ORHAN ÖZKAYA
Kurduğu dolar dağlarının eridiğini, finans sermayesinin de delinerek su aldığını görmekten başka çaresinin kalmadığını, FED'in tahvil alımını durdurması ve doların Uzakdoğu güçleri tarafından kuşatılmasının ne anlama geldiğini anlıyor olmalı
ABD'deki başkanlık seçimlerinde Demokratların başkan aday adayı Bernie Sanders'in, rakibi Hillary Clinton'a karşı New Hampshire'de ön seçimi kazanması, ABD halkının kirli yöntemlerle uygulamaya konan ve medya saptırmalarıyla yürütülen sözde "demokrasi" tezgâhının geleceğinin olmadığını göstermesi bakımından çok anlamlı sayılmalı. Sanders'in burada bir zafer kazanmasının ardından, yarışın kaderinin değiştiği yorumlarının yapılması bile, artık bundan böyle işlerin hiç de kolay olmayacağı anlamına geliyor.
Kendisini "demokratik sosyalist" olarak tanımlayan Sanders, İowa'daki ön seçimi de kıl payı kaybetmişti. "Birlikte durduğumuz sürece kazanırız. Teşekkürler New Hampshire!" diyerek, halka olan inancını yineledi. Ayrıca sosyal medyada attığı tweetler rekor paylaşımlara ulaşmıştı. Bu da, Vietnam işgaline karşı yürütülen kırılması mümkün olmayan direnişlerin etkisi Afganistan, Irak, Libya ve Suriye işgalleri sırasında ölen Amerikalı gençlerin annelerinin ülkeyi baştanbaşa saran öfkesi, ırkçı katliamların yarattığı büyük fırtına halkın iliklerine kadar işlemiş ve yüreklere kazınmış bulunduğunu gösteriyordu.
ÇÖPTEN İMPARATORLUK SALLANIYOR
ABD, ekonomik krizlerle boğuşmanın yanında, ırkçılığın beslediği şiddet eylemlerinin sarsıntısıyla çöküyor. Giriştiği her işgalin ve her savaşın sonunda yenilmesi halk üzerinde olumsuz etkiler yaratıyor. "Cumartesi Direnişi" adı verilen eylemler, Troydan Martin'in bir süpermarkette arkadan kurşunlanması sonucunda, George Zimmerman tarafından Şubat 2012 yılında öldürülmesi ve Florida'daki yargılanması sonucunda serbest bırakılmasının ardından, başta New York, Atlanta, Chicago, Miami, Los Angeles gibi şehirler olmak üzere toplam 100 kentte yüz binlerce kişinin meydanlara çıkmasına neden olmuştu. ABD'nin şiddet konusunda artık güvenli bir ülke durumundan hızla uzaklaştığını, yoksulluğun ırkçılığı tetiklediği bir ortamı yaşamaya başladığı artık çok net olarak görülmeye başlandı.
Florida'daki yasalara göre, "Hayatının tehlikede olduğunu düşünen kişilere öldürücü güce başvurma hakkı tanımak" işlerin geldiği boyutun felâketini gösteriyor. 20 Temmuz Cumartesi Mitingleri'nin öncülüğünü yapan insan hakları eylemcisi Vaiz Al Sharpton, kurduğu "Ulusal Eylem Ağı" ile direnişlere damgasını vurdu. Bu felâket yasanın kaldırılmasını ve şiddetin yok edilmesini talep ederek eylemleri örgütlemiş, halkı ayağa kaldırmıştı.Acımasızca, polis kurşunuyla katledilen Trayton'un annesi Sybrina Fulton, "Bugün benim oğlum, yarın sizin oğlunuz!" diye feryat ederek dünya annelerine sesleniyordu. ABD, dünya mazlumlarını acımasızca katlederek kurduğu çöpten imparatorluğun artık sonuna geldiğini kabul etmek zorunda... Kurduğu dolar dağlarının eridiğini, finans sermayesinin de delinerek su aldığını görmekten başka çaresinin kalmadığını; FED'in tahvil alımını durdurması ve doların Uzakdoğu güçleri tarafından kuşatılmasının ne anlama geldiğini anlıyor olmalı. Ne kadar durumu inkâr etmeye kalksa da, bölgesel savaşlarla Pentagon, CIA, FBI ve asistanı MOSSAD, MI6 gibi devlet terörü uygulayan örgütlerle, dünyanın dört bir yanında estirdiği terör, katliam ve vahşet karşısında yine de çaresiz ve çözülmeye mahkûm.. Kendi halkını şiddetin her türlüsü ve Guantanamo adaletiyle baskılamanın olanaksız olduğunu yakında kafasına dank edercesine kabul etmek zorunda kalacak; Trump gibi çılgın, dengesiz, birikimsiz, ayarsız başkanlarla saplandığı bataklıktan çıkması olanaksız.
