Sadece Deniz Kuvvetlerinde değil,Türkiye’nin en önemli değerlerinden,Tümamiral Doç.Dr. Cihat YAYCI Fetö kriptolarının uğraşları ve Yunan medyasının çığlıklar ile en sonunda tasfiye edildi. Ancak bu hainler fazla sevinmesinler, bir Yaycı’yı tasfiye ettiğini zannediyorlar, bilsinler ki, binlerce değil, milyonlarca Yaycı geliyor.
Mavi Vatan’ın hak ve hukukunu bilimsel araştırmaları ile tespit ve tescil ettiren, ABD himayesinde ülkemizde 15 Temmuz darbe teşebbüsünde bulunan hain Fetö yandaş ve kriptolarını kendi buluşu olan Fetömetre ile tespit ederek Yargıya teslim eden kahraman Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı’nın kariyeri nedir?
1988 yılında Deniz Harp Okulundan subay çıktıktan sonra,Donanma Gemilerinde,İkinci Komutanlık,Gemi Komutanlığı ve Komodorluk görevleri yapmıştır.Deniz Harp Akademisinden Kurmay subay olarak mezun olduktan sonra, Silahlı Kuvvetler Akademisi’nde de eğitim almıştır. Deniz Kuvvetlerinde muhtelif Karargah hizmetlerinden sonra Amiral olarak iki yıl Moskova Silahlı Kuvvetler Ataşeliği görevinde bulunmuştur. Amiral Yaycı ayrıca, Marmara Üniversitesi İngilizce İşletme İnsan Kaynakları Ana Bilim dalında, Naval Postgraduate School ( NPS ) California/ ABD’de ”Fizik Mühendisliği” ile ”Elektronik Mühendisliği” dallarında yüksek lisans eğitimi ve İstanbul Üniversitesi’nde de, ”Uluslararası İlişkiler” ana bilim dalında doktora eğitimini tamamlayarak 15 Nisan 2020 tarihinde doçent olmuştur. Bu arada bir çok makale ve kitap yazmıştır.
ABD’NİN ARI KOVANINA ÇOMAK SOKTU
Bunların arasında en önemlileri, ”Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) Kavramı ” “Libya Türkiye’nin Denizden Komşusudur ” ve ”Yunanistan Talepleri (Ege Sorunları ) Soru ve Cevaplarla” başlıklı bilimsel kitaplarıdır. Bu bilimsel araştırmalara dayanarak Libya ile yapılan Deniz Yetki Sınırlama Anlaşması, komşumuz Yunanistan ve onun Güney Kıbrıs Haydut Devletini (GKHD) telaş ve paniğe sevk etmiştir. Ayrıca, Yaycı’nın Ege Sorunları Bilimsel Kitabı da yayınlanınca Yunanistan ve Medyası tam bir panik halinde, Fetö kaçkınları ve kriptoları ile koordineli ve koro halinde, Amiral Yaycı’ya kin, nefret ve tehdit saldırıları olağanüstü artmıştır. Yunanistan ayrıca, ABD destekli,Fransa ,Mısır, BAE ve Suudi Arabistan’la çeşitli diplomatik ve askeri olarak Mavi Vatan karşıtı eylemlerini artırma çabası içindedir. Mavi Vatan kavramının mucidi Amiral Cem Gürdeniz’dir. Ancak, Libya ile yapılan Deniz Yetki Sınırlama Anlaşmasının ve BM’lerde tescilinin mimarı da Amiral Doç. Dr. Cihat Yaycı’dır. Amiral Yaycı sadece Doğu Akdeniz’de değil, “Irak’ta Yaşanan Savaşlar ve Türkiye’ye Etkileri” başlıklı makalesiyle de ABD’nin arı kovanına çomak sokmuştur.
EŞREF BİTLİS GİBİ KARA LİSTEYE ALINDI
Zira makalede, ”Türkiye’nin hem Türkmen soydaşlarımızın geleceği, hem de bölgenin güven ve istikrarında söz sahibi olması önemlidir” tespiti yer almaktadır. Ayrıca,”Irak’ta savaş ABD’nin öngördüğü gibi kısa sürede sona ermiş, Saddam rejimi yıkılmış, Peşmerge Musul ve Kerkük’e girmiş, kırmızı hatlar aşılmıştır. Türkiye için, ya ABD’nin sözlerini ne zaman yerine getireceğini beklemek, ya da biten savaşın üstüne yeni bir savaş çıkarmaktan başka alternatif kalmamıştır” diyerek, aynen rahmetli Org. Eşref Bitlis gibi ABD’nin hışım ve gazabına uğrayacakların kara listesinde yer aldığı da değerlendirilmektedir. Yunan Basınında Amiral Yaycı hakkında çıkan bir yazıda, ” Yaycı’nın Libya’daki başarısının ardından,tüm gözler üzerine çevrildiği. Bu durum Yaycı ile hesapları olan Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın hiç hoşuna gitmediği ve Cumhurbaşkanının uzun süre Yaycı ve Akar arasında kaldığı” şeklinde haber çıkmıştır.
