Türkiye’de 470’i aşkın üyesiyle Türk otomotiv tedarik sanayinin tek temsilcisi konumunu elde eden Taşıt Araçları Tedarik Sanayicileri Derneği (TAYSAD) ile Türkiye otomotiv endüstrisinin ihracattaki tek koordinatör birliği olan Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB), Türkiye otomotiv endüstrisinin ihracatına katkı sağlamak amacıyla önemli bir etkinliğe daha imza attı. OİB ile TAYSAD’ın Ticaret Bakanlığı ve Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) desteğiyle online olarak düzenlediği “Otomotiv Tedarik Endüstrisinin Geleceği” konferansı; “Tedarik Sanayinin Geleceğini Yeniden Tasarlamak” mottosuyla gerçekleştirildi.
Konferans; Türkiye’nin yanı sıra dünyadan da önemli bir isme ev sahipliği yaptı. Bu kapsamda etkinliğe; kariyeri boyunca Adam Opel AG, Porsche AG, Peugeot Almanya ve Citroën Almanya gibi kuruluşlarda üst düzey görevlerde bulunan, halen DuisburgEssen Üniversitesi’nde kurucusu olduğu Otomotiv Araştırmaları Merkezi’nin (CAR) yöneticiliğini yapan, Almanya’da otomotiv sektörünün öncü kanaat önderlerinden Prof. Dr. Ferdinand Dudenhöffer katıldı. Türkiye Otomotiv Projesi Almanya Lideri Alper Kanca moderatörlüğünde gerçekleşen konferansta; dünya genelinde büyük bir değişim sürecinden geçen sektördeki gelişmeler mercek altına alındı.
Tedarikçiler rekabeti korumak için dönüşüme hazır olmalı
Konferansın açılışında konuşan OİB Yönetim Kurulu Başkanı Baran Çelik, otomotiv endüstrisinin büyük bir hızla bugünkünden farklı bir endüstriye dönüştüğünün altını çizdi.
“Bu dönüşüm tedarik endüstrimiz açısından risk ve fırsatları beraberinde getiriyor” ifadelerini kullanan Çelik, “İçten yanmalı motor ile çalışan araçlarda kullanılan pek çok aksam ve parça; elektrikli ve otonom araçlarda kullanılmıyor. Sektör ile bağlantılı bazı iş alanları ortadan kalkıyor ancak yeni iş alanları da ortaya çıkıyor. Dönüşen sektörde rekabetçiliğimizin korunabilmesi için tedarikçilerimizin de bir an önce bu sürece hazırlanmaları çok önemli. Boston Consulting firmasının yaptığı bir araştırmaya göre; Avrupa’da içten yanmalı araçlara parça üreten şirketlerde 500 bin kişilik istihdam kaybı oluşacak, buna karşılık yeni nesil sıfır emisyonlu araçlara tedarik sağlayan şirketlerde 300 bin kişilik istihdam sağlanacak. Yani otomotivde yaşanan dönüşüm neticesinde yaşanacak istihdam kaybının bir bölümü yeni iş alanları ile telafi edilebilecek. Bu nedenle yeni meslek alanlarında uzmanlaşmanın teşvik edilmesi ve yaygınlaştırılması önem taşıyor” diye konuştu.
"Daha çok bilinmezle karşı karşıyayız"
TAYSAD Başkanı Albert Saydam da “Kurumlar arasında sinerjinin güzel bir örneği ortaya çıktı. Bu iş birliğini genişleteceğiz. Verilen bilgiler çok değerli. Otomotiv sanayi, dünyanın dinamik en hareketli sanayilerinden… Yapay zekâ, otonom sürüşler ve elektrikli araçlardan dolayı bir dönüşüm içerisindeyiz. Yeni bir zaman, yeni kurallar, yeni bir konsept… Dünya sürekli değişiyor. Daha çok bilinmezle karşı karşıyayız” dedi.
Türkiye Otomotiv Projesi Almanya Lideri Alper Kanca ise “Bu iş birliği TAYSAD ve OİB arasındaki çalışmanın bir ürünü. İki yıldır özellikle Almanya, Fransa ve İngiltere odağında iş birlikteliklerimizi ve ihracatımızı artırmak adına çalışmalar yapıyoruz. Bu da Almanya ile ilgili yaptığımız ortak işlerimizden biri” açıklamasını yaptı.
"Geç kalan kaybeder"
Etkinlik; Prof. Dr. Ferdinand Dudenhöffer’in konuşması ile devam etti. Otomotivde dönüşüm konusunda yaptığı çalışmalarla dikkat çeken, Alman ekolünün ünlü ismi Prof. Dr. Dudenhöffer, “Otomotivdeki değişim tahminimizden çok hızlı. Tüm endüstrinin bu değişime hızlı bir şekilde adapte olması gerekiyor. Geç kalan, kaybeder” dedi.
