Şenol Aktemir

 

Euronews'in son makalesine göre, Avrupa Birliği (AB), Ankara ile ilişkisini stratejik ortaklık düzeyine yükseltmeyi amaçlıyor ve Türkiye'nin Avrupa güvenliğinin çerçevesini şekillendirmedeki kritik rolünü vurguluyor. Ancak AB, Türkiye'nin Birliğe üyeliğinin değerlendirilmediğini açıkça belirtti. Ancak bu duruşun Türkiye için önemli bir fayda sağlaması pek olası değil. Ayrıca, bu açıklamalar Türkiye'nin Rusya ile giderek güçlenen ilişkileri, Ukrayna krizini ele almada ABD ile işbirliğinin artan önemi ve AB'nin önemli bir küresel aktör olarak giderek gerilemesi bağlamında gerçekleşiyor.

 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a başkanlığının erken döneminde başlayan ve devam etmekte olan yönetimine ilişkin eleştirileri farkında olmak da önemlidir. En son dikkate değer eleştirilerden birisi, Ekrem İmamoğlu'nun ekonomik suçlarla tutuklanmasının ardından ortaya çıktı ve Avrupa Parlamentosu Üyeleri ve diğer üst düzey AB yetkilileri, sunulan kanıtlara rağmen İstanbul Savcılığı'nın eylemlerini kınadı. Avrupa Parlamentosu üyeleri ve diğer üst düzey yetkililer de on yıldan uzun bir süredir hükümet karşıtı protestoları ve sloganları desteklediler; bu yaklaşım, "stratejik ortaklık"ın özüyle çelişiyor gibi görünüyor.

 

Birçok analist, AB'nin stratejik ortaklık kavramı etrafındaki söyleminin, Türkiye'ye anlamlı faydalar sunma niyeti olmadan, Türkiye'nin büyüyen jeopolitik etkisini kullanma arzusundan kaynaklandığını ileri sürüyor. AB'nin "AB üyeliğine giden kısayollar olmadığı" konusundaki ısrarı, yerinde bir soruyu gündeme getiriyor: Türkiye'nin üyelik için hangi fedakarlıkları yapması bekleniyor? Bu soruyu yanıtlarken, AB'nin Türkiye'nin Brüksel'in politikalarıyla koşulsuz olarak uyumlu, ancak çok az bağımsız siyasi ağırlığa sahip, ikincil bir aktör olmasını istediği açıkça ortaya çıkıyor.

 

Sonuçta, Türkiye'nin ABD, Çin ve Rusya gibi dünyanın en etkili güçleri arasında yer almak ve bu hedeflerini sürdürmek gibi kendi stratejik hedeflerine öncelik vermesi gerekiyor. Türkiye'nin “Transfer/Aktarma Merkezi konseptini başarılı bir şekilde uygulaması ve Orta Asya üzerinden Çin ile Avrupa'yı birbirine bağlayan ticaret koridorunun geliştirilmesindeki aktif rolü göz önüne alındığında, sadece daha geniş küresel bağlamda değil, aynı zamanda Türkiye'nin stratejik hesaplarında da AB'nin önemi giderek azalıyor.