ULUS DEVLETLERİ YOK ETMEK KURTULUŞ OLMUYOR
Dünyanın en kaynaşmış ulus devleti olan Tito'nun Yugoslavya'sını parçalayarak, Filistin'de Arafat'ı zehirleyerek halkın kutup yıldızı saydığı öncüsünü yok etmek... Laikliğin simgesi Afganistan'ı, Atatürk ve Nasır milliyetçiliğinin kalelerinden biri olan Saddam'ın Baasçı direnişinin sembolü Irak'ı kan gölüne çevirmek... Yeşil sosyalizmin, emperyalizme kök söktüren ve Atatürk hayranı Kaddafi'nin huzur dolu ülkesi Libya'yı ve şimdide Atatürk ve Nasır milliyetçiliği, halkçılığının ve antiemperyalizmin Ortadoğu'daki yıkılmaz son kalesi olan Beşar Esad'ın Baasçı (Sosyalist Diriliş) ulus devleti Suriye'sini ortadan kaldırmanın hesapları çok pahalıya mal oluyor.
Milyonlarca Müslüman kanı akıtarak, yüz binlerce kadına tecavüz ederek, çoluk çocuk demeden yüz binlerce bebeği öldürerek, milyonlarca yoksul, çaresiz, mültecinin azgın sularda fire vere vere telef olmasına göz yumarak imparatorluk kurmanın mümkün olmadığını görüyor. Amerikan halkı, Irak işgali sırasında gösterdiği büyük direnişlerle geri adım atılmasını sağlamaya çalışmış, ancak petrol ve doğalgaz baronları vahşi saldırılarını durduramamıştı.
ABD EMPERYALİZMİ ERİYEREK ÇÖKÜYOR
13 Milyon göçmenin hâlâ vatandaşlık beklediği... Vietnam ve Kore dâhil 27 milyon gazinin olduğu, bir o kadarının da hayatını kaybettiği, 10 milyon kişinin mortgage krizinden dolayı naylon çadırlarda yaşadığı, 10 milyon kişinin oy kullanamadığı, 26 milyon insanın açlık çektiği ve hiçbir sosyal güvencenin olmadığı eğitimin, sağlığın paralı ve çok pahalı olduğu bir gerçek iken... Özel emeklilik dışında emekliliğin olmadığı, devletin şirketlere, Bilderberg, CFR, Rockafeller, Rockchild, Billgate ve Soros'lara bırakıldığı bütün dünya tarafından bilinirken... En büyük belirleyici Pentagon duvarlarının içindeki gücün rol oynadığı bir ülkede sonuç şaşırtıcı olmuyor.
Dünyanın en huzurlu ve kalkınmakta olan ulus devletlerini parça parça ederek kendi sömürü düzenini sürdürmek artık insanlığın bilinç kayasına çarpmış görünüyor. Her tarafta kurtuluş savaşları filizleniyor. Afrika bu olaylardan en büyük dersi çıkarmayı sürdürüyor. ŞİÖ, BRİCS, Latin Amerika dünyanın ezilenleri için seçenek olmayı sürdürüyor.
ABD emperyalistleri, mutlaka bir gün kendi tuzaklarında eriyerek, kurdukları çöpten imparatorluk hayalleriyle yalnız kalacaklar. Ortadoğu'da, özellikle Beşar Esad'ın halkıyla sürdürdüğü topyekûn şanlı direniş ve Asya, Afrika halklarının gözlerini fal taşı gibi açarak yürüttükleri direniş, ABD halkının da, kendisine dayatılan bu sömürü çarkını kırmak için mücadelesini yükseltiyor ve onları "demokratik sosyalizm" arayışına hızla yöneltiyor.