Amerika bir devletten çok, küresel sermaye hegemonyasının ismidir.

Amerikan devleti veya siyaseti de buna göre şekillenir.

Buna, şirketler Amerikası, ya da İngilizcesiyle Corporate America deniyor.

Kimileri “Müesses Nizam” veya derin Amerikan devleti de diyor.

Hatta komplo teorileri tutkunları, buna İlluminati veya Masonlar da diyor ki, bu yanlış.

Paranın dini imanı, etnik kutnik kökeni, tarikatı barikatı yoktur.

Para paradır.

Parası çok olan da hep açgözlüdür.

Küçükten beri hep Don Kişot olmaya heves ettim.

Kötülerle savaşmak, onlara elimden gelen tepkiyi vermek benim için hep asil bir hedef oldu.

Ama asıl mesele de hep, kimin veya neyin asıl “kötü” olduğunu bulmaktı.

Büyüdükçe, yaşadıkça, okudukça kötülüğün aslında pek insani bir durum olduğunu gördüm.

Bunun diğer adı açgözlülüktü.

Açgözlü egemenler, dünyayı sömürüp duruyordu.

Sermayedarlar denen bir küçük azınlık vardı.

Bunlara göre dünya onların malı, geri kalanı da hamallarıydı.

İşte bana ve Karl Marks’a göre asıl kötülük işte buydu.

Hani karikatürlerdeki o şişman ve doymak bilmeyen patron ve onu taşıyan sıska işçiler misali.

Bu girizgahtaki amacım, Çin’deki yeni korona virüsü salgını ile Davos ve Washington’da dönen dolapları anlatmaya çalışmak.

DAVOS VE WUHAN ÖNCESİNDE YAŞANANLAR

Davos’ta toplaşan 3000 para babası görünürde dünyayı kurtarıyormuş gibi davransa da asıl amaçları eskiden beri hep aynı: karlarını artırmak.

Wuhan’dakiler ise hayatlarını kökten tehdit eden bir virüse karşı direniyor. Çin aslında toptan bir savaşa girdi.

Sonuçları itibarıyla bakıldığında Trump ve Davos ahalisi, bundan daha mutlu olamazlardı.

Tüm Çinlilere artık resmen cüzzamlı muamelesi yapılıyor.

Çin’in Gayri Safi Milli Hasılası resmen en az yüzde 1 azaldı.

Son on yılda, kuşgribinde kanatlı, domuz vebasında domuz popülasyonunu kaybeden Çin, şimdi insanlarını korumaya çalışıyor.

Çünkü bu virüs daha önceki H1N1 (Kuşgribi – Domuzgribi) tipi virüslerden çok farklı.

Onlarda kuluçka süresi 25 gündü. Bunda 2 haftaya kadar uzuyor.

Bu da salgının yayılmasını kolaylaştırıyor, önlenmesini zorlaştırıyor.

Önümüzdeki bir iki hafta içinde virüsten etkilenen hasta sayısında zirve bekleniyor.

60 milyona yakın bir nüfusu karantina altına almak, zamanla yarışarak özel hastane inşa edip, aşı geliştirmeye çalışmak her ülkenin yapabileceği işlerden değil.

Ama dünyada resmen Çinlilere karşı ırkçı bir propaganda yürütülüyor.

Yarasa, fare, yılan yiyen Çinli videolarıyla, virüs arasında koşutluk kuruluyor ve Çinlilerden nefret edilmesi sağlanıyor.

Hatta bizde de bazı saflar var ki, “Uygurlara zulmeden Çinlilere müstehaktır, gebersinler” diyorlar. Halbuki virüs Şinciang’a da sıçramış durumda. E tabii, Çinlilere kızıp, Çin lokantasında çalışan Uygur dövenlerden söz ediyoruz.

Bu novel korona virüs sayesinde bir “Yankee” propagandası olan ‘Sarı Tehlike’ edebiyatı gerçek oldu, dünyanın her yerinde Çinlilere cüzzamlı muamelesi yapılmaya başlandı.

Zamanlama da muhteşem…

Tam Çin yeni yılının kutlanacağı bir dönemde bu salgın patlak verdi.

Çin ekonomisi bir de oradan darbe yedi.

Trump ve şürekası Beyaz Saray’da göbek atıyordur kesin.

Sadede geliyorum.

Bir önceki yazımda alıntı yaptığım Peter Koenig, 30 yıl boyunca Dünya Sağlık Örgütü ve Dünya Bankası’nda çalışmış bir ekonomist.

Koenig, CIA’nın dünyanın çok çeşitli en az 100 noktasında biyolojik ajan üreten laboratuvar ve tesisleri olduğunu belirtiyor.

SARS (Severe Acute Respiratory Syndrom – Ağır Akut Solunum yolu Hastalığı) virüsü de 2002’de Çin’de başlamıştı. O da bir tür korona virüstü. 2004’te tamamen kontrol altına alındı.

