Bundan sonra ne olacak?
Sular durulacak mı?
ABD'de bu çok daha önce konuşulmaya başlandı.
Biz de daha 22 Mart 2020'de haberini vermişiz:
“Emperyalist sistemin tuzu koktu: Ayaklanmalar bekleniyor” başlıklı yazımızda demişiz ki:
“ABD'de Silahlı Kuvvetlere, bir süre önce devlet yönetimi iş göremez hale geldiğinde devreye girmesi için 'yönetimin sürdürülmesi' görev emri verilmiş. Newsweek'te yer alan haberde ordunun bu 'acil durum yetkisine' ne zaman ihtiyaç duyulduğu sorusunun yanıtı 'genelde nükleer bir tehlikeye karşı' şeklinde veriliyor. Ama şimdi, bu planlar halkın korunma ve gıda savaşı amaçlı isyanlarına göre uyarlanıyormuş.”
ABD'li bir terör uzmanı da Ağustos'ta uyarıyordu. Tarihte savaşlarda, savaştan çok salgın hastalıklar daha çok insan öldürürdü. Şimdi bu KOVİD19 farklı olabilir diyordu.
Küresel salgının ABD'yi resesyona soktuğunu ve büyük olasılıkla daha da kötüye gideceğine işaret ediyordu. Milyonların işsiz kaldığını; yakında birçoğunun çok daha yoksul olabileceğini görüyor ve bunun halkın “hükümet otoritesinin meşruiyetine” bakışlarını ve “hayata verdikleri değeri” değiştirebileceğini söylüyordu. Tarihte, insanların bu tür krizlerde karşılaştıklarında nasıl tepki verdiklerine ilişkin örnekler vermişti:
“Özellikle kötü yönetilen felaketler liderlere olan inancı aşındırabilir ve silahlı isyan gibi büyük karışıklıklar yaratabilir. Örneğin eski Çin'de felaketler, hükümdarın cennete hükmetme yetkisini kaybettiğinin ve değiştirilmesi gerektiğinin işaretleri olarak görülüyordu. İsyancılar silaha sarıldı. Hanedanlar düştü.”
Kuşkusuz kötü yönetilen yalnızca felaketler değil.
O bir sonuç.
Emperyalist politikalar, tekelci sermayenin gözü doymayan hırsları... kaçınılmaz sona getiren mazlum milletlerin direnişi...
BİR PARMAK BAL CENNETİ YOK ARTIK
1776'da İngiliz sömürgeciliğine başkaldıran ABD'nin kurucu liderleri Madison, Hamilton, Washington Anayasalarını yazarken sağlam bir kuvvetler ayrılığı ilkesine dayalı sistem oluşturdular. Bizim anlamakta zorlandığımız karmaşık ve garip sistemin mantığı bu. Başkanın ve merkezi hükümetin yetkilerini sınırlıyordu. Daha doğrusu denetleyecek bazı önlemler ve kurallar getiriyordu. Sonradan yargı kararlarıyla biraz değişti. Ama sistem aşağı yukarı kaldı.
Ama başkanlar da artık kurucu başkanlara benzemiyor.
Denetleyenler de artık halk değil.
Çünkü ABD ekonomisi mazlum milletlerin alınteri ve kanıyla besleniyor.
Kendi başkanları da bu “projelere” göre “proje başkanlar” olmuştu.
Sistem içerde artık bir “bir parmak bal cenneti” bile değil, “cehenneme” dönüştü.
Bir süredir iç savaş öngörüleri yapılıyor. Raporlar hazırlanıyor.
60'ların sonundaki, 70'lerin başındaki döneme, işçi hareketlerine gönderme yapılıyor. O zaman bastırılmış ve “işçi liderleri sisteme dahil edilmişti” deniyor.
ABD DERİNLEMESİNE BÖLÜNDÜ
Ama şimdi?
Siyasi sistemin kutuplaştığı, ülkenin derinlemesine bölündüğü yorumları yapılıyor.
Rand Corporation Başkanının, 1972'den bu yana terör üzerine çalışan, tecrübeli başdanışmanı Brian Michael Jenkins “Yeni bir çağa girdik” diyor. 11 Ocak’taki yazısında 20 Ocak'ta bir karşı açılış olabileceği konusunda uyarıyor. Ama onu esas endişelendiren “Washington'daki çeteler” değil. 60'ların sonuna dönülmesi.
