1857 yılında 120 işçi kadının yanarak ölmesiyle tarihe büyük bir emek mücadelesinin anma günü olarak geçen 8 Mart, Clara Zetkin ve onun gibi emek veren tüm kadınların uzun süren mücadeleleri sonunda dünyada özellikle kadın emeğinin sömürüsüne karşı direnişin simgesi haline gelmiştir.
1977 yılında BM tarafından “Emek” kelimesi çıkarılarak “Dünya Kadınlar Günü” haline getirilen 8 Mart; bir “kutlama” günü değil; Kadınların yüzyıllar süren emek mücadelesinin, kazançlarının, kayıplarının, sadece sermayenin değil, geleneklerin, törelerin, siyasetin kadını nasıl sömürdüğünün konuşulacağı bir “anma” günüdür.
Ülkemizde bu gün “Kadın”dan, “Kadın emeği”nden söz edebiliyor olmamızı, “Kadının işgücü olarak üretime katılması, toplumsal yaşamda hak ettiği yerde bulunması, sadece bireysel değil toplumsal gelişimin, çağdaş ve ileri bir toplum olabilmenin en temel unsurudur.” diyen Mustafa Kemal ATATÜRK’ün kurduğu, Laik Cumhuriyet’e borçlu olduğumuzu hiç unutmamalıyız.
Bu gün, emeği ile önemli ölçüde artı değer yaratan kadınlarımızın, iktidarın algı yönetimi politikaları ve laiklik karşıtı uygulamaları ile toplum içindeki yerinin nasıl hızla değiştiğinin, Cumhuriyet ile kazandıklarını nasıl ve neden kaybettiklerinin konuşulması gerekir.
Özelleştirmelerle devletin küçülmesi, işgücü piyasasındaki esneklik gibi sermayenin desteklediği politikalar nedeniyle çalışma şartları gittikçe kötüleşen kadınımızın İktidarın “kadının aile ile var olduğu” anlayışı ile kadınlar için getirdiği belirli süreli istihdam, kısmi süreli çalışma ve esnek çalışma sistemi; üretim sürecini parçalayarak, taşeron sisteminin kök saldığı sistemde, kadın emeğinin ucuz ve güvencesiz iş gücü haline dönüşme oranını arttırmıştır.
Anayasa’nın 50. maddesi kadının çalışma şartları açısından korunmasını hükmederken, kadını hayatın her alanında ikincil gören iktidarın yol açtığı yıkımın onarılması ancak emekten yana politikalar üretilip uygulanması ile olanaklıdır.
Cumhuriyetimizin 100. yılına gelirken Çağdaş ve Demokratik bir devlet olabilmek için yapılması gereken; eğitim sisteminin yeniden Atatürkçü Düşünce Sistemi doğrultusunda yapılandırılması, toplumsal anlayışın kadına yönelik tüm olumsuzlukların ortadan kaldırılması doğrultusunda şekillendirilmesidir. Kadın emeğinin sömürülmeden üretime katılması sağlanmalı, insanca çalışma şartlarının kalıcı kılınması için gerekli düzenlemeler yapılmalı, denetim ve kontrol mekanizmaları çalıştırılarak uygulamaların hayata geçmesi sağlanmalıdır ancak, mevcut iktidarın bu anlamda samimi hiçbir çabasının olmadığı, yaşananlarla açıkça ortadadır. Uygulamalar, iktidarın kadına bakış açısı göstermektedir. Onların dünyasında kadın ikinci sınıftır. Kadın haklarıyla birlikte Cumhuriyetimizin temel değerleri de aşındırılmaktadır.
Atatürkçü Düşünce Derneği;
Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda en ön saflarda savaşan, Türk Devrimini ödünsüzce savunan, Mustafa Kemal ATATÜRK’ün gösterdiği Tam Bağımsızlık hedefine kararlı bir şekilde yürüyen Türk Kadının emeğinin sömürülmesine, her türlü şiddete maruz kalmasına, kadını “yok” sayan zihniyetlere, sessiz kalmamıştır, kalmayacaktır.
Kadını “yok” sayan bir anlayışı bu ülkeye egemen kılmaya çalışanlara Mustafa Kemal ATATÜRK’ün
“Bir toplum, bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan oluşmaktadır. Mümkün müdür ki, bir kitlenin bir parçasını ilerletelim, diğerine aldırış etmeyelim de kitlenin tümü ilerleme onuruna erişebilsin. Mümkün müdür ki, bir topluluğun yansı topraklara zincirle bağlı kaldıkça diğer kısmı göklere yükselebilsin? Kuşku yok, ilerleme adımları, dediğim gibi iki cins tarafından beraber, arkadaşça atılmak ve ilerleme ve yenilik alanında birlikte yol almak gereklidir. Böyle olursa inkılâp başarılı olur.” sözlerini hatırlatıyoruz.
Laik Cumhuriyet rejimi ile var olan, “Çağdaş, eşit yurttaş” kimliği, Türk Kadınlarının vazgeçilmezidir. İktidar eliyle toplumda yaratılan cinsiyet ayrımcılığı, kadınların ayağındaki prangadır. Cumhuriyet ile özgürleşen kadın, bugün yeniden yok edilmenin kıyısına gelmiştir.
Çağdaş Türk Kadını, emeğinin ve kimliğinin sömürülmesi karşısında direnmeye devam edecektir. Bu uğurda savaşım veren, Tam Bağımsız bir ülke, daha iyi bir dünya kurmak için çaba harcayan tüm kadınlarımızı Mustafa Kemal ATATÜRK’ün devrimci ruhuyla selamlıyoruz…
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ
GENEL YÖNETİM KURULU