Pek çok uzman SARS’ın laboratuvarda özel olarak üretildiği görüşündeydi. Çünkü hayvandan insana geçmesi için özel bir çaba ve teknik gerekiyordu. Yani yüz yıllardır börtü böceği, türlü hayvanı yiyen Çinliler daha önce hasta olmayıp, şimdi bir anda hasta oluyordu.

Koenig’in sözünü ettiği 100 tesisten bir tanesi, Gürcistan’da ortaya çıkarılmıştı.

ABD’nin Gürcistan’da bir biyolojik silah tesisinin resmi adı Richard Lugar Halk Sağlığı Araştırma Merkezi’ydi.

Bu tesis, 2002’de ABD Ajanı Gürcü siyasetçi Mihail Saakashvili dönemindeki anlaşmayla kuruldu.

Tesiste denek olarak kullanılan çok sayıda kişinin hepatit yüzünden öldüğü, bizzat eski Devlet Güvenlik Bakanı İgor Giorgadze tarafından açıklandı.

Giorgadze, 2015 ve 2016’da bu tesiste deneylere katılan ve hepatit yüzünden ölen kişilerin listesini Moskova’daki basın toplantısında açıkladı.

Rusya Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı NikolayPatruşev de ABD’nin eski Sovyet Cumhuriyetleri’nde buna benzer tesisler kurduğunu 2015’te açıklarken Richard Lugar Merkezi’ni özellikle örnek vermişti.

Dilyana Gaytandhzieva isimli Bulgar kadın gazeteci Tiflis’e gitti ve bu tesisi yerinde araştırdı.

Amerikalı diplomatlar bu tesise kan ve virüs örneklerini, diplomatik dokunulmazlıklarından yararlanarak taşıyorlardı.

Zaten tesisteki “uzmanların” neredeyse hepsi diplomat olarak görünüyordu.

Bunların belgelerini çıkarmıştı Bulgar gazeteci.

Merkezde, hepatit, şarbon ve veba gibi salgın hastalıklar üzerinde çalışılıyordu.

Çevrede oturanlar tesisten geceleri havaya zehirli dumanların karıştığını ve pek çok kişinin bundan rahatsızlanarak hastaneye kaldırıldığını anlattı.

Hatta tesiste çalışan 4 Filipinli’den ikisi, bir gece ağızları köpürerek ölmüştü.

Gürcistan genelinde bu tesiste denek olarak kullanılan 100’den fazla kişinin de öldüğü belirtiliyordu.

SİVRİSİNEK DRONU PATENTİ

                    Dilyana’nın ortaya çıkardığı önemli belgelerden biri de Amerikalı uzmanlarca geliştirilen ve (aynı Zika ve Ebola virüsleri gibi) patenti alınan bir sivrisinek yayma dronu oldu.


Zehirli sivrisinekleri yayma dronu patentinin sahibi Amerikalı S. Mill Calvert’in biyolojik savaş yöntemleriyle ilgili daha bunun gibi 42 patenti vardı.


Calvert bu fikri 2. Dünya Savaşı’nda Nazilerden almıştı. Heinrich Himmler’in talımatıyla, Nazi Alman ordusu 1941’de Dachau’da bir araştırma laboratuvarı kurup, tifüs ve sıtma gibi hastalıkları sivrisineklerle düşman cephesine taşımak için çalışma yürütmüştü. Tübingen Üniversitesi’nden Klaus Reinhardt, Endeavour isimli bilim dergisine yazdığı makalede bu korkunç deneyi ortaya çıkarttı.


Richard Lugar tesisinde ayrıca Rusların RNA ve DNA örnekleri de toplanıyordu özel bir amaç için.


Hani Adnan Hoca’nın müridi Oktar Babuna’nın 2000’li yıllarda “kanserim abilerim ablalarım” acındırmasıyla toplanan ve ABD’ye veya İsrail’e gönderilen Türk kan örnekleri gibi.


Bu tesiste yapılan özel araştırmalardan biri de, Ruslara özgü şarbon (anthrax) geliştirilmesi üzerineydi.


Burada butik, yani bir ırka özel biyolojik savaş unsurları geliştiriliyordu besbelli ki.




AVRUPA DA KÖR VE SAĞIR KALDI

Soruşturmaları sırasında otel odasına da kimliği belirsiz kişilerce girilen Dilyana hanım, tüm bilgi, görüntü, kayıt ve belgelerini Brüksel’deki Avrupa Parlamentosu’nda sorgulamak istedi.


Amerikalı Sağlık Bakan Yardımcısı Robert Kadlec’in basın toplantısı sırasında Dilyana araştırdığı Richard Lugar merkezini sormak istedi, ancak görevliler tarafından salonun dışına çıkarıldı.


