Fuhşu özendiren kısa filmi ile tepkileri üzerine çeken +90 adlı Youtube kanalına büyüteç tuttuk. Uyuşturucudan LGBT'ye, bölücülükten kültür emperyalizmine kadar tam bir psikolojik savaş merkezi ile karşılaştık
ATA OGÜN KAPLAN / VATAN PARTİSİ ÖNCÜ GENÇLİK GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
Sene 2019... ABD’nin Türkiye karşısında, 2014 baharında Silivri duvarlarının yıkılması ve 15 Temmuz 2016 gecesi Amerikancı FETÖ darbe girişiminin ezilmesiyle aldığı iki büyük yenilgi mevcut. Türk devleti içindeki Amerikancı Gladyo'nun kökü kazınmaya başlanmış. Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekâtlarıyla PKK’nın beli bükülmüş. ABD perişan halde.
İşte tam da bu ortamda dört farklı ülkenin dört farklı haber kanalı ortak bir Youtube kanalı oluşturdu. ABD’nin Voice Of America’sı (Amerika’nın Sesi), Almanya’nın Deutsche Welle’si (Alman Akımı), İngiltere’nin BBC’si ve Fransa’nın France 24’ünün ortak sermayeyle kurduğu kanalın ismi “+90” olarak belirlendi.
Hepsi kendi ülkelerinin istihbarat servisi gibi çalışan bu yayın organlarının ortak sermayeyle Türkiye’de bir organ yaratması hayra alamet değildi. Zira ürettikleri içeriklerle de atalarımızı bir kez daha haklı çıkardılar; “Görünen köy kılavuz istemez.” Silahla yenilen emperyalizm, psikolojik savaşın dozunu artırmak için düğmeye basmıştı.
CIA’NIN İTİRAFI
CIA’ya bağlı olarak çalışan Rand Corporation adlı düşünce kuruluşunun 2020 senesinde yayımladığı, “Türkiye’nin Milliyetçi Rotası” adlı raporda emperyalizmin niçin psikolojik savaşı artırmaya ve +90 gibi bir platform kurmaya mecbur kaldığını görüyoruz.
Raporda, “Türkiye’de Amerikan karşıtlığı derinleşmiştir, Amerikalıların Türkiye’nin güvenliğine ve istikrarına olan bağlılıkları sorgulanmaktadır. Erdoğan ve diğer Türk liderlerin kışkırtıcı ifadeleri bu durumu kuvvetlendirmektedir.” deniliyor ve 'Türklerin yüzde 68'inin Türkiye’nin Avrupa ve ABD ile ittifakının bozulduğuna inandığı; yüzde 71'den fazlasının ise Türkiye'nin Rusya ile siyaset, ekonomi ve güvenlik konularında ittifak yapmasından yana olduğu' belirtiliyor.(1)
CIA, Türk milletinin kendisini parçalamak isteyen ABD’ye karşı kenetlendiği gerçeğini çaresizce itiraf ediyor. +90’nın kurulma amacının da bu havayı tam tersine çevirmek olduğu kabak gibi ortada duruyor.
FUHUŞ ÖZENDİRMESİ, TRANS ERKEK, CANAN KAFTANCIOĞLU
Amacı ortada da olsa +90’nın içerikleri mide bulandırıyor. Bu kanal çürümüşlüğün, yozlaşmanın ve insanlıktan çıkmanın zirvesini temsil ediyor. Bu kanal, yukarıda yazdığımız Rand Corporation vb. raporlarda geçen, Türkiye’de kaos ve kargaşa yaratmak için toplumsal kışkırtmalar yapmanın bir aracı.
Halihazırda kanalın videolarına baktığınızda sizi, “Seks İşçisi Olmak” isimli video karşılıyor. Bu yazıyı yazarken konuya nereden girsek karar veremedik; Türk gençliğine dayatılan bu kirli, sinsi ve alçak planı nasıl anlatsak diye uzun uzun düşündük.
