ERCAN KÜÇÜK

CIA bağlantılı bir örgüt olan ve ABD federal bütçesinden yararlanan NED (The National Endowment for Democracy) tarafından fonlanan DUK, şubat ayında yayınladığı bildiride Türkiye’yi hedef almıştı.

AK PARTİ UYARMIŞTI

Türkiye ile Çin arasında imzalanan suçluların iadesi anlaşmasının TBMM’ye gelmesi beklenirken, sözde Doğu Türkistan ayrılıkçıları da faaliyetlerini artırdı. Söz konusu faaliyetlerin bir ayağını oluşturan TBMM’deki çalışmaları İyi Parti yürütüyor. Geçen günlerde Lütfü Türkkan imzasıyla TBMM’de verdikleri, TürkiyeÇin ilişkilerini baltalamaya yönelik önerge reddedilmiş, Ak Partililer sözde Doğu Türkistan ayrılıkçılığında CIA ve FETÖ’nün rolüne dikkat çekmişti.

DUK, Parti Genel Başkanı Meral Akşener’i parti genel merkezinde ziyaret etti. Akşener'e görüşmede, Genel Başkan Yardımcısı Yavuz Ağıralioğlu, Genel Başkan Yardımcısı ve Emekli Büyükelçi Ahmet Kamil Erozan, Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş eşlik etti. Akşener'e "doppa" ve şal hediye edildi.

ARALIK AYINDA KURULDU

Ziyaret, DUK’a bağlı faaliyet gösteren Dünya Uygur Kurultayı Vakfı (DUKVA) adına gerçekleştirildi. Parti tarafından basına geçilen videoda Vakıf kurucusu Dr. Erkin Emet’in, katılımcıları Akşener’e tanıttığı görülüyor. Ziyarette, DUK’ta da yöneticilik yapan, vakfın kurucuları ve yöneticileri de yer aldı. DUK Başkanı Dolkun İsa sosyal medyadan Akşener’e, sözde ‘Uygur soykırımını her fırsatta gündeme getirdiği için’ teşekkür etti.

Vakıf, Resmi Gazete’nin 3 Ocak 2021 tarihli sayısında yayınlanan bilgilere göre henüz 25 Aralık 2020’de, Bakırköy 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin kararıyla tescil edildi. 13 bin ABD Doları mal varlığıyla dikkat çeken vakfın amacı şu cümlelerle açıklanıyor: “Türkiye’de yaşayan Doğu Türkistan kökenliler arasında Uygur dili ve kültürünün muhafazası dahil olmak üzere dayanışma ve yardımlaşma duygularını geliştirici bilgilendirme ve iletişaim faaliyetlerinde bulunmak... vakıf senedinde belirtilen diğer amaçları gerçekleştirmektir.”

KURUCULAR DUK YÖNETİCİSİ

Merkezi İstanbul Zeytinburnu’nda bulunan vakfın ziyarette de bulunan yöneticileri ve DUK’taki görevleri şöyle:

Erkin Ekrem: Hacettepe Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyesi, Vakıf kurucusu, Dünya Uygur Kurultayı Başkan Yardımcısı. National Endowment For Democracy’nin (NED) fonladığı Dünya Uygur Kongresi’ne (DUK) bağlı “Campaign for Uyghurs”un (CFU Uygur Hareketi) Başkanı Ruşen Abbas’la yakınlığı dikkat çekiyor. Abbas, Türkiye’ye geldiğinde faaliyetlerini, DUK Başkan Yardımcısı Erkin Ekrem’le birlikte yürüttü, siyasi partileri birlikte ziyaret ettiler. Gelecek Partisi’nin düzenlediği 'Doğu Türkistan Farkındalık Toplantısı'ndaki konuşmacılardan biri de Ekrem’di.

Erkin Emet: Ankara Üniversitesi DTCF’nde öğretim üyesi. Vakıf kurucusu, Dünya Uygur Kurultayı Sekreteri.

Abdureşit Abdulhamit: Vakıf kurucusu, Yönetim Kurulu Üyesi.

Abdulcelil Turan: Vakıf kurucusu, Yönetim Kurulu Üyesi, DUK’a bağlı AvrupaAsya Vakfı Başkanı ve Teklimakan Yayınevi’nin sahibi.

Dilşat Barışçı: Vakıf Kurucusu.

Ömer Kanat: DUK İcra Komitesi Başkanı, Uygur İnsan Hakları Projesi (UHRP) icra direktörü.

ABD’DEN 9 MİLYON DOLAR

ABD Federal Bütçesi'nden tahsisat alan National Endowment for Democracy (NED) tarafından 2004’ten bu yana 8 milyon 758 bin 300 dolar (yaklaşık 65 milyon lira) fonlanan kuruluşlardan Dünya Uygur Kurultayı, şubat ayında Türkiye’yi hedef alan bir bildiri yayınladı.

Eski ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun referans alındığı bildiride, Çin ile imzalanan suçluların iadesi anlaşmasını hedef alan ve izinsiz yapılan provokatif eylemler savunuldu. DUK bildirisinde, Uygurların Türkiye’de Çin Büyükelçiliği'ne başvurularının kabul edilmediği, bu nedenle protestolar yaptıkları öne sürüldü. Aralık 2020’de Konsolosluk önünde eylemlere başladıklarını kaydeden DUK, bildiride şöyle diyor:

POLİSTEN YAKINDILAR

“Polisin izin vermemesi sonucu konsolosluk önüne dahi gidemeyen kardeşlerimizden bir grup, Ankara’daki Çin Büyükelçiliği önünde aile nöbeti tutmaya başlamıştır. En masum talep olan 'ailem nerede' diyen kardeşlerimiz, 9 Şubat 2021’de Türk polisinin şanına yakışmayan, hiç de hoş olmayan kaba davranışlarla tartaklanmış, dört kardeşimiz polis arabasında dört saat, karakolda bir saat tutulmuştur. Elbette bazı güvenlik mensuplarının ferdi hareketleri Türk polisini temsil edemez. 1011 Şubat günleri kamp mağdurları kardeşlerimizin konakladığı mekanlar polis tarafından gözetim altına alınıp serbest hareket etmelerine izin verilmemiştir. Her demokratik ülkede yapılabilecek bunun gibi en masum gösteri hakkının, demokratik hukuk devleti olan Türkiye’de de yapılamaması bizi üzmüştür. Ayrıca 12 Şubat’ta İstanbul ile Kayseri’de 'aile nöbeti' tutan kardeşlerimizi Türk polisinin zorla dağıtması, Uygurlar arasında üzüntü yaratmıştır.

Aydınlık