Eşçinselliğin yaygınlaşmasıyla çocuk yapma olmayacağı için dünya nüfusunun daha az olması planlanıyor.
Bu bir toplum mühendisliği. Amaç kırılgan, sayrı bir toplum yaratmak. Biyolojik olan yerine kültürel cinsiyet seçiciliğine giden kapitalist üretim ilişkileri geçerli. RAND Corporation raporunda ruhsal durumun sömürülecek bir hale getirilmesi vardır.
DR. EREN FIRAT
Toplumsal dinamiklerin hızla geliştiği, ruh bilimsel analizlerin bireyin düşünce zerrelerine ulaştığı çağda bazı haberler ve bunlara karşı çıkışlara bakarak durum sorgulaması gerekliliğini düşündüm. Birikimlerimin ve bu köşenin olanakları ile bazı açıklamaların gerekli olduğu kanısındayım. Uzun süredir görmediğim çok saygıdeğer bir büyüğümle bu konuyu konuştuğumda, bunları yazmam gerektiğini söylemesi üzerine bu yazıyı kaleme aldım. Konu “toplumsal cinsiyet” ve LGBT hareketi idi. Konuyu incelememi gerektiren bir başka nokta da Batı ülkelerinin neden bu konu ile bu kadar yoğun olarak ilgilendikleri idi.
TOPLUM MÜHENDİSLİĞİ
Bu işin arkasında bir toplum mühendisliği uygulaması olduğunu belirterek başlayalım. Bunda temel amacın kırılgan, sayrı bir toplum yaratmak olduğu görülüyor. Öncelikle ruh bilimsel bazı kavramlar üzerinde konuşmak gerek. Burada da Freud ve onun yapısal kuramı karşımıza çıkar.
Freud’un üç parçalı kuramının en büyük sorunu, idin (bilinçdışı) insan ruhunun en önemli parçası olduğu iddiasıdır. Özellikle sorunsal olan şey, onun idin dürtüleri ve içgüdüleri tarafından canlandırılan baskın rol üzerindeki vurgusu ve tüm insan davranışlarının temel dayanağı olarak cinsel dürtülere özgü sabit fikirleridir. Freud’un insanoğlunu yalnızca mekanik olarak bilinçsiz dürtüler ve içgüdüleri tarafından yönetilen başka bir hayvan türü olarak görmesi, yetersiz bulundu. “Bütün sırları tek bir anahtarla açma” konusundaki çabası, insan doğasını ve davranışını aşırı basitleştirdi.
Sigmund Freud’un kuramının bu yönü, uygun olmayan bulgular ile bilindi ve popülerleşti. Çok küçük bir çocuğun bile olsa, onların cinsel dürtü ve içtepileri olduğu fikri (bu kavramları anlamıyor olsa bile) çocuk tacizcileri ve suiistimalcileri özetle cinsel sapmalar için gerekçe olarak kullanılmıştır.
Tüm psikolojik sorunlarımızın bastırılmış cinsel arzulara atfedilmesi, psikanaliz geçirirken hastalara, fiili olarak hiçbir zaman olmadığı halde cinsel istismarları “hatırlatmak” ve hatta insanları bu tür davranışlar ile suçlamak ile sonuçlanabilir.
Özetle belirtmek gerekirse biyolojik olan, insan ruhunu besleyen bilimsel organik sistemin yerine doğal olanı ayıklayarak kültürel cinsiyet seçiciliğine giden sistem kapitalist üretim ilişkileri çerçevesinde dünya halklarına sunulmaktadır.
İnsan türünün gelişiminde yaşamı paylaşmada sürdürebilir insanlık düzeninde doğal olan esastır. Cinsiyet belirsizliğinin, güç ilişkilerinin hastalıklı tanımı olduğu ve yıkımlar getirdiğini vurgulayalım.
RAND RAPORUNDAKİ HEDEFLER
RAND Corporation’da sistem kuramcısı ve askeri stratejist olarak çalışan Herman Kahn isimli gelecek bilimci, 1967 yılında 2000’li yıllarda olacak 100 temel gelişme için “The Year 2000” isimli kitap yayınlar. Bu kitapta yer alan 100 başlığın ilk 50 başlığı çok ilgi çekicidir. Bunlardan bazıları şöyledir: 30. Madde “bireyleri ve örgütleri gözetlemek dinlemek denetim altında bulundurmak için yeni teknikler”, 33. Madde “insanların kamusal ve kişisel davranışlarını etkileyen daha güvenilir eğitim ve propaganda teknikleri”, 34. Madde “doğrudan elektronik iletişimin pratik kullanımıyla beynin uyarılması”, 37. Madde “yeni ve olası kontrgerilla teknikleri”, 39. Madde “yorgunluğun, rehavetin, uyanıklığın, ruh halinin, kişiliğin, algıların ve fantezilerin denetimi için yeni ve değişik teknikler”, 41. Madde “cinsiyeti değiştirme kapasitesinin artması”, 42. “bireyin temel bünyesi üzerinde diğer genetik denetim ya da etki teknikleri”...
