Tebriz’in akşamı Erzurum’u andırıyor, güneş çekilince insanın iliklerine işleyen bir ayaz çıkıyor. Taksilere koşuyoruz. Benzinin ucuz olduğu İran’da taksiler neredeyse bedava. Üstelik büyük çoğunluğu Türkçe bilen şöförler yolculara rehberlik ediyor. Kadınlar arasında araba kullanımı çok yaygın.

DR. CÜNEYT AKALIN

Bir grup akademisyenle birlikte İran’a uçuyoruz. Amaç, ambargonun sonuçlarını yerinde görmek değil, giderek önem kazanan İranTürkiye ilişkileri hakkında yerinde gözlemlerde bulunmak, İran’ı, aydınlarını yakından tanımak. Eh, gitmiş iken, ambargonun ilk sonuçlarını yerinde görme imkânımız olacak. İlk hedef Tebriz.

Ekibimiz%20T%C3%BCrkiye%E2%80%99nin%20Tahran%20B%C3%BCy%C3%BCkel%C3%A7isi%20R%C4%B1za%20Hakan%20Tekin%E2%80%99in%20makam%C4%B1nda
Ekibimiz Türkiye’nin Tahran Büyükelçisi Rıza Hakan Tekin’in makamında

TEBRİZ’DEN İRAN’A AÇILMAK

Tebriz sakin bir kent. Dağların arasındaki çukura yerleşmiş, bir bakıma Ankara’yı andırıyor. Çarşısı ünlü. Havaalanı küçük. Kenti çevreleyen tepeler çıplak ama kent gerçekten yeşil. Temiz, bakımlı bir kent Tebriz. Trafik akıyor.

Tebriz Kapalı Çarşı’sı İpekyolu üzerindeki önemli noktalardan biri. Çin’den gelen mallar buradan bölgeye dağılır, bir bölümü Karadeniz’in kuzeyine, bir bölümü ise Bağdat’a, Halep’e, Şam’a ulaştırılırmış.

Aslında Batı Asya’nın önde gelen tarihi kentlerinin çarşıları birbirine benzer. Çok canlı, toplumun nabzının attığı yerlerdir... Dükkânlar, mal taşıyanlar, yüzbinlerce insan vb. Tebriz Çarşısı bizim Kapalı Çarşı’dan büyük.

Döviz bozdurulan yer, eski Tahtakale’yi andırıyor. Yüzlerce komisyoncu, simsar ellerinde telefonlar çok oynak piyasayı izlemeye çalışıyor. Bizim derdimiz para bozdurmak. Birkaç on dolara tomar tomar tümenriyal veriyorlar. Türk parası da alıcı buluyor.

Arkadaşlardan zerdeçal, baharat arayanlar Çarşı’nın derinliklerine ulaşıyor. Kuyumcular da rağbet görüyor. Ben mücevhere ilgi duyanlardan değilim ama Tebriz Kapalı Çarşısı’nın mücevher bölümü ilginç doğrusu. Mücevherler de “İpekyolu”nun bir parçası değil mi? Bazı arkadaşlar “Firuze” taşlar arıyor. Güzel mi güzel doğrusu. Pek de pahalı değil.

Tebriz bir Anadolu kenti sanki... Herkes Türkçe konuşuyor, herkes Türklere çok yakınlık gösteriyor. “Azeri misen” sorusunu kestirip atıyorlar. “Men Türkem”

Tebriz’in akşamı Erzurum’u andırıyor, güneş çekilince insanın iliklerine işleyen bir ayaz çıkıyor. Taksilere koşuyoruz. Benzinin ucuz olduğu İran’da taksiler neredeyse bedava. Üstelik büyük çoğunluğu Türkçe bilen şöförler yolculara rehberlik ediyor. Kadınlar arasında araba kullanımı çok yaygın.

TEBRİZ ÜNİVERSİTESİ

Reklamdan sonra devam ediyor 

Tebriz Üniversitesi kent merkezine bir ölçüde tepeden bakan bir tepenin etrafında geniş bir alana yayılmış. Üniversite biraz eski yüzlü ama düzenli, bakımlı. Halkla ilişkiler bölümünden Sait Bey bizi hem gezdiriyor, hem de Hafız’dan şiirler okuyor. Doğu’da olduğumuzu iyice hissediyoruz.

Tebriz’de 5 üniversite var. Çoğu devlet üniversitesi ama özeller de var. En eski yükseköğretim kurumu Rebi Reşid, Tebriz’de 700 yıl önce kurulmuş. Tebriz Üniversitesi onun devamı sayılıyor. 75 yıl önce kurulmuş. 24 bin öğrencisi var. Gebze Teknoloji ile Tebriz Üniversitesi Türkiye İran yükseköğretim işbirliğinde “focal point” (yoğunlaşma noktası) olarak kabul edilmiş.

Tebriz’de Tıp Üniversitesi ayrıca örgütlenmiş. Sağlık hizmetlerini ilgilendiren 11 fakülteden oluşuyor. 10 bin öğrencisi var. 900 akademisyen. Öğrencilerin yüzde 10’u paralı okuyor. Sınavda iyi puan tutturamayanlar para veriyor. Yurt dışında okumaya gidenler var. Türkiye’de İranlı öğrenci az. Tersi de geçerli.

Sağlık hizmet sistemi Tıp Üniversitesi’ne bağlı. Tebriz Tıp Üniversitesi’ne bağlı 40 hastane var. 29’u Tebriz merkezinde. İlaçların yüzde 80’i İran’da üretiliyormuş.

TAHRAN YOLLARINDA

TebrizTahran karayolu İran’ı DoğuBatı ekseninde kesiyor. Günlerden Cuma, yani tatil günü ama karayolu hareketli, canlı. Çok sayıda TIR dikkati çekiyor. Kentin çıkışında çok sayıda oto tamircisi vb görülüyor. Ardından kendimizi bozkırın içinde buluyoruz. Çıplak tepeler, göz alabildiğine uzanan bozkır... Yollarda TIR’lar. TIR’ların arasında azımsanmayacak sayıda Türk TIR’ına rastlıyoruz, birçoğu Mersin plakalı.

Yollarda trafik polisleri emniyet kemeri ve egzoz emisyonu kontrolü yapıyorlar.

Kılıkkıyafetleri çok düzenli değil, bir karış sakallı olanları var. Ancak işlerini düzgün yapıyorlar. Yol kenarlarındaki ihtiyaç giderme merkezleri ve mola yerleri bizdeki kadar temizdüzenli değil. Tahran’a yaklaştıkça daha nitelikli hale geliyorlar. Tuvaletler henüz modernleşememiş.

SULTANİYE MEDRESESİ

Yolda karşımıza çıkan Sultaniye Medresesi bir başyapıt. Selçuklu sultanı Sancar yaptırmış. Dünyanın en büyük 3. kubbesi bu yapıdaymış. Onarım halinde. Sırf onu görmek için bile İran’a gidilir.

Ambargo ile sınanan komşu İran’ı yakından tanımaya çalışmak2