2013 yılında dünyaca ünlü 50 kadar bilim insanı, Hollanda’nın Rotterdam kentinde bulunan Erasmus Tıp Merkezi’nde çalışan Ron Fouchier ve meslektaşlarını protesto eden bir mektup kaleme aldı.

Mektubun sebebi, Ron ve arkadaşlarının bu merkezde, H5N1 kuş gribi virüsünün farklı mutasyonlarını  geliştirmiş olmalarıydı.

Öfkeli bilim insanları kaleme aldıkları mektupta, geliştirilen mutant virüslerin insandan insana bulaşmasının mümkün hale getirildiğini ve bunun sivil ve askeri amaçlarla yapıldığını belirtiyorlardı.

50 bilim insanı, Pentagon’un 400 milyon dolarlık bütçesiyle, mühendislik sonucu üretilen virüsün dünya nüfusunun yarısının ölümüne yol açabileceği uyarısında bulundu.

ABD’de de boş durmuyordu ekipler.

Georgia eyaletinin başkenti Atlanta’da birkaç yıl önce Amerikalı araştırma grubu, 1918’de dünyada 50 milyon insanın ölümüne yol açan İspanyol nezlesi virüsünü yeniden yaratmayı “başardı”.

Bu virüs şu anda Atlanta’daki yüksek güvenlikli laboratuvarın saklama biriminde canlı olarak duruyor.

ABD’nin dünya üzerinde yüzlerce gizli laboratuvarda yüzlerce çalışma yürüttüğünü belirtelim.

Mesela Afrika’da yayılan Ebola virüsü, nedense hep Amerikan biyolojik savaş üslerinin yakınlarında ortaya çıkıyordu.

NAZİ VE JAPONLARDAN ALDILAR

“Hür Dünyanın lideri” Amerikalılar, biyolojik savaş teknolojilerini faşizme borçlu.

Kimyasal silahları birinci dünya savaşında İngiliz ve Almanlar kullanmıştı.

Biyolojik savaş tekniği ise daha çok ikinci dünya savaşına dayanıyor.

Almanlar, toplama kamplarında Yahudi ve Çingeneler üzerinde deneyler yaparken, Japon faşistler ise 1932 Kuzey Doğu Çin işgalinde esir aldıkları Çinli sivilleri denek olarak kullandı.

Doktor Shiro İshii, Harbin yakınlarındaki laboratuvarında biyolojik silah deneyleri yapıyordu.

Hıyarcıklı veba yaymak için uçaklardan yararlandı.

“Birim 731”de görev yapan Japon doktorun acımasızlığını New york Times gazetesi ele geçirilen günlüğünden aktarmıştı:

“Karnından göğsüne kadar keserek açtım, çığlıklar atıyordu. Yüzü acıyla kasılıyordu. Çok fena bağırıyordu. Ama bir anda durdu.”

Ishii, Çin’deki biriminde kolera, şarbon, tifo, tetanos, dizanteri ve sifilis üzerinde çalıştı. Bunları Çinlilerin üzerinde denedi, uyguladı.

Japon işgali esnasında (ABD askeri tahminlerine göre) en az 580 bin Çinli bu ve benzeri Japon bilim insanları yüzünden öldü.

Amerikalı General Douglas Mc Arthur, Japonya’nın yenilip teslim olmasının ardından, Doktor İshii ve 731’inci Birim’deki tüm ekibi Amerika’ya transfer etti.

Bunun karşılığında İshii’nin kabarık savaş suçları, insanlığa karşı işlediği suçlar görmezden gelindi.

Shiro İshii de Amerikan ordusuna 10 bin sayfayı geçkin notlarını ve bulgularını teslim etti ve Pentagon’da göreve başladı.

Ordu birimlerinde biyolojik savaş üzerine öğretmenlik yapmaya başladı. Sivrisinek ve pirelerle hastalıkların yayılması tekniklerini öğretti.

Özellikle Fort Detrick’teki askeri enstitüde Profesör unvanıyla görev yaptı. 1995’te ölene kadar Maryland’de yaşadı.

İshii’nin diğer Japon meslektaşları da ABD’de hizmet verdi. Kimileri Amerikan hastalık önleme ve kontrol merkezi CDC’de bile çalıştı.

1948’de Pentagon tarafından yayımlanan bir raporda, biyolojik savaş şu ifadelerle tanımlanıyordu:

“Bir silah ya da bomba saldırının ve saldırganın kimliğini ortaya koyar. Ancak kalabalık bir şehirde bir salgın başlarsa bunu kimin yaptığı bulunamaz. Çok küçük miktarda patojenlerle bir kentin nüfusu yarı yarıya azaltılabilir.”

ABD Savunma Bakanı Robert Mc Namara, 1960’lı yıllarda 150 çok gizli biyolojik savaş laboratuvarı kurdu.