Merak edenler için tüm bu haberin, bilgi ve görüntülerin olduğu linki burada paylaşıyorum:


https://www.zerohedge.com/news/20180916/usdiplomatsinvolvedtraffickinghumanbloodandpathogenssecretmilitaryprogram


ABD’nin dünya genelinde 25 ülkede 100 civarı yasadışı biyolojik savaş tesisi bulunuyor. Maryland Fort Detrick üssündeki biyolojik savaş tesisi, Amerikan Hastalık kontrol ve Önleme Merkezi (CDC) tarafından geçen sene kapatıldı. Tesiste şarbon, çiçek ve ebola üzerinde çalışmalar yapılıyordu. ABD bu tür müdahaleler yüzünden biyolojik savaş merkezlerini toprakları dışında çalıştırıyor.




2013’te Çin Hava Kuvvetleri’nden Albay Dai Xu, Amerikan ordusunun Çin’e karşı yeni bir kuş gribi saldırısı yaptığını söylemişti. Dai’ya göre Amerikan ordusu, H7N9 isimli kuş gribi virüsünü Çin’e karşı biyolojik savaş unsuru olarak sahaya sürmüştü.


BİLL GATES, DAVOS VE NOVEL CORONA

Veryansıntv.com 3 gün önce önemli bir habere imza attı.


Buna göre, Davos Dünya Ekonomik Forumu ve Bill and Melinda Gates Vakfı’yla ortaklığında kurulan John Hopkins Center for Health Security, 18 Ekim 2019’da New York’ta virüs salgınıyla ilgili pandemik simülasyon tatbikatı yapmıştı.


Yani Çin’deki salgının başlangıcından sadece 6 hafta önce.


Bilim sitesi Activistpost.com, Gates Vakfı çalışmasıyla ilgili şu bilgileri aktardı:


“Bu raporda 18 Ekim 2019 günü New York kent merkezinde yapılan Etkinlik 201’e içeriden bakacağız. Etkinlik 201, Dünya Ekonomik Forumu ve Bill and Melinda Gates Vakfı’yla ortaklığı olan John Hopkins Center for Health Security’nin ev sahipliğinde düzenlenen yüksek düzeyde bir pandemi tatbikatı. Koronavirüsle ilgili pandemik simülasyon çalışması, söz konusu virüsten ötürü Çin’in Wuhan bölgesinde ilk hastalık vakasının bildirilmesinden yaklaşık altı hafta önce yapıldığı için çok şaşırtıcıdır. Böyle şeylere inanıyorsanız, rastlantının böylesi diyebilirsiniz. Bir diğer etkileyici bağlantı, Bill and Melinda Gates vakfının koronavirüs salgınına ilişkin pandemik simülasyona sadece katılmak ve kurgulanmasına yardımcı olmakla kalmaması, aynı zamanda ölümcül koronavirüs için patent sahibi ve şimdiki krizi çözmek için bir aşı üzerinde çalışmakta olan gruba fon sağlamakta olmasıdır. Burada da inanılması zor bir rastlantı var”.


Belki de ‘yok artık bu kadar da olmaz’ denilmesin diye, ilk bir 28.582 kişinin öldüğü ayda salgının Çin’den değil de Güney Amerika’dan yayıldığı bildiriliyordu.


Tatbikatın 4. Safhasında ise Davos sakinlerinin asıl amacı ortaya çıkıyordu.


Sosyal medya ve internetteki “bilgi kirliliği ve yalan haberler” yüzünden sansür getirilmesi öngörülüyordu.


Yani ana akım medya dışındaki tüm alternatif bilgi kaynakları, yalan haber yaymakla suçlanarak  susturulacaktı. Zaten bir süredir Batılı Zengin Kulüplerde internete sansür getirilmesi için çalışmalar başladı. İngiltere bu işin merkez üssü olarak seçildi.


Öte yandan Microsoft’un patronu Bill Gates’in Hastalık Modellemesi Enstitüsü, 1918 salgınında 50 milyon insanı öldüren gibi yeni bir grip hastalığının bugün altı ayda 30 milyon insanı öldüreceğini iddia etmişti.


Massachusetts Medical Society ve New England Tıp Dergisi tarafından düzenlenen etkinlikte, “Dünya savaşa hazır olması gerektiği gibi yeni bir salgın için hazırlanıyor olmalı” denilmişti.


Şimdi bunun Davos ile bağlantısına dönelim isterseniz.


Araştırmacı Yazar F. William Engdahl, Davos’ta “Küresel Isınma ve gezegeni kurtarma” başlıkları altında düzenlenen bir dizi toplantıdan söz ediyor.


Bu toplantıların bir kısmı açık.


Bir kısmı ise, seçilmiş zenginlerin dışındakilere kesinlikle yasak ve dışarı aktarılması men edilmiş toplantılar.


