HAFTAYA BAKIŞ
AHMET TANER KIŞLALI
Bir Portre!
Zülfü Livaneli birçok olumlu niteliği olan bir insan.
Sanatçılığı… Birikimi… Kendini anlatış biçimi Serinkanlı görünüşü, ılımlılığı, güleryüzlülüğü..
Bunlar hep olumlu. Siyasal yaşamda bu niteliklerdeki insan sayısının artması da çok istenilir bir şey.
Sayın Livaneli, CHP’nin 9 Eylül 1995 Kurultayı Öncesinde genel başkan adaylığına soyunmuştu, ve ben o zaman şu soruyu sormuştum:
“Niçin CHP?.. CHP’nin temsil ettiği varsayılan ya da temsil etmesi gereken ideolojiye inanıyor mu?”
★★★
Zülfü Livaneli, o zamanlar, kendi deyimi ile “milliyetçi sol” ile kavgalıydı.
Yazılarında kökten dinci kesimlere pek çatmazdı. İkinci cumhuriyetçilerin saldırılarına karşı çıkmaz, hatta bazılarını paylaşırdı. Ama konu “ulusal sol” olunca, birden hırçınlaştığını, hoşgörüden ve sağduyudan uzaklaştığını görürdünüz.
Şu sözler O’nundur:
“Sol ne zamandan beri militarizmin, şovenizmin, devlet sömürüsünün, Kürt düşmanlığının, Yunan nefretinin adı oldu’?”
Kastettiği kesim, “ulusalcı sol” diye adlandırılan kesimdir.
Ecevit‘ler, Soysal‘lar, İlhan Selçuk‘lar.. Ben ve benim gibi düşünenler..
Yani “Kemalist sol!’
Ve Sayın Livaneli, o ideolojik çizgiyi “Nazizm” olarak adlandırmaktan çekinmemiştir.. Yani “faşizm”!
★★★
Sayın Livaneli’nin saldırılarını üç yıl önce de yanıtlamıştım.
Türkiye’de ulusal solu savunanlarda; ne militarizm, ne şovenizm ne devlet sömürüsü yandaşlığı. ne Kürt düşmanlığı, ne de Yunan nefreti vardır. Ama anlaşılıyor ki kendisinin o kesimi karalama çabalarının altında bazı nedenler vardır.
Devlet sağa hizmet için de kullanılabilir, sola hizmet için de… Elbette ki devletçilik ile solculuk özdeş değildir.
Peki, kuşaklar boyu özverilerle oluşturulmuş bir birikimi, iç ve dış çıkar çevrelerine peşkeş çekmek midir solculuk? Bölgeler ve sınıflar arasında korkunç uçurumlar varken ve bunun yarattığı ağır sorunlar toplum olarak yaşanırken Altıok’un devletçiliğine karşı çıkmak mıdır solculuk?
Devletçilik solculuk değildir de devlet düşmanlığı mıdır solculuk?
Kıbrıs Türk’ünü Rumların, Güneydoğu halkını PKK terörünün insafına terk etmek mıdır solculuk? Bu topraklar üzerinde yaşayan herkesin eşit haklardan yararlanmasını savunmak mı, yoksa aralarındaki farklılıkları kurumlaştırmaya çalışmak mıdır solculuk?
Solculuk, milliyetçilik bayrağını MHP’ye, dindarları FP’ye, sol görünüm altında sağ vurma hakkını da numaracı cumhuriyetçilere bırakmak mıdır?
Kemalizmin “emeği en yüce değer” sayan her türlü toplumsal ayrıcalığa karşı çıkan Halkçılık ilkesi midir solculuğa ters düşen? Yoksa bu topraklar üzerinde yaşayan herkesi, din ve ırk ayrımı gözetmeksizin aynı ulusun bireyleri sayan Ulusçuluk ilkesi midir “Nazizm” olarak nitelendirilmesi gereken?
★★★
Sayın Livaneli’nin CHP Genel Başkanlığı’na “talip olduğu” dönemde, Bedri Baykam bir “açık mektup” yayımlamıştı. Şu satırlar vardı:
“Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’e ve CHP’ye saldırıp, ‘TC 70 yıldır Kürtlere zulüm yapıyor’ diyenlere hiçbir karşılık vermediniz. 2. Cumhuriyetçilere toz kondurmadınız. Antimilitarist görünebilmek için her fırsatta 27 Mayıs’a saldırdınız.”
Ve soruyordu:
“Altan biraderler ‘Dinamit’ programlarında sürekli paslaşarak CHP’yi, Altıok’u, Kemalizm’i sille tokat iftiralarla hırpaladıkları zaman, bir türlü vermeye yanaşmadığınız yanıtları hiç mi fark etmedik zannettiniz?”
Bütün bu sorular bugün de geçerliğini koruyor.
Ama ben üç yıl kadar önce sorduğum soruyu artık geri alıyorum.
O zaman “Niçin CHP” demiştim. Çünkü o niteliklerdeki bir insanın siyasal yaşama katılmasından dolayı memnundum, sadece ideolojisinin CHP ile uyuşmadığını düşünüyordum.
Artık o soruya gerek kalmadı; çünkü Sayın Livaneli’nin ideolojik Kimliği ile Baykal’ın ‘Yeni CHP’si oldukça örtüşüyor.
Sezar‘ın hakkı Sezar’a!
Livaneli üç yıl önceki yerinde… Ama CHP üç yıl önceki yerinde bile değil.