Seks işçisi denerek meşrulaştırılmaya çalışılan eylemin ismi fuhuş. Videoda açıkça fuhuşa özendirme ve teşvik suçları işleniyor. Bu yönüyle Anayasal suç olan videoda, Türk gençliğinin karakterine, namusuna, hedeflerine ve özgür yaşama iradesine saldırılıyor. Emperyalizm kendi gençliğinde yarattığı çürümeyi ve arsızlığı Türk gençliğine de dayatmaya çalışıyor.
Yatıp kalkıp kadın haklarından dem vuran derneklerin, kişilerin kadının cinsel bir obje olarak kendini satmasının, bedenini ve karakterini tüketerek para kazanmasının özendirildiği videoya tek lafı yok. Çünkü onların fonlandığı yer bu videoyu üretiyor.
Videoyu hazırlayan Utku Başar’ın, 2018’den bu yana NATO’ya istihbarat ve bilgi sağlayan CNK Global Uluslararası Savunma ve Danışmanlık şirketinde çalıştığını da ekleyelim.
Biraz yukarı çıktığınızda sizi, “Trans Erkek Olmak Aşkın Cinsiyeti Yok” isimli video karşılıyor. Emperyalizmin LGBT dayatması kanalın içeriklerinin başında geliyor. Translık özendiriliyor ve sözde özgürlük olarak gösteriliyor. Yine, “Lezbiyen Olmak” adlı video da aynı amaca hizmet ediyor. Türk gençliğinin kimliği hedef alınıyor, kendine, topluma ve milletine yabancılaşması amaçlanıyor.
Videoyu hazırlayan Elif Akgül’ü, terör suçlusu gazetecilere destek için kendi deyimiyle “Amed’de” açıklama yaparken hatırlıyoruz.
Sayfayı biraz daha kaydırdığınızda, “Siyasette Kadın Olmak” isimli videoyu görüyorsunuz. Şekere bulanmış kurşun niteliğinde olan video, ismiyle kulağa hoş gelse de içeriğiyle “Bölücülük ve Türkiye Düşmanlığı, Kadın Kimliği Üzerinden Nasıl Meşrulaştırılabilir” ismini hak ediyor. Zira programın ana 2 konuğu; dönemin CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ve Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekili Sera Kadıgil.
Sayısız kadınımızı terör eylemleriyle şehit etmiş, kendi üyesi olan kadınları açlık grevi dayatmasıyla öldürmüş olan MLKP ve DHKPC’nin sözde komutanlarına övgüler düzen Canan Kaftancıoğlu, dağlarda küçücük kızlara tecavüz eden, binlerce kadınımızı şehit eden HDP/PKK içinden oluşan TİP’in milletvekili Sera Kadıgil...
Başarısız bir “pr” çalışması olan videonun konukları siyasette kadın kimlikleriyle mi bulunuyorlar yoksa Türkiye düşmanı siyasetleriyle mi?
Bu videoyu hazırlayanın da yukarıda yazdığımız Utku Başar olduğunu belirtelim.
Emperyalizm olur da 'Ermeni Soykırımı' yalanı olmaz mı? “Türkiye’de Genç Ermeni Olmak” isimli videoya denk geliyoruz. Videoda konuşanlar, “Hrant Dink öldürülünce Ermeniliğimle tanıştım.” diyor ve o dönemi ırkçılığın doruğu olarak nitelendiriyor. Ne oldu şimdi; hoop Hrant Dink’i katleden FETÖ aklandı. Ergenekon ve Balyoz kumpaslarına zemin hazırlayan öncül kumpaslara gerçeklik kazandırıldı. İşin özü, videodaki kardeşimiz “Ermeniliğiyle” değil, her dönem emperyalizm tarafından kullanışlı bir eleman olmasını sağlayan Amerikancılıkla tanıştı. Farkında veya olmayarak...
