İki ABD’li askerin, bir sivil tercümanın öldürüldüğü Suriye’nin Palmira kentindeki saldırı, soykırımcı İsrail’in maşa olarak kullandığı PKK/SDG’nin elini güçlendirmek için girişilen dört dörtlük bir DEAŞ provokasyonudur.

Provokasyonu anlamak için kurulduğu günden bu yana İsrail’e karşı tek bir saldırısı olmayan ve İsrail tarafından kullanılan bir aparat olan DEAŞ’ın bu kanlı saldırısından kimin yararlanmaya çalıştığına bakmak yeterli. Provokasyon, soykırımcı İsrail’in bir kısım Dürzi, Alevi ve PKK/SDG’li teröristleri kullanarak Suriye’yi karadan askerlerle, havadan uçaklarla bombalayarak bölmeye çalışmasına rağmen Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’nın “Ant içtik. Suriye topraklarından bir toz zerresi bile vermeyeceğiz” diyerek ülkesinin üniter yapısını koruma kararlılığını ilan ettiği bir dönemde gerçekleşmiştir.

ABD’NİN SURİYE’DEKİ KAYBI 12 OLDU

Provokasyon tam da Suriye’de 8 Aralık devriminin üzerinden bir yıl geçmeden Şara yönetiminin tüm dünya tarafından tanındığı, Birleşmiş Milletler’de dünyaya seslendiği, ABD Başkanı Trump ile Beyaz Saray’da buluştuğu, DEAŞ ile mücadele koalisyonuna katıldığı, ABD’nin Suriye’ye yönelik tüm yaptırımları kaldırdığı bir dönemde gerçekleşti. Zamanlaması ve yöntemiyle tam bir provokasyon kokan saldırı, 2019’da Membiç’te 4 ABD askerinin ölümüyle sonuçlanan bombalı saldırıdan sonra, ilk kez yaşandı ve yaşamını yitiren iki asker ile ABD’nin Suriye’de toplam kaybı 12’ye çıktı. Ve bu kanlı provokasyon, ABD Başkanı Trump’ın Şara yönetimine tam destek verdiği, İsrail’in Suriye’yi bölme planlarını örtülü biçimde engellemeye çalıştığı, Siyonist İsrail’in maşası SDG terör örgütünü Suriye yönetimi ile entegrasyona zorladığı bir zamanda yaşandı.

CENTCOM, ŞARA’NIN DEAŞ İLE MÜCADELESİNİ ÖVMÜŞTÜ

Hatta tam da ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) Komutanı Orgeneral Brad Cooper’ın Şara yönetimini DEAŞ ile mücadelede yere göre koyamadığı bir zamanda gerçekleşti. Suriye’de Esad iktidarının devrilmesinin yıldönümü nedeniyle 10 Aralık 2025 günü Ortadoğu Enstitüsü’nde (MEI) internet üzerinden katıldığı konferansta, Şara yönetimi ile DEAŞ terör örgütüne karşı işbirliğini şöyle övmüştü:

“Suriyeli ortaklarımızla işbirliği, ortak başarımız için temel bir gerekliliktir. Geçen ay, çoğunuzun bildiği gibi Suriye hükümeti, IŞİD’e karşı Uluslararası Koalisyon’un 90. üyesi olarak katıldı. Uluslararası Koalisyon, daha önce IŞİD kontrolünde olan bölgelerin istikrara kavuşturulmasına ve yeniden inşasına önem veriyor. Onların 2019’daki toprak kaybından bu yana, sadece geçen hafta Suriye İçişleri Bakanlığı ile birlikte çalışarak Suriye’nin güneyindeki 15 IŞİD silah deposunu tespit edip imha ettik. Suriyeli ortaklarımızla IŞİD’i takip etme, DSG entegrasyonunu destekleme ve işbirliğini geliştirme çalışmalarımızı sürdüreceğiz. IŞİD’in vahşi hilafetini yenilgiye uğratmada gördüğümüz büyük başarılara rağmen uyanık kalacağız. Ve selefim General Eric Kurilla liderliğinde elde edilen kazanımların devam etmesini sağlayacağız, önümüzde yapacak çok iş var. Kendisiyle ve komşularıyla barış içinde bir Suriye’nin daha istikrarlı ve parlak bir Ortadoğu’ya yol açabileceği tarihi fırsat hakkında iyimserlik ve umut için büyük bir neden olduğuna inanıyorum.”