Engdahl, New Eastern Outlook’ta yazdığı “Follow The Real Money Behind the New Green Agenda” (Yeni Yeşil Gündemde Gerçek Parayı Takip Etmek) başlıklı yazısında Greta Thunberg’in arkasına saklanan trilyonlarca doları anlattı.


Küresel sermayenin akışında yeni bir tezgahın habercisiydi bu Davos toplantıları.


Bunun için de yangınlar, küresel salgınlar, seller (hatta belki depremler), su savaşları, kıtlık, göçler vs. gerekçe gösteriliyordu.


Ancak asıl olan biten, trilyonlarca doların küresel hegemonların inisiyatifiyle yeniden tekelci kapitalizmin emrine verilmesi ve istenmeyen unsurların (mesela yükselen Çin ve Rusya gibi ‘asiler’) tasfiye edilmesiydi.


Engdahl, 2020’deki Davos Mütevelli Heyeti’ndeki isimleri bir bir anlattı.


Mesela Greta’nın süpervizörü Al Gore, 7 trilyonluk küresel yatırımı yöneten BlackRock Fon Grubu CEO’su Larry Fink, eski IMF yeni AB Merkez Bankası Başkanı Christiane Lagarde, İngiltere Merkez Bankası Başkanlığı’ndan Boris Johnson’un iklim değişikliği danışmanlığına geçmek üzere olan Mark Carney, yine dev yatırım şirketi Carlyle Grubu Başkanı David M. Rubinstein, Unilever Yöneticisi ve Dünya Bankası Karbon Fiyatlandırma çalışma grubu Feike Sybezma bunlardan bazılarıydı.


100 ülkede 7 trilyonluk fonun yöneticisi Larry Fink’in 14 Ocak’ta tüm büyük şirketlerin CEO’larına gönderdiği mektup çok önemliydi.


Davos’tan bir hafta önce adreslere gönderilen mektupta Fink,”Küresel iklim değişimi bizi finansal yapının kökten biçimde yeniden şekillenmesine zorluyor” ifadesini kullandı.


Finansal alanda artık bir “iklim risk primi” söz konusu olacaktı.


Buna göre, tüm dünyadaki bankaları birbirine bağlayan BIS (Bank of International Settlements; bu banka da ABD doları, IMF ve Dünya Bankası gibi bir 1944 Bretton Woods – yani Washington Konsensus kurumudur) bünyesinde bir Task Force on Climate related Financial Disclosures (TACFD – İklimle ilgili Finansal Bilgi verme yükümlülüğü) kurulmasına karar verilmişti.


Aslında bu 2015’teki Davos toplantılarında Mark Carney tarafından açıklanmış bir projeydi.


BIS, FSB (Financial Stability Board – Finansal İstikrar Kurulu) ve TACFD üçgeninde bir yeni sistemin kurulması öngörülüyordu.


2019 ve 2020’deki asıl büyük değişim, merkez bankaları başkanları ve BlackRock, Bloomberg, Carlyle,Morgan Stanley, Goldman Sachs gibi batılı dev küresel finans kuruluşların da bu sisteme dahil edilmesi oluyordu.


Bu her ne kadar, gerçek bir olgu olan küresel iklim değişimi üzerine temellendirilse de, asıl mesele kapitalizmin küresel sıklet merkezi değişimine verdiği cevapta saklıydı.


Batı kapitalizmi ve onun yavrusu emperyalizm, belli ki savaşmadan sahneyi tek etmeyecekti.


ABD’nin Rusya, İran, Irak yaptırım ve düşmanlığı, NATOME projesi ve Trump’ın son Kudüs Planı, esasen esas düşman Çin’deki yeni korona salgınından ari değildi.


Ve bunların tamamı da Davos’taki toplantılarda görüşülüp karara bağlanan konulardı.


Çin’in Kuşak ve Yol girişimi ile batı kapitalizminin Bretton Woods sistemini yıkmasının önüne geçmek hedefleniyor.


Devleti kapitalizme uşak yapanlarla, kapitalizmi sosyal devlete hizmetkar yapanlar arasındaki temel çelişme yani.


Buna kısaca ezen ve ezilen mücadelesi de denebilir.


Yalnız son devirde ezilenler kaderlerini ellerine alıyor.


Saldırganlaşan ezenler ise çare üstüne çare arıyor.


 


KAYNAKLAR:


https://journalneo.org/2020/01/28/chineseresilienceandsilentsimpleandsteadyresistanceamodelformankind/


https://www.aydinlik.com.tr/yoksaosarbonoradanmigeldigurcistandakipentagonlaboratuvarihuseyinvodinalikoseyazilarieylul2018


https://veryansintv.com/billgateskoronavirusuoncedenbiliyormuyduisteilgincsimulasyon/


https://journalneo.org/2020/01/27/followtherealmoneybehindthenewgreenagenda/