Videoyu hazırlayan Can Ertuna’nın, Türkiye’nin terörle mücadelesine karşı çıktığını, fondaş Medyascope’nin konuklarından olduğunu belirtelim.
Başka bir videoda da, İstanbul’da yaşayan genç bir Afrikalı üzerinden Türkiye’nin güvenli bir yer olmadığı söyleniyor. Beyefendi, evden dışarı çıkmak istemiyormuş. Başına bir şey gelirse yardım edecek kimse yokmuş. Buna cevap vermiyoruz. Cevabı iki eli kanda olsa, yüzünü ilk defa gördüğü insana yardıma koşan, tanımadığı insana evini açan, yerdekinin elinden tutan Türk milletinin takdirine bırakıyoruz.
Beyefendiye de, alet olduğu kanalın merkezlerinden biri olan Paris’in en işlek sokağında yere düşen ve saatlerce kimsenin yüzüne bakmaya tenezzül etmemesi sonucunda donarak hayatını kaybeden Fransız fotoğrafçıyı hatırlatıyoruz ve gözündeki perdeyi kaldırmaya davet ediyoruz.
TÜRKİYE NE YAPMALI
Büyük günlere gidiyoruz. Tarihi kararlar vereceğiz. ABD’nin Yunanistan’a yaptığı askeri yığınak, bununla bağlantılı Mavi Vatan mücadelesi, ABD’nin PKK’ya verdiği binlerce tır silah, Biden’ın açıkça, “Erdoğan’ı devirmek için muhalefeti destekleyeceğiz” söylemleri...
Tüm bunlar Türk – Amerikan savaşını gözler önüne seriyor. ABD, Türkiye’nin karşısına kendi silahıyla çıkmaya cesaret edemez fakat kitleleri kışkırtmanın ve yönlendirmenin en bilinen yolu olan psikolojik savaşta cephenin önünde olduğu kesin.
Psikolojik savaşı alt etmenin tek yolu gerçeğe sarılmak ve onu her yerde anlatmaktır. Ülkemiz psikolojik savaşla mücadelede yeterince başarılı değil. AK Parti hükümeti mücadele etmekle birlikte bu savaşı tam anlamıyla göğüsleyemiyor. Türkiye’nin askeri ve ekonomik alanda olduğu gibi toplumsal alanda da geniş tabanlı, sağlam programlı bir Milli Hükümete ihtiyacı var.
Vatan Partisi tüzüğünde bulunan, “Cumhuriyet Eğitimi ve Aydınlanma” programına ihtiyacımız var. Saldırı altındaki Türk gençliğini ancak Cumhuriyet programıyla koruyabiliriz. Çünkü o programın en önemli maddesi, Batı destekli bölücü ve gerici faaliyetlere karşı kökten mücadele.
SONUNA GELDİNİZ
Son sözlerimizi sistemin efendilerine ve onların maaşlı elemanlarına söylüyoruz.
Atlantik Sistemi'nden çıkan Türkiye’yi psikolojik savaşla alt etmeye çalışmak, ABD emperyalizmine karşı tavır alan ve kenetlenen Türk milletini dağıtmak, ülkesi için üretmek ve çalışmak isteyen Türk gençliğinin aklını çelmeye yeltenmek, geleceğini ateşe vermeye uğraşmak sizi kurtaramayacak.
Tam bağımsız ve güçlü Türkiye’yi kuracak olan, kurmaya başlayan Türk gençliğini kazanacak gücünüz yok. Bizim, kendimizin de içinde bulunduğu Türk gençliğine güvenimizin gücünü ise tahmin dahi edemezsiniz.
Sonuna geldiniz... Bir diğer deyişle uzatmaları oynuyorsunuz...
Dakika 90+. Top bilmem kaçıncıya sizin kalenizde. Karşınızda savunmada ve atakta sizi alt eden Türkiye var.
Geçmiş olsun...