Gaziantep’te yıllarını CHP’ye vermiş bir Atatürkçüye soruyoruz: Meclis üyelerinizden iki kişi PKK’dan tutuklandı? İsimleri tanımıyor muydunuz? Cevap: Onlar CHP’li değil HDP’li. Genel Merkez talimatıyla listeye girdi.

Konuştuğumuz kişi isminin yayımlanmasını istemedi. PKK/HDP’ye karşı konuşmak CHP’de artık cesaret istiyor. Milliyetçilik oku böyle kırıldı.

Laiklik okunun da pırasa sapına nasıl çevrildiğini FETÖ’nün içeride yuva yapmasıyla görmüştük. Fatih Gürsul gibi Genel Başkan danışmanlığı koltuğuna oturanlar bile oldu. Urla Belediye Başkanı’nın FETÖ’cülerle içli dışlı olduğunu İzmir’deki kıdemli tüm CHP’liler biliyordu. Ama susmayı tercih ettiler.

Kemal Kılıçdaroğlu laikliğin tehlikede olmadığını Zaman gazetesinden ilan ederek, “Cemaatin oyunu almaktan memnun oluruz” demişti. Cumhuriyet tarihinin en tehlikeli örgütünü meşru gösteren kişinin laiklik duyarlılığı olamaz.

Kılıçdaroğlu Türkiye'yi “AvrupaAtlantik ailesi içinde yer alan bir ülke olarak gördüğünü” açıklamıştı. Batı tekellerinin sistemi içinde Halkçılık savunulamaz. Tek başına Kemal Derviş siyasetlerini hatırlatmak yeterlidir. Derviş’in müsteşarı da şu anda CHP’nin sözcüsü.

Ekmelettin İhsanoğlu dayatması, HDP’yle ittifak, şimdi de Babacan ve Davutoğlu’yla dirsek teması… Cumhurbaşkanı adayı Abdullah Gül olan kişinin devrimciliğinden değil karşı devrimciliğinden bahsedebiliriz.

Kılıçdaroğlu dün devletçiliği de tartışmaya açtı. “Nostaljik, tabucu bakışa saplanmayalım” diyor. Görüşlerinin özü şu cümlede saklı: “Bugün doğrudan devlet işletmeciliğinin gerekli olup olmadığı tartışılır.” Kaldı mı devletçilik?

“Yeni Anayasa” çağrısındaki etnik ve mezhepsel bölücülüğe kapı açan görüşler Atatürk’ün Cumhuriyetçilik ilkesiyle de taban tabana zıt.

Bu durumda Altı Ok’lu bayrağa ne gerek var? Neyi örtüyorsunuz bu bayrakla!


Kurultay öncesi yeni hamle Devletçilik okunu hedef aldı


İlker Yücel

Aydınlık