Başta Londra olmak üzere, Birleşik Krallık şehirlerinde hatta imparatorluğun ayak bastığı her sömürge ülkesinde birbirinin neredeyse aynı, genellikle iki katlı olan konutlar dikkat çeker. Bunlara "Victoria Dönemi Evi" denir. Sanayi Devrimi en hızlı ve şiddetli olarak İngiltere'de yaşandı. Köylüler, fabrika işçisi olarak büyük şehirlere sürüldüler. Bu şehirlerde nüfus patlaması oldu. Başta tuğla olmak üzere, bazı yapı malzemelerinden alınan vergi kalktı. Böylece orta ve alt sınıflar için bu standart evler ucuz olarak inşa edildi.

O dönemde özellikle çocuk işçiler olmak üzere fabrikalarda çalışanların korkunç yoksul hali, pek çok romana ve siyasi metne konu olmuştur. Bu işçilerin içindeki öfkeyi yönlendirmek ve eğlendirerek acılarını unutturmak için futbol, uyuşturmak için de sert ve ucuz bir içki olan cin ortaya çıktı. Victoria Dönemi, ülkenin dünyanın liderliğini ele geçirdiği bir süreçti, ama çalışanlar için ülke adeta bir cehennemdi.

Buna tepki gösterenler de vardı. Kraliçe Victoria'ya yedisi tabancayla, biri de sopayla olmak üzere sekiz kez suikast girişimi oldu. Suikastçıların çoğu akıl hastasıydı veya öyle denmişti. O yüzden akıl hastanelerine kapatıldılar veya sürgüne gönderildiler. 1840'taki ilk girişimde henüz dört aylık evliydi ve hamileydi. Başını son anda tesadüfen çevirdiği için kurtulmuştu.

İkinci girişim 1842'de bir pazar ayini sonrası eşi Prens Albert'le birlikte kupa adı verilen, faytonun bir türündeyken meydana geldi. Ufak tefek, esmer bir adam çakmaklı silahını doğrulttu ama silah ateş almadı. Ateşleme mekanizması çakmaklı olduğu için böyle anılan silahlarda sık olurdu bu durum. Saldırgan olay yerinden kaçtı.


Buckingham Sarayı'nda bir süre kapalı kalması gerektiği yöndeki telkinlerin aksine "Şimdi tuzak kurma sırası bende" deyip, ertesi gün eşiyle birlikte yine aynı güzergahta yine kupa arabasıyla gezmeye çıktı. Bu kez her yer polisler tarafından sarılmıştı. Tahmin ettiği gibi saldırgan yine ortaya çıktı, bu kez silahı ateş aldı ama isabet ettiremedi. Polisler tarafından hemen yakalandı.

Dördüncü girişim bundan 50 gün sonra oldu. Suikastçının silahı yine ateş almadı. Kalabalığın içine karışıp kaçan kambur bir adamdı. O gece Londra'da bulunan bütün kamburları topladılar ve teşhis sonucu saldırgan yakalandı.


Bütün suikast girişimlerinde yanında eşi Prens Albert'in olması tesadüf değildi. Bu evlilikten 9 çocuk, 40 torun ve 37 torun çocuğu oldu. Eşi sadece çok sayıda çocuğunun babası değil, aynı zamanda "değişmez başbakan" gibi ülke yönetiminde söz sahibi oldu. Albert'ten önce Belçika Kralı olan amcası I. Leopold en güvendiği danışmanı gibiydi.

1861'de eşi Prens Albert tifodan öldü. Karalara büründü ve inzivaya çekildi. Artık ona "Windsor'un dul eşi" deniyordu. Uzun sürse de sonra kendini toparladı. 1901 yılına gelindiğinde 82 yaşındaydı. O dönem için çok ileri bir yaştı. Bunamaya başlamıştı. Vasiyetini yazdırdı ve 22 Ocak 1901'de hayata veda etti. Torunları halen Avrupa monarşisinin önemli isimleridir. İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth ve eşi Prens Philip, Norveç Kralı V. Harald, İsveç Kralı XVI. Carl, Danimarka Kraliçesi II. Margrethe.


Bugünkü Kral V. Harald'ın dedesi, 19051957 yılları arasında da Norveç Kralı olan 7. Haakon, 19061912 arasında Danimarka Kralı olan 8. Frederik'in oğludur. Doğduğunda ismi Christian Frederik Carl Georg Valdemar Axel'di ve unvanı da Danimarka ve İzlanda Prensi'ydi. Kendisine Prens Carl deniyordu. 7. Haakon, Prens Carl olduğu dönemde kuzeni olan Galler Prensesi Maud'la evlendi. Bugünkü Norveç Kralı'nın babaannesi olan Kraliçe Maud, 19011910 arası İngiltere Kralı olan 7. Edward'ın kızıdır.



7. Edward, şu anda İngiltere Kraliçesi olan II. Elizabeth'in de büyük dedesidir.
7. Haakon'un oğlu mevcut Norveç Kralı 5. Harald'ın babası, 19571991 arası Norveç Kralı olan Olav'ın eşi ve aynı zamanda kuzini olan Martha, İsveç Prensi Carl ile Danimarka Prensesi Ingeborg'un kuzenidir.


Bu üç ülkenin de tahtına çıkacak olan kişinin ve eşinin Protestan olması mecburidir. İngiltere bu akrabalık ve Protestanlık bağıyla, kendisiyle ilgisi yok gibi duran ülkelerde de nüfuz sahibidir.

Kraliçe Victoria'dan sadece soyluluk ve tahtlar geçmedi. Oğlu Leopold üzerinden Avrupa monarşisi kalıtsal olarak hemofili (kanın pıhtılaşma zorluğu yüzünden kanamanın durmaması) hastalığını da taşır.