İklim değişikliğinin otomotivdeki dönüşümün tetikleyicisi olduğunu vurgulayan Dudenhöffer bu değişimi “bir devrim” olarak tanımladı.
“Elektrikli araç satışı sayıları Çin’de ve Avrupa’da artıyor” ifadelerini kullanan Dudenhöffer, şu açıklamaları yaptı:
"Büyük bir dönüşüme gidiyoruz. Nelerin değişeceğinin çok azını görüyoruz. Bir devrimden söz edebiliriz. Bu yapay zekânın devrimi olacak. Yapay zekâ ve otonom süreci, farklı bir dönem yaşatacak ve araç anlayışımızı değiştirecek. Eskiden müşteri aracı alıyor, 56 yıl kullanıyor, satıyordu. Gelecekte ise araç aboneliği olacak, aylık taksit ödeyeceğiz. Her şey dijital, araç kapımızın önünde olacak ama tüm riskler, beklenmeyen tamir işleri, sigorta gibi tüm masraflar aylık abonelik ücretinin içinde olacak. İnsanların arabaya karşı anlayışı, satış sistemleri, yedek parçalar gibi pek çok şey değişecek."
Asya’nın ve özellikle de Çin’in büyük bir potansiyele sahip olduğunu söyleyen Prof. Dr. Dudenhöffer, “2019’da tüm dünyada 80 milyon binek araç satıldı. 2020’de bu sayı pandemi sebebiyle 69 milyona düştü. Bu 69 milyon aracın büyük çoğunluğu Asya’ya ve buradan da Çin’e satıldı. Asya’nın büyük bir potansiyeli var, bunu ıskalamamak lazım. Asya ile iş birliği kurmak, bunu sürdürmek ve geliştirmek çok önemli. Asya, Türkiye ve Avrupa arasındaki bağlantı, önemli iş birliklerine imkân sunacak. Çin teknolojide dünya lideri olmayı hedefliyor ve bu hedefine ulaşmakta elektrikli araç çok ciddi rol oynayacak. Çin ile birlikte Hindistan, Vietnam ve Pakistan’ın da ciddi potansiyeli var. Asya’dan sonra da Amerika kıtasında ABD, Kanada ve Meksika geliyor. Avrupa ise 3. önemli ve potansiyelli pazar payına sahip bir bölge” dedi.
"Çin, elektrikli araçlara en önce geçen ülke olacak"
“Heyecanlı ve büyük kârlar yapılacak bir dünya ile karşı karşıyayız” cümlesini kullanan Dudenhöffer, “Çin’in Shenzen şehrinde AutoXrobot taksiler çalışıyor. Autox, Çin’in önde gittiğini gösteriyor. Çin, elektrikli araçlara en önce geçen ülke olacak. Çin’in net vaadi var; 2060’a kadar karbon nötr olacak. Dünyanın teknoloji lideri olacak. Bu hedefe ulaşmada elektrikli araç önemli rol oynayacak” diye konuştu.
Türkiye için büyük fırsat kapıda
İçten yanmalı motorlu araçların satışının 2050’de çok azalacağını vurgulayan Prof. Dr. Dudenhöffer, Türkiye’nin bu süreçten kazançlı çıkabileceğini söyledi. Dudenhöffer, şu açıklamaları yaptı:
“İçten yanmalı motorlu araçların satışı 2030’a kadar yüzde 70 düşecek. Bu alandaki tedarikçiler bugüne kadar bir şey yapmadıysa, zaten geç kalmış demektir. Ne kadar hızlı bir şekilde buna uyum sağlarsak o kadar iyi olur. Elektrikli araç grafiği çok hızlı yükseliyor. Büyük tedarikçiler de bu anlamda yeni işler kuruyor. Çok yeni ve geliştirilebilir bir iş alanı, herkes de buraya dahil olmak istiyor. Bu süreçte 500 bin kişinin işini kaybedileceği konuşuluyor ama çok daha fazla yeni istihdam da sağlanacak. Ben bu durumu Türkiye için büyük fırsat olarak görüyorum. Türkiye için fırsat kapıda. Bir otomotiv ülkesi olan Türkiye, nitelikli iş gücü, güçlü ana ve tedarik altyapısı, yeterliliği ve potansiyeli ile dönüşüme adapte olup, kazançlı çıkabilir. Türkiye’nin aktif rol alarak elektrikli araçlar yatırım ağına katılması çok önemli. Elektrikli araçlar olmadan karbon nötr hedefi mümkün değil. Bu alanda ne kadar yatırım yapılırsa gelecekte rekabet gücü o kadar artar.”