Yeni süreçte Ak Parti’nin içinden iki parti, MHP içinden bir parti çıktı.

Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Erdoğan’ın karşısında konumlandı.

CHP içinde ulusalcı ekip tasfiye edildi.

Her kuvvette yeni saflaşmadan dolayı ayrılmalar oldu.

ABD, vatansever kuvvetlerin yan yana geleceğini öngördüğü için hemen eyleme girişti:

1) PKK ve IŞİD, 2015 yılı boyunca 30’u aşkın saldırıda yüzlerce vatandaşımızı öldürdü.   

2) Cumhurbaşkanı Erdoğan, FETÖ temizliğinde kararlı tutum alınca ABD kuvvetleri darbeye kalkışarak ve TBMM’yi bombalayarak cevap verdi.

3) Doğal müttefiklerimizle aramızı açmak için Karlov suikasti gibi kışkırtmalar yapıldı.

4) ABD Başkanı Trump, “Ekonomizi mahvederim” dedi. Arka arkaya “kur saldırıları” oldu.

Olgular çoğaltılabilir.

Her saldırı aynı mevzide buluşanların birbirine daha çok yaklaşmasını sağladı.

Bu kritik süreçte Ak Parti yönetimindeki çoğu isim hem teröre karşı mücadelede hem Mavi Vatan savunmasında hem de ekonomik bağımsızlık adımlarında halkın geniş kesimlerine seslenen bir dil benimsedi. Tuhaf olan televizyonlarda Ak Parti adına konuşan bazı isimlerin bu çizgiye uymaması…

FETÖ tertiplerindeki yaygaracı tutumuyla, 1725 Aralık sürecinde “Cemaat hedef alınıyor” açıklamasıyla, “15 Temmuz’dan Kemalistler de sorumlu” diyerek hedef şaşırtma çabasıyla öne çıkan Şamil Tayyar anlaşılıyor ki şimdi de gündemine Vatan Partisi düşmanlığını almış.

Sansasyonel çıkışlarla ismini öne çıkarmaya çalışan sorumsuzlara hoşgörü gösterilemeyecek kadar ağır bir sürecin içindeyiz.

Ülkemizi zor koşullardan sorumlu ve birleştirici tutumla çıkaracağız.


Aydınlık