Özetle: Amiral Doç. Dr. Cihat Yaycı, dışarıdan, ABD ve AB himayesindeki YunanGKHD ve Fetmetre ile tespit edilmiş Fetö kaçakları ile kriptoların ortak hedefi halinde, devamlı tehdit, şantaj ve saldırıları altında bulunmaktadır. İçeride ise, MSB bünyesindeki kriptoların, Dışişleri Bakanlığı’ndaki bazı bürokratların kıskançlık ve çekememe nedenleri ile Yaycı’ya karşı tavır aldıklarına dair Yunan basını dahil yaygın ve tekzip edilmeyen yazı ve söylemler de sıklıkla duyulmaktadır. Bir başka ifade ile Amiral Yaycı, psikolojik baskı altına alınmış diyebiliriz.
Buraya kadar siyasi, diplomatik, bürokratik ve psikolojik engellemelere değindim. Bu işin bir de çok önemli olan askeri hiyerarşi içinde emir komuta yapısındaki husus var. Harp Akademilerinde, öğretim üyeliği görevimde Kurmay Subay ve Komutan adaylarına Atatürk’ten esinlenerek devamlı olarak yaptığım komutan tarifinde; ”Komutan, sadece yaptığı işten değil, yapmadığı, emrindekilerin yaptığı işten de sorumluluk duygusu taşıyana denir.”
Komutan, aynı zamanda emrindeki personelinin, askeri, idari, adli ve sosyal hak ve hukukunu korumak ve kollamakla da sorumludur.
Akademide komutan sorumluluğunu somut olarak açıklayan örneklerden bir tanesi de şöyledir:
”ABD Atlantik Filosu Uçak Gemisi, su üstü ve su altı gemileri ile tatbikat yaptıktan sonra Brezilya Rio Limanına demirliyor. Gemilerden bir er gece geç vakit barda bir kadını bıçaklayarak öldürüyor. Er yakalanıp gemide hapsediliyor. Filo Komutanı Koramiral olayı gece yarısı mesajla Washington’a rapor ediyor. Yarım saat sonra Washington’dan gelen mesajda “Sabah saat 10’da uçakla gelecek Koramiral X ile pistte devir teslim yaparak, aynı uçakla Wasington’a dönünüz” deniliyor. Burada mazeret dahi dinlenmiyor. Yani ben Komodora, Gemi Komutanlarına emir vermiştim gibi sorumluluktan kaçan mazeretlerin kabulü mümkün değil.! Buradan Amiral Yaycı’ya gelirsek, durum çok ama çok vahim. Amiral Yaycı Kuvvet Komutanının aracısız emrinde çalışmaktadır.
Bir komutanın emrindeki personel, komutanın haberi, oluru olmadan alınamaz, atanamaz. Komutanın haberi ve oluru var ve bu Yaycı ile paylaşılmadan tepeden inme tayin ise bu da çok vahim bir durumdur. Zira personelin komutana güven duygusu zayıflar. Şayet komutanın haberi yok ise bu sefer durum fecaat demektir. Varsayılan her iki durumda da komutan emrinde sağ kolu olarak çalışan Amirali için ilgili sıralı makamlara karşı olağan üstü gayretle savunma yapar. Eğer sonuç alınamıyorsa, Orgeneral Koşaner ve Oramiral Uğur Yiğit gibi istifa ederek Sinei Millete katılınır.
BİNLERCE YAYCI YARATTI
Şunu inanarak tekrar vurgulamak isterim ki, her ne olursa olsun bir Amiral Yaycı gider ama, arkasında binlerce hatta milyonlarca Yaycı yaratmıştır. Bu nedenle, Doğu Akdeniz ve Adalar Denizi (Ege ) Mavi Vatan ve bağrında yatan KKTC’deki jeopolitiğin gereği olan ulusal hak ve çıkarlarımızın bütün engellemelere rağmen er veya geç duraksamaksızın elde edilerek sonsuza dek yaşatılacağına yürekten inanıyor ve inanmalıyız.