Bu laboratuvarlarda üretilen domuz ateşi virüsleri CIA aracılığıyla Komünist Küba’da denendi.

Adada 500 bin domuz bu yüzden telef oldu.

Eski bir CIA ajanı virüsün Panama’daki sürgün Kübalılar tarafından adaya sokulduğunu daha sonra itiraf edecekti.

1981’de yine Küba’da sivrisinekler tarafından yayılan dang ateşi ortaya çıktı. 88’i çocuk, 188 kişi öldü. 1988’de sürgün bir Kübalı Eduardo Arocena, hastalığı Küba’ya getirdiğini itiraf etti.

İşte bu yüzden Küba, başta çocuk aşıları olmak üzere, pek çok tür aşının mucidi olmak durumunda kaldı.

Amerikalılar sadece Japonlardan değil, Nazilerden de yararlandı.

ABD’nin 34. başkanı General Dwight D. Eisenhower ‘ın Nazi savaş suçlularına çalışmalarını Amerika’da devam etmeleri karşılığında dokunulmazlık verdiği biliniyor. Almanların sayısız insan hayatı ve hayal bile edilemeyecek işkenceler karşılığında elde ettikleri bilgileri edinmek isteyen Eisenhower, Nazi toplama kamplarında gerçekleştirilen araştırmalardan “yararlanılması” emrini vermişti. Dachau toplama kampında Yahudiler üzerinde gerçekleştirdiği korkunç deneylerle tanınan Dr Hubertus Strughold ve onun gibi 34 Nazi “bilim adamı” uzay tıbbı çalışmalarına Amerikan topraklarında devam edebilmeleri için Teksas, San Antonio’daki Randolph Hava Kuvvetleri Üssü’ne getirildi. Ataç Projesi kapsamında toplam 3 bin kadar Nazi savaş suçlusuna ABD ve Kanada topraklarında çalışma izni verildiği tahmin ediliyor. Tarihçiler ve bilim adamları, CIA tarafından Amerikan ve Kanada (başta MKULTRA projesi olmak üzere ABD’de yapılan bazı deneylerin bir ayağı da Kanada’da sürdürülmüştür) vatandaşları üzerinde gerçekleştirilen deneylerin çoğunun Nazi ölüm kamplarında yapılan insanlık dışı deneylerin bir devamı olduğunu ortaya koymuşlardı.

Zehirli sivrisinekleri yayma dronu patentinin sahibi Amerikalı S. Mill Calvert’in biyolojik savaş yöntemleriyle ilgili daha bunun gibi 42 patenti vardı.

Calvert bu fikri 2. Dünya Savaşı’nda Nazilerden almıştı. Heinrich Himmler’in talımatıyla, Nazi Alman ordusu 1941’de Dachau’da bir araştırma laboratuvarı kurup, tifüs ve sıtma gibi hastalıkları sivrisineklerle düşman cephesine taşımak için çalışma yürütmüştü. Tübingen Üniversitesi’nden Klaus Reinhardt, Endeavour isimli bilim dergisine yazdığı makalede bu korkunç deneyi ortaya çıkarttı.

1946’da ABD’de savaş gazilerine hizmet veren hastanelerdeki hastalar, tıbbi deneylerde kobay olarak kullanıldı. Kuşkuları ortadan kaldırmak için ne zaman böyle bir hastanede gerçekleştirilen bir çalışmayla ilgili rapor hazırlansa, “deney” sözcüğü yerine “araştırma” ya da “inceleme” sözcüklerinin kullanılması emredildi.

KORE’DE DE BİYOLOJİK SAVAŞ YAPTILAR

Çin Halk Cumhuriyeti, ABD’nin Kore savaşı sırasında Çinli ve Kuzey Korelilere yönelik biyolojik savaş yürüttüğünü delillerle ortaya koydu.

25 Amerikan savaş esirinin ifadeleri ve çok sayıda şarbon örneğiyle “Sarı Ateş” taşıyan sivrisinek ve pire örneklerini sundular.

Uçaklardan atılan Amerikan bildirilerine kolera bulaştırıldığını ortaya koydular.

Amerika ise ifade veren savaş esirlerini vatana ihanetle suçladı ve iddiaları reddetti.

Daha pek çok örnek mevcut.

Alman ve Japon faşizminin varisi bugün ABD’dir.

Bunlara daha pek çok somut örnekle devam edeceğim.

KAYNAKLAR:

https://www.globalresearch.ca/biologicalweaponsusefultimelyfactualoverview/5702842

https://www.globalresearch.ca/thegeopoliticaldeploymentofbiologicalweapons/5703005

http://www.haber7.com/teknoloji/haber/86479abdnininsanlikdisideneyleri

https://www.nytimes.com/1995/03/18/opinion/thecrimesofunit731.html