İç politikayı çok sevmiyorum.

Bana havanda su dövmek gibi geliyor.

Ama YSK’nın İstanbul seçimini (daha doğrusu sadece Ekrem İmamoğlu’nun kazandığı seçimi) iptal etmesi, sadece iç politikayı değil, dış politikayı ve bekayı da ilgilendiren bir durum.

Bakınız Doğu Akdeniz’de, Suriye’de, İran’da, Lübnan’da ve Karadeniz’de (günün moda tabiriyle) bir şeyler oluyor! ABD uçak gemileri fink atmaya başladı, Fransızlar da kuyrukçuluk yapıyor.

Biz ne yapıyoruz?

Dış tehdit ve ekonomik kriz ortamında seçim hezeyanları ile adeta içeriden vuruluyoruz.

ABD, Türkiye’ye ekonomik kuşatmaya, bir terörist saldırı furyasına, Yunan’a (İsrail ve Fransa’ya da) yeniden vekalet savaşı görevi vermeye hazırlanıyor.

S400’e bu kadar tepki göstermesinin NATO ile bir ilgisi yok.

Asıl dertleri Türkiye’nin zayıf ve kendini koruyamaz halden çıkması.

Dikkat edin hava sahası korunaklı olan ülkelere bir şey yapamıyorlar.

ABD, İran ve Venezuela gibi Türkiye’ye karşı tüm unsurlarını harekete geçirdi.

FETÖ’nün tüm kriptoları aktive edildi.

31 Mart seçimleri sonrası bakıyorsunuz, Arınç, Gül, Davutoğlu, Babacan seslerini yükseltmeye başladı.

“Milliyetçi” kimliğiyle, Türkiye İttifakı’na en çok sarılması gereken Devlet Bahçeli, sert bir dil kullanarak bunu dinamitledi, Cumhur İttifakı’ndan çıkmaması için AKP’yi siyaseten ikna etti.

Kılıçdaroğlu’na linç girişimi de bu süreçte en kritik Gladyo/FETÖ hamlelerinden biriydi.

Bunların uzantıları da AKP liderliğine İstanbul seçimlerinin iptal edilmesi için baskı yaptı.

Erdoğan ve Binali Yıldırım, 31 Mart gecesi ve sonrası yenilgiyi kabullenmişti.

Hatta bu yenilgi, diktatörlükle suçlanan AKP’nin iyi bir demokrasi sınavı vermesi için de bir şanstı.

Ne olduysa, geçen 36 günlük zaman zarfında fikirleri değişti ve YSK’nın skandal kararı ortaya çıktı.

Batı emperyalizmi, bundan böyle Türkiye’de demokrasinin olmadığını, otoriter bir baskıcı rejimle yönetildiği argümanını haklı biçimde dillendirecek ve her tür istikrarsızlığa davetiye çıkaracak.

İktidarın, ekonomik krizde taviz vererek Batı’yı susturmak ve İstanbul seçimlerini kazanmak için düşündüğü son Apo açılımı, işleri çok daha karıştırmaktan başka da bir işe yaramayacak.

PKK’yı bir kez daha bitme noktasından çıkarmak hiçbir soruna çözüm olmayacak.

ABD tehdidi bu raddeye gelmişken, FETÖ ve PKK’ya taviz vermek, olası bir Türkiye İttifakı’nı seçim kriziyle bölerek, olası bir Milli Cephe’de derin yarıklar açmak, asıl beka sorununu yaratacaktır.

Suriye ile barışmamak, ABD’ye karşı dayanak oluşturabilecek Rusya ve Çin nezdinde, İdlib ve KuşakYol’da güven vermemek zaten büyük stratejik hatalar.

Şimdi buna dış tehdit sürecinde iç cepheyi yarmak gibi bir jeopolitik yanlış da eklendi.

Artık tek umudum Türk milletinin kadim sağduyusu, Yüce Atatürk ve gençliktedir.

Ama çok zor bir zamana giriyoruz.

Bu “hatalar” silsilesiyle çıkmak kolay olmayacak.


Aydınlık