Bizdeki tanımıyla dip dalga.
“Koronavirüs salgını sırasında sağlık görevlilerine ve siyasi liderlere yönelik ölüm tehditlerinin yaygın hale geldiğini” söylüyor. Bir valiyi kaçırma planı ortaya çıkmış ve engellenmiş. “Ölüm tehditlerini, siyasi liderlere yönelik suikast girişimlerini ve diğer terör eylemlerini hayal etmek zor değil. 2020'ler sarsıntılı bir on yıla dönüşebilir” diyor.
***
BİLMEM HABERİNİZ VAR MI EY MUHALEFET SİSTEM NE YAZIK Kİ DEĞİŞTİ!
Sistem değişti farkında mısınız...
Artık partili bir başkanlık sisteminiz var.
Cumhurbaşkanı Parti başkanı.
Hükümet başkanı.
Bunu oyladık.
Meclisteki muhalefet neredeydi? Etkili olamadı.
Vıdı vıdı laf yarıştırmakla olmuyor.
Biz kendi hesabımıza çok eleştirdik.
Bu; düzen ve çözüm getirmez, kargaşa yaratır dedik.
Çünkü bizim derdimiz Türkiye'nin, milletimizin sorunlarını çözmek.
Meclis'teki muhalefet ise veryansın iktidar partisi ve başkanı.
Milleti ikna edemedi.
Anayasa değişti.
Bu da böyle gitmez; uzun sürmez; dedik.
Türkiye'nin siyasi geleneklerine, bünyesine uygun değil. Yadırgayacağı belliydi, siyasi kültürüne uyum sağlamayacağı belliydi.
Anketler bile artık açık açık gösteriyor.
İktidar güven kaybını esas oradan yaşıyor.
Neden hâlâ sürüyor peki? Bu kadar ekonomik sorun varsa... 18 yıl iktidar.
Başaşağı giderken nasıl oldu...
Başı açık ya da kapalı herkesin birleştiği bir nokta var.
Bu ülke emperyalizme karşıdır.
Kuruluş ilkeleri!
İki: Birlik bütünlükten yanadır. Teröre karşıdır. PKK'ya ve siyasi uzantısı HDP'ye de karşıdır; Fetullahçı Terör Örgütü'ne de...
1516 Temmuzda herkes omuz omuza alanlardaydı. Kime karşı?
Darbenin arkasındaki güce karşı.
Çizgi işte tam da burada çizildi.
Gemiler iki ayrı iskeleden yola çıktı.
O güce güvenenlerin rotası yanlış. Terörle kolkola girenlerin, inadına cezaevlerinde ziyaret kapısı aşındıranların tuttukları yol; yol değil.
Yalnızca kendilerine etmiyorlar.
Zararı hepimize.
Yeter artık!
***
MASKE JANDARMALARI!
Gazetecilik biraz maske jandarmalığına dönüştü. Her gün elinde mikrofon.
Pazarda kadını yakaladı ya “hah tamam” neredeyse mutlu olacak.
İşte haber!
Neden takmıyorsun! Neden burnun açıkta. Amaan hem de küçük çocuğun yanında, çocuğum senin masken nerde!!!
Kadıncağız kıvranıyor, utanıyor...
Mikrofon ve kamera bastırıyor.
Uyarıcı haber yaptık diyelim.
Bir ... iki...üç... beş... on!
Her gün olmazsa olmaz haberlerden.
Biri değil, bütün kanallar.
Ben vaktimi bu jandarma haberleriyle ziyan etmek istemiyorum.
İyilik güzellik yok mu?
O kadar çok var ki...
Biraz da onlara baksak.
Gözümüz gönlümüz açılsa.
Mücadele azmimiz artsa...
***
HAYALİ MİZAH
“Her geçen gün daha çok insan 'Fethullahçılar yanından ayrıldıktan sonra RTE ülkeyi yönetemez oldu, her kurumda kalite yerlerde sürünüyor, devlet hırsızların cirit attığı bir harabeye döndü' demeye” başlamış. “Çoğu insan özelde bunu itiraf ediyor ama açıktan söylemeye çekiniyor”muşş...
Emre Uslu, böyle diyor.
Aç tavuk misali.
Bu teröristlik nasıl bir şey böyle...
Ya da sırtını ABD'ye dayamak.
Şule Perinçek
Aydınlık