Bunlar dikkatle incelendiği zaman görülecektir ki, insan davranışlarını toplumsal gelişimin getirdiği değerler sisteminden koparıp onun yerine alışılmış değerlerden yoksun, doğrudan ya da psikolojik etkilenmeyle uzaktan denetlenen bir “insansı”nın sömürücü sistemle nasıl bütünleşeceğinin yolları ve gelecekteki olası uygulamalarından söz edilmektedir. Ulusalcı bağımsızlık ereği güden öğretiler psikolojik manüplasyonlarla yok edilmeye çalışılacak bir sistem arzulanmaktadır. İnsanın kendini nesneleştirerek planlanmış yabancılaşma ile kendini belirleyen öze yabancı kalacağı ortam sunacak bir alt yapı hazırlanmaktadır.
YARATICI YIKICILIK
Bu maddelerin bir kısmının yaratıcı yıkıcılıktan beslendiği görülür. Bu kuramın öncüsü Schumpeter'e göre; "yaratıcı yıkımın fırtınası", bir yapıyı aralıksız olarak içten ele geçiren, sürekli olarak eskiyi imha ederken yeniyi yaratan mutasyon sürecini tanımlamaktadır. Her biri ayrı konu başlığı yazı maddesi olan bu saptamalar aynı zamanda ülkemiz için hazırlanan oyunların düşünsel ve izlemsel arka planını da oluşturmaktadır. Bu maddelerin bir başka ilginç özelliği de her türlü sorunların özellikle çocuklarda her psikolojik sorunun çözümün aile ya da diğer toplumsal ortamlar olmaktan çıkarıp çözüm için bir psikiyatriste ihtiyaç göstermesidir. Böylece ruhsal durum da, ayrıca sömürülecek bir durum olarak ortaya çıkmaktadır.
AMAÇ, UZAKTAN KUMANDA İLE YÖNETİLEN TOPLUM
Yukarıda özetlenen sömürgeci çıkarların hizmet eden ancak büyük bir uygarlık sorunu yaratacağına inandığım gelişmelerin temel iki yolla yürütülmesi öngörülmektedir. Bunlardan biri psikomanipülasyonlar, diğeri de ilaç denen aslında uyuşturucularla sunulan sanal bir dünya halidir.
Toplumsal tanımını çok iyi bilen okuyucularımıza konunun ruh bilimsel yanını kısaca açıklamaya çalıştım. Dikkatle bakıldığında şöyle bir tablo görüyoruz: Bölünemez, bütün olan insan ruhunu ya da toplumsal düşünceyi en olmaz yerinden sarstığınız zaman cam kırığı gibi değeri parçalara ayırıyorsunuz. Onaralım dendiğinde, yukarıda özetlediğimiz politikalara uygun size hizmet eden yapıştırıcı ile yeniden yapıştırmaya çalışıyorsunuz sonuç kendi gerçeğinden kopuk kendine yabancı birey ve toplumlar, bir şekilde uzaktan kumanda ile yönetilecek insansılar yaratıyorsunuz.
NEREDE BİLİMSEL AHLAK VE SORUMLULUK?
Bu konularda sorgulanması gereken bir başka konu, bilim ahlakı ve üniversitelerin durumudur. Üniversitelerin özgün düşünce geliştirmede yetersizliği öğrencilerine verdiği batı değerleri karşısında özgün olmayan mahcup tavrı, bu maddeleri bertaraf etmesi gereken bu kurumlarda zafiyet olduğu görülmektedir.
Eşcinselliği özendirmek özellikle filmlerle çocuk yaşlarda insanları özendirmek yabancılaşmanın bizler için en tehlikeli örneğidir. Yazılı hali 1967 yılında olan politikaların günümüzde uygulamasıdır. Örnekleri çoğaltmak gerekirse buna şu örnekler verilebilir Atatürksüz Türkiye, Ordusuz devlet, Alisiz Alevilik, Hz Muhammedsiz İslam. Bunlar çok sayıda örnekle artırılabilir.
Kubbeli yapılarda kilit taşı vardır kilit taşı çekilirse tüm yapı çöker. Bunun Ruhbilimdeki karşılıklarından biri cinsiyet ihlali, toplumsal bilimlerdeki karşılığı olmazsa olmaz değerleri tartışmaya açmaktır.
Oyunu gören tam bağımsız Türkiye için mücadele edenlere selam olsun.