PKK/SDG’Lİ ABDİ İSRAİL MEDYASINDAN TEHDİT ETMİŞTİ

ABD’li askerlerin ve bir sivilin öldürüldüğü DEAŞ saldırısının, ABD’nin Şara yönetimine verdiği desteği keserek PKK/SDG terör örgütüne vermesini isteyen her kimse bu provokasyonun arkasında da o vardır. Elbette herkesin aklına Siyonist İsrail ile maşası PKK/SDG terör örgütü...

Nitekim terör örgütü PKK/SDG ile onu maşa olarak kullanan Siyonist İsrail kaynakları hemen devreye girdi ve saldırıyı “HTŞ” diyerek Şara yönetiminin tezgâhladığı gibi saçma sapan algı operasyonlarına başladı, ardından da ABD’ye DEAŞ ile mücadele için yanınızdayız mesajları atmaya başladılar.

Provokasyon mesajı, soykırımcı Siyonist İsrail’in maşa olarak kullandığı PKK/SDG terörü yöneticisi “Mazlum Abdi” kod adlı Ferhat Abdi Şahin isimli teröristin 9 Aralık günü İsrail’in Jerusalem Post gazetesine röportajındaki sözlerinde gizliydi. DEAŞ tehdidine vurgu yapan PKK/SDG’li Abdi, doğrudan ABD Başkanı Trump’a seslenerek “Başkan Trump, Suriye’yi yeniden büyük yapmak istiyor. Bunu yaparken SDG’yi desteklemeli. SDG, IŞİD’e karşı küresel koalisyona dahil edilmeli ve SDG Suriye’nin yeni hükümetine dahil edilmelidir” dedi.

Palmira saldırısı ardından yaptığı açıklamada da kendilerini öne çıkartarak, “Bu saldırılardaki artış, terörizm ve terör örgütleriyle mücadelede ulusal düzeyde daha büyük bir irade ve koordineli çabalar gerektirmektedir” dedi.

TRUMP PROVOKASYONU GÖRDÜ

Tüm bunlar DEAŞ ile mücadelede Şara yönetiminin rolünün öne çıkartıldığı ve CENTCOM dahil ABD yönetimi tarafından Suriye yönetimine 10 Mart mutabakatı çerçevesinde entegrasyona zorlanan PKK/SDG’nin yıllardır kullandığı “DEAŞ ile mücadele” istismarının elinden alınmaya başladığı sırada yaşandı.

Öyle ki PKK/SDG ile medya ayağında tüm açıklamalarında, Şara yönetimini DEAŞ ile eş tutan hatta saldırıda sorumluluğu olduğu algısı yaratmaya kadar vardırdılar. Ancak provokasyon herkes tarafından herkesin görebileceği kadar açık. Nitekim ABD Başkanı Trump, saldırı üzerine yaptığı paylaşımda “Bu, ABD’ye ve Suriye’ye, Suriye’nin çok tehlikeli bir bölgesinde, onlar tarafından tamamen kontrol edilmeyen bir IŞİD saldırısıydı. Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara bu saldırıdan son derece öfkeli ve rahatsız. Çok ciddi bir misilleme olacak” diyerek bunu gösterdi.

Artık herkes şunu biliyor: PKK/SDG gibi kurulduğu günden bu yana İsrail’e yönelik tek bir saldırısı olmayan DEAŞ, Siyonist İsrail’in kullandığı aparattan başka bir şey değildir.

Hürriyet