten, seçim sahasını salladıktan, medyanın çoğunu ele geçirdikten ve 2010'dan beri kritik sivil toplum kuruluşlarını taciz ettikten sonra, 2019'da eğitim ve sanat dahil olmak üzere kamusal yaşamın yeni alanları üzerindeki kontrolü pekiştirmek için harekete geçti” ifadeleri yer alıyor. Macaristan Başbakanı Orban ise, geçmişte George Soros’un sahibi olduğu Orta Avrupa Üniversitesi’nin kapatılmasına ilişkin konuşmasında Avrupa Parlamentosu’nda (AP) “Ben buraya ülkemi savunmaya geldim” diyerek ülkesindeki Soros varlığından şikayet etmiş, "Soros milyonlarca Avrupalının hayatını mahvetti" demişti. Soros’un sahibi olduğu Orta Avrupa Üniversitesi, Macaristan’ın göbeğinde ülke yasalarından bağımsız hareket etmekteydi. Daha önce de turuncu devrimlerin yaratıcısı ve ünlü finans spekülatörü Soros'un Açık Toplum Vakfı (Open Society Foundations) Budapeşte'den Berlin'e taşınma kararı almıştı.
‘AVRUPA BİRLEŞİK DEVLETLERİ İSTEMİYORUZ’
Geçtiğimiz aylarda Macaristan devlet radyosu Kossuth’taki haftalık konuşmasında ise Orban, Avrupa’da bazı güçlerin ulus devletler yerine Avrupa ülkelerini içinde barındıran bir imparatorluk kurmak istediğini ve Macar hükümetinin ise bunu kabul etmemesinden dolayı eleştirildiğini öne sürmüştü. Orban konuşmasında, “Avrupa’da imparatorluk inşa etmek isteyenler ulus devletler yerine imparatorluk düzenini, yani ‘Avrupa Birleşik Devletleri’ istiyor. Biz bunun bir parçası olmak istemiyoruz. Biz, Macaristan’ın Macaristan olarak kalmasını istiyoruz” ifadelerini kullanmıştı.
“BALKAN ÜLKELERİNDE MUHALEFET PARTİLERİ YASAMA SÜRECİNDEN MUAF TUTULUYOR”
Csaky'nin makalesinde, 'Arnavutluk, Bulgaristan, Gürcistan, Karadağ ve Sırbistan'daki muhalefet partilerinin tam veya kısmi parlamento boykotları parlamentoların çalışmalarını aksattığını' belirtilerek “Bazı durumlarda, acele bir kanun koyma modeli ve muhalefetin katılımına getirilen kısıtlamalar, yasama sürecini uzun süredir alay konusu yapmıştır” sözleri yer aldı.
‘TÜRKİYE, RUSYA VE ÇİN BÖLGEDE OTORİTER GÜÇ’
Raporda dikkat çeken bir başka ayrıntı ise "Türkiye'nin, Rusya ve Çin ile birlikte bölgede ‘otoriter bir güç’ olarak artan varlığından” bahsedilirken, söz konusu ülkelerin Doğu Avrupa’daki etkinliklerinden söz ediliyor. Öte yandan Csaky, Çin’in ise neredeyse 29 ülkenin tamamıyla etkili bir dış politika geliştirmesini de eleştiriyor. Freedoom House’a göre şu an Türkiye “özgür olmayan ülkeler” tanımlamasıyla mor renge boyanmış durumda. Son dönemlerde Çin, Rusya ve İran ile bölgesel ortaklıklara giden Türkiye’nin, küresel sermaye odaklarının öncü durumunda olan Freedom House’yi kuşkulandırmış görünüyor. Terör faaliyetlerine dolaylı yoldan destek veren bazı sivil toplum örgütlerinin denetime tabi tutulması, terör örgütünün sivil sözcüleri hakkında yargı yolunun açılması ise “Batı demokrasisiyle” uyuşmayan bir gerçeği ön plana çıkartıyor. Ulusal çıkarlarını bölge ülkeleriyle müzakere ve dayanışma yoluyla çözmek isteyen bir yönetim, “Amerikan demokrasisiyle” uyuşmuyor. Mavi Vatan’da hukukunu koruyan ve yeniden emperyalizme karşı bölge ülkelerinin liderliğini üstlenen bir Türkiye, anlaşılıyor ki Washington’daki “özgürlük evinin” pencerelerine silüetleri yansıyan küresel çete üyeleri tarafından istenmiyor.
Aydınlık